şimdi simsiyah bir tavana bakmaktayım;
acabalar içinde...
karanlıkta kaybolan sözlerim
darağacına asılı biçimde
boşlukları doldurmak zamana bırakılmalı
akıl karı değil bu sessizlik, sükunet
gözlerimin alaca karanlığa bakan kısmında;
yıldızların gökyüzündeki raksını seyreden, çölün ortasındaki bir yolcu gibi bekliyordum olacakları.
kimsesiz, sessiz ve düşe-geldiğim bu boşluklar girdabında sürükleniyor ruhum...
sonsuz bir girdabın esiriyim.sonunu görecek kadar uzun yaşayamam elbette.
tabi ki gözlerim, gereken ihtimamı göstermeyip zamanla güç kaybedecek.
ve kapanacaklar...
kapı gecenin 3 ünde çalıvermişti. sessizliği parçalarcasına. zifiri karanlıkta aynaya bakan bir manyağın haykırışlarıydı; akrep ve yelkovanın saçma sapan kovalamacası... bir bilinmezlik içinden çıkagelen kişiydi o. beklenendi çünkü. bekletilmeyi hiç sevmezdi. ama şimdi o, bekleniyordu. kafasında kurmacalar ve fikir iltihapları. karanlığa hükmetmek istemişti sadece. belki aydınlıklarda gözleri kamaşıyordu lakin karanlığa hükmederse çok şey değişir miydi?.
tek anladığı, tek anlamlandırdığı olay buydu. kendisini okyanusun ortasındaki küçük sandalda; tek başına kürek çeken bir hemingway karakteri olarak görüyordu. kurmaca dünyayı değiştirebileceğini sanıyordu. oysa ki değiştirdiği şeye dönüşecekti ve habersizdi...
bu bir savaş
zaman, ordularını üzerime salmış; son teknolojik silahlarla bana saldırıyor. o kazanacak, buna eminim. ben kaybedeceğim.
ama biraz da olsa direnebilirim. sadece beklemekteyim. şu an o da beklemekte. ikimiz de göz göze gelen kurtlar gibi, kutup soğuğunda, gecenin bir vakti rüzgar ıslığını çalıyorken gökyüzünde..
ve atların rahvan koşusundaki dinginliği içindeyiz..
tüm evren kararıyor yavaş yavaş. yıldızlar sönüyor. madde yok oluyor.
hiçlik...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!