Haydi gençlik eğlenceye gidiyoruz,
Biz bu eğlenceyi iyi biliyoruz.
Gül yerine kaldırım taşı verip,
Kahkaha diye jilet atıyoruz.
Satırı kasap palayı cenk alsın,
Vatansız sağdan ipsiz soldan dalsın,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Güzel ve anlamlıydı. Duyarlılığınız için teşekkürler. En kötüsü de bana değmeyen yılan bin yaşasın düşüncesi. Bu gençler hepimizin. Olumsuzlukları gideremezsek yarın olumsuzluğun içinde kendimizi bulacağımız kesin.Olumsuzlukların giderilmesi ve gençlerin iyiye yönelmesi için hepimiz elimizden geleni yapmalıyız. Kırmadan, dökmeden, incitmeden ve sevgiyle. Selam ve sevgilerimle. Hüseyin Sığırtmaç
duyarliliginizi kutluyorum üstadim tebrikler saygilarimla
Ne olacak bu memleketin hali, nereye gidiyoruz? Kimsenin umurunda değil. Yüreğiniz dert görmesin. Kaleminiz gücünü kaybetmesin. Gönülden kutluyorum.
Suna Doğanay
Rezilliğe gidiyoruz.
Haydi gençlik eğlenceye gidiyoruz,
Biz bu eğlenceyi iyi biliyoruz.
Gül yerine kaldırım taşı verip,
Kahkaha diye jilet atıyoruz.
Satırı kasap palayı cenk alsın,
Vatansız sağdan ipsiz soldan dalsın,
Taş tuğla ekibi geride kalsın,
Haydi gençlik koş maça gidiyoruz.
Stad koltuk kırılması salakların,
Dükkan camı indirme yalakların,
Araç yol yakıp yıkma malakların,
Koş gençlik eğlenceye gidiyoruz.
Rakipten kan almak yarasaların,
Açık küfür etmek pırasaların,
Sahneye saldırmak dazlakların,
Koş gençlik eğlenmeye gidiyoruz.
Alkış yakışmaz şanımıza,tekme yumruk atalım,
İçelim rakı,çekelim bali yerlere yatalım.
Bu ülkenin değerlerini beş paraya satalım,
Haydi gençlik katıl bize rezilliğe gidiyoruz.
.......
Gönülden fışkıran güzide duygular şairin engin birikimlerinden böylesine güzel bir sürette neş'et edince ortaya böyle harikulade, mümtaz eserler sudur ediyor.
Öyleki insanı şiir deryasının ortasında cennet misali bir dünya adasında sefa sürdürüyor.
Bu ada şairin yüreği, gönül gözü olsa gerek.
Burada seyran etmek tüm lezzetlere eşdeğer.
Çünkü şairin dost yüreği sımsıcaktır, mavera iklimidir. Engin duyguların eşiğidir.Hislerin devasa beşiğidir.
Tebrik ve selamlar.
.
Yazık tabi..Dile getirmenizi kutluyorum, saygıyla..Nurdan Ünsal
Keşke bütün gençlik okuyabilsede şiirinizi gerekli dersi alabilse.Yüreğinize ve kaleminize sağlık tebrikler arkadaşım..........
Gençliğin gidişi belirttiğiniz yönde.
yön vermek görevi bizlerde
layık onlar güllere ..
sevgiler ishak dost...
İshak bey,güzel vatanımızda gençliğimiz hakikaten bir çöküş yaşıyor..Ben burada en büyük suçlu olarak kendimizi görüyorum..Aile sevgisi ve eğitimi almayan çocuklarımız(Zaten bir de sağolsunlar medyamızda para uğruna hem şiddet hemde kısa yoldan şöhret !.olaylarını ballandıra ballandıra gözümüzün içine sokuyorlar)kendilerini bu şekilde ifade etme yoluna gidiyorlar..Biz çocuklarımızla manevi iletişimi kuramıyoruz galiba..SEVGİ VE SAYGILARIMLA..
Tam yerinde bir taşlama.....'kırosaların' demekle neyi kastettiniz, açıklarsanız sevinirim.....Tebrikler İshak Bey....Saygılar....
abi ne diyebilirim ki.
mükemmel bir taşlama.
krosaların: sanırım türk dil kurumu bu kelimeyi
yeni sözlüğüne koyacaktır:)
tebrikler.
kutlerım abi.
Bu şiir ile ilgili 13 tane yorum bulunmakta