Hey gidi Rıza hey!
Akıldan deli kenar mahalle gülü,
Hakirden variyetli yazgıdan fakir
Dumura uğramış serçeden kumru!
Düşkün Meskenetliğin zaruretimi? Yoksa gereğimi?
Dünya dedikleri şeyin kısmen kapsamında kalanlar…
“Gülsem incinir misin? Sokulsam yanına korkar mısın? Titresem güler misin? Acıksam kaçar mısın? ” Senden daha deli miyim ki de beni bunlarla düşlersin ey Rıza! Günaşırı göz göze gelip te baktığında bana; kaçıp yitiresim gelir insanlığımı, mahzun gözlerinden. Bir yakarış olup süzüldükçe yüreğime; çaresizliğimin isyanı alayına kürek çekecek, hem de diz boyu kürek çekecek bilesin…
Ve ben imkânsız düşlerin saklı yaşlarını
Akıttıkça akıtacağım bilinmeyen bir alfabenin dizelerine
Çekip çekip kafayı
Laldan kristal bir kadeh olup;
Düz duvarlara salınırım be Rıza!
Deli poyraz yeliyle uçuşan
Kızıldan bir saç teli olup;
Ayyaş göbeği atar gibi olurum be Rıza!
Erdiğinde sırra şu dünya kafalılar;
Hiç unutma beni sen!
Yalnız koma beni sen!
Sen, varsa rakımı yüksek düşlerin;
Lastik gibi hep sün dur emi!
Ben, çağırmasını kestiğinde Azrail;
İt gibi ürmeyi bırakacağım…
24/08/2014
Erdal KeskinKayıt Tarihi : 24.8.2014 00:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Erdal Keskin](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/08/24/riza-13.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!