Rifat Çamoğlu: Hayatı, Biyografisi, Eser ...

161

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

RİFAT ÇAMOĞLU HAYATI

ŞAİR RİFAT ÇAMOĞLU KİMDİR?

Merhaba değerli okurum!

Dünya'ya ilk bakışlarını atan bir bebek,hemen ardından gördüğü koca Dünya'dan ürktüğündenmidir:yoksa geldiği Dünya'yı beğenmediğindenmidir,nedir? feryat figan ağlamaya başlar.bizlerde onu susturmak içinen tatlı en masum olguyu,isyanı bastırmakta bir alet,bir araç olarak kullanır:küçük bebeği annesinin şefkatli kollarına teslim edip,kullanıldığından habersiz olan zavallı kadına utanıp arlanmadan pişkin,pişkin hadi onu sustur deriz.Bu bir insanın Dünya'ya karşı ilk savaşı ve ilk susturuluşudur!

Daha kitabın başında ve şair Rifat Çamoğlu kimdir başlığı altında okuduğun bu satırlar seni şaşırtmasın.Sakın ha! Yahu bu adam ya tanıtımın tanımını bilmiyor? Yada ilk kitabı olduğu için çok acemilik çekiyor gibi düşüncelerde dolaşmasın beyninin labirentlerinde!

Evet ben:Tanrı'nın yaratıklarından biri,bir insan,bir erkek,bir işçi,bir çoban-çiftçi,bazen inşaatlarda amele,bazen konfeksiyon atölyelerinde singerci ben.Evle-iş arasında,geçim sıkıntısıyla yarınlara dair umutları arasında,sanatçı ruhuyla yorgun-işçi bedeni arasında,sıkışmışlığın verdiği hüznü,kederi,acıyı,derdi,üç günlük yalan Dünya heveslerini,zevklerini bir kenara bırakıp,roman kahramanlarıyla söyleşen şiirlerle dertleşen,bir satır başından yola çıkıp,konulan ilk noktada sigara molası veren şu zavallı ben!

Ordu ili,Akkuş ilçesi,Akpınar kasabası,merkez mahallesinde Ahmet ağagil süraresi olarak bilinen Ahmet ağların Hasan ve kırık Ali'nin Mürüvvet çiftinin altıncı çocuğu olarak Dünya'ya geldim.

İlk ve orta öğrenimimi,Akpınar kasabası,merkez mahallesinde gerçekleştirdim.çeşitli nedenlerden dolayı,derslerim son derece iyi olmasına karşın,38 gün devamsızlıktan sınıfta kaldım.Bu sınıfta kalmayı gururuma yediremeyip,orta okul ikide okulu bıraktım.

1999 senesine kadar,artık okuluda bırakmış bir köy çocuğu olarak,ailemin gündelik koşuşturmacasına ayak uydurmaya çalıştım elimden geldiğince,tarlada çiftçi,yaylada çoban olarak yıllarımı harcadım çocuk yaşta.Ne bir oyuncak arabam oldu benim,ne kısa pantolonum,ama tek tesellim odamda kedim vardı benim,kapımda köpeğim.Ahırda:Bazen sırtına binip koşturduğumda hayaller aleine dalıp,yağız bir kısrağa benzettiğim uyuz eşşeğim.İki inek,bir dana,bir sarı buzağayla minik,minik civcivlerim.

12.06.1999 tarihinde tefarruata girmeden yüzeysel olarak yazmak istiyorum.Bir suç işledim.İki kişiyi ve beraberinde de kendimi ruhsatsız tabancayla vurdum.Vurduklarımdan biri öldü,diğeri yaralandı,pek tabi bende? Hemde nasıl bir yara,aradan yıllar geçmesine rağmenbedenimden kurşun izi,anlımdan katil damgası,ruhumu saran günahlarımın ızdırabı,bir türlü silinmedi.

Daha ondördümde tanıştım kelepçelerle:Zincirler,demir parmaklıklar,duvarlar,polis,jandarma,gardiyan-Of Amann- diyecek kadar oksijen kalmamıştı ciğerlerimde.Bak geçti gidiyor gençliğimin ilk baharı,ömrümün son baharı deminde.Gökyüzünün maviliği dışında her türlü renkten yoksun,asık suratlı insanlar,musalla taşına benzer duvarlar,esir kamplarını aratmayan nöbet kulelerinin gölgesinde geçti onca senem.

Özgürlüğe attığım ilk adımlarda ise:Bu defa da sürgün yıllarım başladı? Ailemin evimizi,ekili tarlamızı,kümeste tavukları,ahırda hayvanları,taşıyla toprağıyla,iti,kuşu,böceği yılanıyla,cap canlı bir yaşam zinciri olan ormanlarımızı,yaylalarımızı bırakıp:''Kan davası'' olma ihtimaline karşın bir tedbir olarak,İstanbul'a sürgün edilircesine jandarma eşliğinde göç etmiş olması,benim dertlerim üstüne dert,kahırlarım üstüne kahır eklemişti!

