Gün yeni uyanırken eski heybemi çattım
Sokakta birkaç kedi uzaktan horoz sesi
Yürüdüm saatlerce tozu dumana kattım
Yolumun uğrak yeri eski bir köy kahvesi
Çırak elinde demlik ne bir kaygı ne tasa
Tezgâhın üzerinde belli belirsiz isim
Tam köşede kirlenmiş eski bir tahta masa
Duvarda ipi gevşek eğreti durur resim
Daldı bir an gözlerim resmin içine düştüm
Sıyrıldım mihnetinden dünya telaşesinden
Nazlı güllere konan kekliklerle ötüştüm
Mahur besteler yaptım dallarda kuş sesinden
Köşede isli ocak yanıyor usul usul
Kedim sobaya yakın kıvrılmış uyumakta
Cızırtılı radyonun yayını alelusul
Birbirine dolanır günlerim bir yumakta
Karanlıklar ışığı gölgeleyen bir perde
Yıldızlar gökyüzünün sinesindeki inci
Gönlümü tenhalara vereceğim bu yerde
Yer ile gök paylaşır içimdeki sevinci
Gökyüzünde ay dede gülümserken sessizce
Yüreğimde salladım kapı açtım uykuya
Ninniden hamak yaptım yıldızlara her gece
Sonsuzluk şarkısını içimde duya duya
Bayırlara yayılmış rengârenk çiçeklerin
Nihayetsiz yeşillik nehirden ufka kadar
Sevinci kat kat artar o an neşeyle yerin
Kınalanmış koyunlar çıngıraklı yılanlar
Evin önünde nehir denizi özler gibi
Hasretini kuşanmış döne döne akmakta
Sanki büyük bir sırrı herkesten saklar gibi
Endişeli gözlerle bana doğru bakmakta
Taşlarını yosunlar kaplamış eski kuyu
Kolu kırılmış gibi pas tutmuş zincirleri
Sarnıç taşımaz artık hayata küsmüş suyu
Durgun sular seyreder yıldızlı fecirleri
Yeşillikler içine papatyalar renk katar
Kuzular çimenleri arşınlıyor gün boyu
Yabancı bir gölgeye bekçim kaşını çatar
Çitlerin arasında korur nazlı şebboyu
Yağmur camları okşar süzülür ince ince
Huzur kaynayan suda birkaç satır kitapta
Meçhul bir yolculuğa ayaklanırken gece
Yer ile gök harmanlar sonsuzluğu bir kapta
Yükselir gökyüzüne bahardaki sultanlar
Ağaçlarımda heybet her dal buluta değer
Bir yaz boyu semada güneşle yarışanlar
Nihayet kış gelince tüm yaprağını döker
Her mevsim dönüşünde beni alır düşünce
Harman yükü taşınır ambardan içeriye
Dağlara sis çökünce toprağa çiğ düşünce
Tabiat kucak açar kar ile zemheriye
Dışarda sulu sepken bir rahmet fırtınası
Rüzgârın şiddetinden ağaçlar titremekte
Güngörmez süt kuzular yarım kalır kınası
Anasının dizinde günü bekler merekte
Sevda yürür dağlara gecikse de her yazın
Hayat yeniden başlar toprağa su değince
Papatyalar raks eder gölgesinde beyazın
Amansız fırtınalar güneşe baş eğince
Kaç yıl yaşadım bilmem böyle sessiz sedasız
Hayallerimi yıktı omzuma dokunan el
Terk eyledim kahveyi sinirlenip vedasız
Bir resmin büyüsünü yaşarken böyle güzel
Ya rüya bitmeseydi ya da geleydi ecel
İstanbul/2018
(Kuşatılmış Yalnızlık 2021)
Ali Havan
Kayıt Tarihi : 17.3.2021 21:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!