Başıboş dolaşırdı, akar dururdu
Amaçsız ve umutsuz sanki
Yıktığı köprülere, kıydığı canlara
Yuttuğu araçlara acımazdı
Ve herkes şaşardı
Ancak hiç uslanmazdı
Acı siren sesleri
Ambulans, İtfaiye
Komşuların feryadı
'Kavruldu Suadiye!'
Sokak cehennem gibi
Ne giriş, ne çıkış var
Ne acı?
Sanki damarım koptu
Saatine bakarken
Veda anı gelmişti
Geçeceği yolları
Ve yalnızlığımı süzüyordum
Henüz başlamamış aşka kıyarken
Yalnızlık yakışır.Ooh oldu sana
Sağa-sola dönüp sen kıvranırken
Benim yatarken bir sardığım vardır
Gönül bahçemdeki herşeyi biçtin
Türkülerin deştiği yaramın içindesin
Şarkıların açtığı yüzdeki güllerdesin
Anlayamadım seni
Neredesin?
Perde aralarında
Penada, mızrapta ya da teldesin
Çoban uyanıp ta davar güderken
Bağlar budanıp ta çiftin sürerken
Haziran ayında soğan sökerken
Ben Savur'u, Savur beni arıyor
Birikmiş karları damdan kürerken
Tüneli, dağı aşalım
Gel Mengende buluşalım
Ver el ele tutuşalım
Dön göz göze bakışalım
Hadi gel barışalım
Şehir hayatı bu işte
Bir yandan insan seli gün doğumunda
Uykulu-uykusuz herkes
Memur-işçi, öğrenci
Esnafın kepenk sesleri
Pazarcılar, işportacı, sütçüler
Yeri- göğü tarayıp
Hazineler aradım
Hayalimi süsleyen
Leba-lep altın dolu
Küpü devirip geçtin
Tan ağarmadan
Ezan sesiyle uyandım birden
Karanlık odamı;
Gece lambası bile yokken
Neydi böyle ışıtan?
Uyumadan önce vedalaştığımız
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!