öylece çocuk gibi uyur kalırdı akşamları
hiçbir Yunanlıya benzemeyen
kızıl saçlı bir adalının geniş göğsünde
zeytin ağaçları kadar sık gülüşleri vardı
günbatımlarında korularında dolaşırdı erkek
anlaşılmaz şarkılar söylerdi denize
kime seslendiği bilinmezdi esrik zamanlardan
eski bakışlı adamın tuzlu tenini severdi en çok
ki ekmeğinden sonra gelirdi sofrasında
birbirlerinin gözyaşlarıyla beslendikleri hala bir rivayet
son akşam yeraltı ve yerüstü tanrıları hiç konuşmadılar
son sabah çiy düştü tenlerine çok üşümekten
ki yalnız birbirlerine sarılabilirlerdi korkmadan
yeşil eriklerin mevsimi gelmemişti henüz
o zamanlar gökyüzünde Ay yoktu üstelik
ve vaki oldu ikindi vakti ayrıldılar;
sonraları Meryem nasıl bir acıyla baktıysa
son nefesini vermekte olan Nasıra’lı çocuğa
o da son kez dönüp öyle şefkatle baktı giderken
kızıl saçlının elini bıraktığına üzülüp ağladı
gökyüzüne ışıl ışıl yıldızlar saçıldı birden
Kayıt Tarihi : 25.4.2006 11:35:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Fadıl Oktay](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/25/rivayet-6.jpg)
Demek, İsa giderken engin sevgisi yanında istemeden de olsa ızdırabını da bıraktı dünyada..
TÜM YORUMLAR (10)