ben kim miyim adım barış
şu resimdeki
resmin içine sakladılar ya beni
oradan sesleniyorum
işte şu resimden
bak bak bu resimden
hani çerçevesi kırık
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Zamana ve yaşama birde yaşananlara inat güzel bir serzeniş ve benzetmeydi bence............
Yüreğinize ve kaleminize sağlık efendim..
KUTLARIM CANİM .GÜZEL AKICI VE DUYĞU YÜKLÜ
bir solukta okudum bir siir sevgili sevginaz...
siirlesmesi duygularin tabiiki 10 numara ama ben soluksuz okudum yillar gecmesine ragmen yasanmisliklar dunmus gibi gercek .....soluksuz okudum bu kadar acimasizlik .insan olmanin degerlerini hice saymis bir ulke kanunlarini hatirladim...unutulmuyorda.....soluksuz okudum.....diye cok sebep var ...benimde bir eylul siirim var can arkadasim....tam puanimla.
muzeyyen baskir
Eylül bitmeden bir ses daha duyuluyor. O hain eylülün tiksindirici,yüzünü haykıran bir ses. Barış adını şiire veren bir ses. Barış ha. Savaş dururken barış... Öldürmek dururken sevmek ha. İşte eylülcülerin nefret ettiği düşünce. İşkencelerin, insanlık dışı işkencelerin yapılabilmesi için iyi bir neden. Ama yüz binler artık barış diyor. Deyince de yüz binlere yapılan işkencenin boyutu değişti. İşkencenin asıl kaynağı olan emperyalizm uşaklık için sivilleri de kullanır oldu.Toplum eğer gerçeği yaşayarak öğrenecekse öğrenmeli . İnsanlığın, sevginin, insanca yaşamanın yolu açılmalı. Fildişi kuleler yıkılmalı ve sırça saraylar yerle bir olmalı. Olmalı ya ah bir gerçek kehanete yenik düşmese.
Şiiri yorumlamadım. Şiirin bende uyandırdığı duyguları anlattım. İlk kez karşılaştığım bir şairin son şiiriyle karşılaştım. Ama ne güzel yazmış,dedim. Hayatını anlatan (manifastosu) şiiri de okuyunca anladım ki bilinci bileğilenmiş , ne yaptığını bilen bir şair. Bu arkadaşın şiirleri okunur diyerek başlıyorum. Yüreğinden esin eksilmesin.
Şair kristal gibidir, her an kırılabilir, Şiir gibisin… ailem desem değil, ben desem değil, sen tam ortadasın… ... Bir kristal olmalı kalplerin arasında… Perdesiz ve kırılgan...
Sobeleyelim..Dudağımızdaki birinci sigarasaıyla, arkamıza sakladığımız güvercinin kanatlarıyla ve ayaklarımızın altından yükselmeye çalışan bembeyaz bulutlarla.......Hadi.......SOBE...........Hayal bu ya...
Sevgiler..
Yalnızca oyuncular değişti.
Oyun aynı.
Çok güzel gözlemlemişsiniz şu akıp giden zamanı.
Kutlarım.
Ne kadar çırpınırsak çırpınalım silah fabrikaları silah ürettikçe ve kendilerini piyonluğa birileri layık gördükce vede birilerinin yerine birileri ölmek salaklığını üstlendikce barış dediğimiz sadece şiirlerde konu olarak işlenir...
Şiir olarak çok güzel alkışlıyorum.sevgi ve mutlulukla.
ÇOK BEKLEYEEK GİBİSİN... DERİN ANLAMLAR YÜKLÜ BAŞARILI BİR ŞİİR... KUTLARIM....H.CİHAN
Barış olduğu zaman kavga biter sanmıştım aldanmışım yıllarca boşuna yanmışım dediğiniz gibi hala çok değişmemiş zaman aman aman aman.
Kutluyorum.
Sevgilerimle
MEHMET ALİ ŞAHİN
Bu şiir ile ilgili 29 tane yorum bulunmakta