Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden hergün açarmış kanayan rengiyle,
Gece,bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle.
Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Üstünkörü okunmuş şiirler bazen çok kederlenirler..
kederli gördüm şiiri.
Aklıma Zarif bir dize geldi Zarifoğlu'ndan;
ve kuşlar da kaderle uçar..
hey gidi hey..
yahya kema^'in en sevdiğim şiiridir.
ruhu şad olsun. şüphesiz her şiirinde bir mana vardır derin.
Üstadın ruhu şad, mekanı cennet olsun.
Üzerine nurlar,yıldızlar yağsın.
Köşe ekibide sağ olsun var olsun.
Üstadlara değer ve yer verdiği için.
Akincilar
Bin atli akinlarda çocuklar gibi sendik
Bin atli o gün dev gibi bir orduyu yendik
Haykirdi ak tolgali beylerbeyi 'ilerle'
Bir yaz gunu geçtik tunadan kafilelerle
Simsek gibi atildik bir semte yedi koldan
Simsek gibi Türk atlarinin geçtigi yoldan
Bir gün yine doludizgin atlarimizla
Yerden yedi kat arsa kanatlanik o hizla
Cennette bu gün gülleri açmis görürüzde
Hala o kizil hatira gitmez gözümüzde
Bin atli akinlarda çocuklar gibi sendik
Bin atli o gün dev gibi bir orduyu yendik
Yahya Kemal Beyatli
Saygılarımla...
( Ord. Prof. Dr. İbrahim Necati Günay )
birini anmak
ona yarım kavuşmak demektir
Cibran Halil Cibran
..........
Be rouz-e vaghe'e tabout-e ma ze serv konid
Ke mordeh'im be dagh-e boland bala'i
Vakia gününde tabutumuzu serviden yapınız
ki ölmüşüz servi boylu birinin dağlamasından
Hace Hafız-ı Şirazı
Farsça'dan çeviri : bd
üç rinde de rahmetle
behruz dijurian
severim beyatlı yı..
bohem babasıdır..
çok çocuğu var..rindlerden..
..
Y.Kemal Beyatlı'nın 'Rindlerin Ölümü' Şiirine nazire
Bir rinde ölüm ebedî bahardır,
Hem bahardan öte baharlar vardır.
Rind kabri cennete bahçe kapısı,
Kıyamet ne ki tende sonbahardır.
31.12.2008
Mehmet SERTPOLAT
www.mehmetsertpolat.tr.com.tr
Ünü ülke sınırlarını aşmış bir üstat ve yine ünü ülke sınırları dışına taşmış ölümsüz bir eser.Onun eserleri üzerinde yorum yapmak ve fikir yürütmek her kalem erbabının harcı olmasa gerektir. Üstadı rahmetle minnetle anıyorum.
Sinyali Ağabeyden önce baksaydım bu sahifeye belki başka şeylerden söz ederdim..
Rind ise ölen, ölümünden bihaber kalır mutlaka dünya..
demekle yetinmek lazım..
günün değil asrın şiirlerinden..
Bu şiir ile ilgili 25 tane yorum bulunmakta