Rest'ival Şiiri - Aynur Uluç

Aynur Uluç
498

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Rest'ival

Şiiristanbul Festivâli bu yıl da geldi geçti. Sultanahmet Aya İrini Kilisesi’nde 20 Nisan 2010’ da açılış töreni vardı. İş yerinde çok yoğun çalıştığım bir güne denk geldiği için o akşam nasıl da yorgunum, ama dedim niyetleneyim. Kiliseye gitmeden önce Sultanahmet’te havuzun kenarında biraz otursam yeter. Düşündüğüm gibi de yaptım. Yüzüme fıskiyenin sularını çarptıra çarptıra oturdum bir müddet. Kendimi toparlayınca bir ziyaretçi edasında etrafı inceleme şansı bulmak için yolu uzatarak vardım kiliseye.

Aya İrini’yi hiç görmemiş olmam ne büyük kayıpmış. Sırf mekânı görmek için bile olsa değermiş oraya gitmek. Etkinlikte özel bir yan yoktu. Başlangıçta merasim soğukluğunda teşekkür faslı. Konuşulan cümleler Türkçesinin hemen peşinden İngilizce versiyonu ile de sunulunca festivâlin uluslararası olmaya yettiğini sanma yanılgısı. Havayı saran kül bulutları ile iptâl edilen uçak seferleri yüzünden çoğu şair gelememişti. Ancak o derin akustikte programın bir parçası olarak yer alan kemanların, kontrbasın rehberliğiyle müzikte iz sürmenin güzel olduğunu söylemeliyim.

Şiir?

Sahi, şiir içindi değil mi oraya gidişimiz? Kusura bakmayın unutmuşum. Salonda olduğundan daha çok sayıda edebiyat ilgilisi bahçede şarap içerek, birbiriyle konuşma derdinde çünkü. Ücretsiz sunulan şarap kadehlerinin sayısını şaşırıp sarhoş olanlar da eksik değil hani.

O günden bu yana birkaç gün geçti ancak, kişisel koşturmalarım yüzünden bir daha da festivâle değmek mümkün olmadı benim için. 24 nisan Cumartesi günü Kadıköy İskele Meydanı’ndaki şiir okuma etkinliğine olsun yetişeyim diye uğraştım, akşam 6 ‘da ancak Kadıköy’e varabildim. Hâliyle etkinlik bitmişti, toplanıyordu tezgah (!)

Kendi kendime dedim ki; bu bölümü kaçırdım, bari Barış Manço Kültür Merkezi'ndeki etkinliğe katılayım. Gidince baktım ki; meğerse şiir yokmuş. Kokteyl varmış.

Meğer şiir de varmış, daha sonra anladım. Kokteyl sonrası sesi içine kaçmış bir mikrofonla kocaman gövdeli kolonlardan geçilmeyen, o nedenle de arkası seçilmeyen bir resim sergi salonunda, çocukların 23 nisan tabloları eşliğinde şiirler okunmaya teşebbüs edildi. Önce bir iki konuşma ve peşinden şiir paylaşım çabası. Çabası diyorum çünkü, hiç kimse dinlemiyor. Gözlemlediğim o ki, birkaç kişi dışında oraya gelenlerde öz disiplin olmadığı için, koltuklara oturtulmuş bir şekilde etkinliği sahnede izliyor olsalar hareketsiz duracak olduğunu sandığım dudaklar, oturma düzeni böyle olunca mütemadiyen işlemekte sakınca görmüyor. Etkinlikte bir değer görüp kayıt altına alma niyetiyle kamera kullanan kişi bile öndeki açık alanda gezerek bir yandan şiir okuyanın etrafında dönerken, bir yandan da kulak arkasına sıkıştırdığı cep telefonuyla konuşarak aslında şiiri değil kendi sesini çekiyor. Onun sayesinde biz de onun sesini “çekiyoruz”, şiir dinlemek yerine. Ne var ki okunan şiirin üstüne pervasızca ses katan yalnızca o değil.