Evet ben:Şu zavallı ben,Karadeniz'in hırçın dalgalarının sesini ceza evi bahçesinde dinleyen,ormanlarını-dağlarını mahkemeye gidip gelirken, ceza evi ringinin küçücük camından seyreden,yok yere yalandan,hayatının üç yılı,ömründen insafsızca silinen,içindeki çocuklar saklambaç oynarken hala gece rüyalarında,ormanlarda yaylalarda koşturup,yorulduğunda bir ağaç gölgesinde dinlenen,iki dağ arasından süzüle,süzüle nazlı,nazlı akan berrak derelerde kendini anadan üryan doğa ananın kucağına atan serin sularda içinin yangınını söndüren:Kan-Ter içinde uyandığında ise suratına tokat gibi inen gerçekçiliğe,mahpusluğa boyun eğen,şu zavallı ben! Özgürdüm artık? Ama hayır! Özgürlük sürgündeydi,benide peşinden sürükledi!

Sürgünde özgürlük:Ömrümde ilk defa doğduğum şehri terk ettim.İnanılmaz derecede canımı acıtan bir ayrılıktı bu.Ömrümde ilk defa İstanbul'a ayak bastım.Ömrümde ilk defa bizim olmadığı halde ailemin evimiz dediği yabancı bir çatı altında oturdum.Ne annem konuşabiliyordu benimle,ne babam,nede kardeşlerim.Keza:Babamla küçük kardeşim salonda sessiz,sessiz ağlıyordu.Annem yüzüme bakmıyor,bakamıyor,,,,,benimle konuşmuyor,nemli gözlerini benden kaçırıp,ayak parmaklarıyla halının püsküllerini çekiştiriyordu.Bir yabancı gibi hissediyordum kendimi bu evde! Kimdi bu insanlar? Burasıda neresi? Benim burada ne işim var? Hani benim kedim nerde? Beni görür görmez arka ayaklarının üzerinde amuda kalkıp beni kucaklayan köpeğim nerde? Hani beni dizlerine yatırıp seven,oğluşummmm diye başımı okşayan annem nerde? Kahrolası bennnn,,,,,nerdeyim?

Sürgünde özgürlüğede alıştım zamanla.Ama başka bir bela,başka,başka dertler,hüzünler çöktü başıma yine.Bir cadı bir yerlerde,yine kara kazanlar kaynatıp,kara bulutları saldı üstüme.Hadi artık kabullendim ben bu sürgünü de* Lakin herkez,herşey,yanlızlık ve bu şehir,,,,boğuyor beni!

Bak yine geliyorlar,,,,,,,,,,,,,,,, üstüme:Arabalar,binalar,taşlar,duvarlar,demirler,fabrika bacaları:Görüntü kirliliği,gürültü kirliliği,çevre kirliliği,20 milyon insanın içinde yapa yanlız bir ben........./Boğuluyorum işte!

Umutlarım battı batar:Zandetmem bir daha gün ışığı görsün baba olma hayallerim.Ahhh Tanrı'm şu zavallı yaratığın,şu zavallı ben,ve sen:::::Heyyyy senn,iki satır romanı zoraki okuyan,iki kıta şiiri ezberinde tutamayan,sanatla karşı cinse hava atmak için,sporla sadece zayıflamak için,siyasetle yanlızca senin gibi düşünenlerin fotoraflarının çerçevesinde yer almak için ilgilenen sen,toplumsal olaylardan bireysel dersler çıkarmak yerine haber kanalını değiştiren,gazetenin magazinsel boyutuyla ilgilenen,ücretsiz halay kafeye,türkü kafeye gitmek dururken,100 milyon giriş ücreti verip her türlü pisliğin kol gezdiği gey barlara,özel kulüplere giden sen,ne duruyorsun? Hadi sende gel,gel üstümeeee,,,,,Üstüme! !

Şair
Rifat Çamoğlu.......

(Ağla gözlerim adlı eserinin ön sözünde şairin kendisi hakkında yazdığı tanıtım yazısı aynen aktarılmıştır.İçerik bakımından anlatılan olaylar şairin yaşadığı bazı olaylarını kısa kesitleri, katiyetle yaşanmış hayat hikayesidir.Bu satırlar ağla gözlerim kitabının 3,4,5 inci sayfalarında yer almıştır.
Bilgilerinize.........

Hazırlayan/HİCRAN TOYGAR

Eserleri


ŞAİR RİFAT ÇAMOĞLU VE ''AĞLA GÖZLERİM! ''

Tür/ Türk edebiyatı,şiir
Şair/ Rifat Çamoğlu.
Yayın kuruluşu/ Enes sarmaşık yayınları.

Eserin adı/ Ağla Gözlerim.
Yazarı/ Rifat Çamoğlu.
Menejer/ Selçuk Çamoğlu-0537 325 53 50.
Kapak Tasarım/Hatice Doğanay.
Dizgi&Grafik/ Fatma Sevimlier.
Baskı&Cilt/ Ensar Mücellit.
İlk Baskı Tarihi/ Temmuz 2007 İstanbul.
İlk Baskı Adeti/ 20.000

Eserin Yayın Kuruluşu/ Sarmaşık Yayınevi=Manyasızade Caddesi,No:45,Çarşamba Fatih/İstanbul.tel 0212 533 48 70.
Eserin Perakente Satış Fiyatı/ 10 TL.

Eserin Telif Hakkı/ Şair Rifat Çamoğlu'na Aittir.

Eserin Bandrol Kodu/ T.C KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI,SKB 840504 UKH.

ŞAİR RİFAT ÇAMOĞLU İLETİŞİM
(rifatcamogluhotmail.it)
(x.ceza_irfan_52hotmail.com)
(0531 467 88 79)