Bugünlerde Metin Altıok’un Şiirin İlk Atlası, isimli kitabı var elimde. Edebiyata dair yalın düşünceleri yanında hayata ilişkin de oldukça kafa yormuş olduğu belli olan yazılarından birisinde “insan kirlenmesi”nden söz ediyor Metin Altıok.. Bu kavramın, tanımın kendisinin bize çağrıştırdığı gibi bireysel değil, aslında toplumsal olduğunun altını çiziyor. Burada da o bakış açısıyla düşünürsek görüyoruz ki; birbirinin dilinden güç alan bir insan kalabalığı, “dil’e karşı kabalık yapmakta olduğunun farkında bile değil. Biraz önce şiir okuyanlar bile mikrofonu elinden bıraktığında konuşmaya başlayınca, kimsenin kimseye kızmaya hakkı yok. Olan ayıp, kilometrelerce öteden davet ettiğimiz ama şiirini okurken dinlemediğimiz şairlere oluyor. Bir de elbet “şiir”e.

Bir süre sonra etkinliği bitiriyoruz. Çünkü ses kolonlarının zamanı doldu deniliyor. Bir başka deyişle kolonların kabağa dönme zamanı geldiği için sonlandırılan etkinlik sonrası, -alacağım yanıttan ürkerek- günlerdir sürmekte olan festivâli izleyen bir kaç kişiye soruyorum:

-Festivâl hep mi böyleydi?

Ben söyleyenlerin aktarıcısıyım; çünkü “Evet”, yanıtı burada yaşadıklarımdan daha can sıkıcı.

Şiir?

O bambaşka bir yerde...

Gözümün ferinde, 'uçurumda açan çiçek'te şiir. Akla karanın öpüştüğü yerde, kaçmakla arayışın buluştuğu yerde şiir;

Güzellikte yani.

İyilikte...

' Gerisi iyilik güzellik ' te şiir.

Aynur Uluç
Kayıt Tarihi : 25.4.2010 14:06:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Temel Kurt
    Temel Kurt

    sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
    kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
    dilimizde akşamdan kalma bir küfür
    salonlar piyasalar sanat sevicileri
    derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
    yakanda bir amonyak çiçeği
    yalnızlığım benim sidikli kontesim
    ne kadar rezil olursak o kadar iyi

    /can yücel

    Cevap Yaz
  • Tayyibe Atay
    Tayyibe Atay

    bir kere,içki falan içmediğim için gitmedim festivale...içmeyenlerin işinin ne olduğunu sormuşlardı da böyle yerlerde bir kaç kere; gülmüştüm ben de:))))hay allah,içmeyen bir insan nasıl içerdi ki şiiri değil mi ama!..onu da püskürttüm işte!..şiir miir kalmadı ben de:)))

    bana gel sen,sevgili Aynur;nasıl da okurum şiiri bak...iyi bir dinleyici olursan tabii:))))))yoksa,ben de sohbete bozarım şiiri;ona göre!..))))))kimbilir kimler girer içine!..ölü ama ölmez şairler bile dahil olur şiirsohbete beh:)))

    öbür yanda şiir dinlemeyip konuşanlara hak vermeli bana kalırsa...'şiir karın doyurmuyor' diyen bir şair vardı,kimdi hatırlayamadım...şiirle karın doyuramayan şairler ne yapsın şimdi şiiri,lütfen sen söyle!:)))zaten bunalmışlar hayatın yükü altında,aç da kalmışlar,özgür de değiller üstelik,böyle böyle doyunuyorlar işte!..:)))

    bişey daha söylemem lazım,söylemezsem ölürüm.bu yüzden ölmemi istemezsin değil mi,lütfen izin ver.

    konu şu:ben yabancı şairlerin şiirlerinden bir şey anlamıyorum;dilim yok!:))))ben onlarınkini anlamıyorsam,onlar da bizimkileri anlamaz diye düşünüyorum. bu durumda ne gerek var yerli-yabancı şairlerin bir araya gelmelerinin değil mi ama:))onlar kendi ülkelerinde okusunlar şiirlerini,biz de kendi ülkemizde..hem ne demişlerdir kimbilir içlerinden ,

    'bu Türkler,şiir okumasını bilmedikleri gibi,dinlemesini de bilmiyorlar!'

    gördün mü şimdi ne hallere düştüğümüzü!..

    sen yaz,biz de ironiler oluştururuz kendimize göre,onları okudukça...bu da bir şey değil mi ama!..

    ya sence!:)))))

    kutluyorum sevgiyle...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Aynur Uluç