Resim Şiiri - Yorumlar

Behçet Necatigil
16 Nisan 1916 - 13 Aralık 1979
293

ŞİİR


414

TAKİPÇİ

Her gün
Enginlerden engin
Yücelerden yüce
Bir duygu sarar bizi
Bu sınıfa girince.

Yanda, bir uçtan bir uca.

Tamamını Oku
  • Doğa Fendi
    Doğa Fendi 29.05.2015 - 16:34

    “Biz de gittik, önemli mi? Bizim de şiirlerimiz – Çevrildi. Batı dillerine. Bir batılı geçtiğim çizgilerden – Geçmedikçe – Ne kadar anlar beni – Sirklerde zebra. Eğlencelik arar gibi – Okuyacaksa beni – Kalsın istemem ondan gelecek – Hayır. Ben kendi yurttaşlarıma - Anlatamıyorsam derdimi – Kalsın - Kalsın daha iyi!'

    Cevap Yaz
  • Sükûn Ve İnşirah
    Sükûn Ve İnşirah 23.04.2010 - 23:43

    haklısınız Afşinbey bey kardeşim..bu ifade bize yakışmadı..yakışanlara yakışıyor olsa da..bizim bunu söylemememiz icab ederdi..

    ama insanların hassas zamanlarında hoyrat dalanlara karşı bazen ne zaketimiz koruyamamaız anlayışla karşılanmalıdır..bu sözler bu günüğn hesabı değil..dünden kalmadır takip ettiyseniz görmüşsünüzdür mutlaka..sadece sevmek ve bilmek arzusu içinde olduğumuz duygularımızın yüksek zamanlarında..meseleyi çarpıtıp..kendi kinlerini kusanlara karşı bir bağırış sayın onu..bütün bunları söylüyor olmam kusurumu affettirmek için değil..hassasiyetimin bilkinmesi için idi..

    alıntıladığınız bölüm için..ifade için özür diliyorum..burdaki özre layık herkesten..edebimizi bozduranlar müstesna..


    ..

    Cevap Yaz
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 23.04.2010 - 22:55

    Ve her an şiirin açlık hissiyle ağlamadık mı? Susmanın ne rahat bir çığlık olduğunu...çok koşmanın şairliğe ne kattığını...vs..vs...Yine saçmalamak beni keyiflendirse de...şiirler ve şairler...nerdeydi ve nasıl bir hava soludunuz da bize bir şey kalmadı? diye garip bir soru gelmekte aklıma...nerdeyiz ve burda olmak yerinde olur mu? ne dersin Necatigil?

    Cevap Yaz
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 23.04.2010 - 22:49

    Edebiyat dersinde...ne güzel tanışmıştık senin ustalarınla...öğrencilerinle..ve fuzuli..Nedim..Şeyh Galipler..Yunuslarla..Karacaoğlanla...dertlenmedik mi...hayran kalmadık mı? iç çekmedik mi...yorulduk mu..öf dedik mi...niye ve neden...demek bir saçmalık olsa da inanmasık mı..insanın dehasına..ve boyun eğmedik mi...büyüklerimize...şairlerimize...aşık olmadık mı? üzgünüm Behçet Necatigil...sadece üzgünüm İşte!

    Cevap Yaz
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 23.04.2010 - 22:42

    ...sonra yine o yıllarda saçmalamaktan keyif almak büyük bir haz verirdi..Ve mazeretim vardı...çocuktum...ama hala saçmalamak ve hata yapmak insanların vazgeçilmezidir...ve yanlış insanı bir yerlere mutlaka götürmek için değil miydi? Ben..sen..onlar..biz..siz..onlar..değil miydi...neden ve ne olsu...? şair...şiirini yayınlarken yüzü kızaran değil miydi...aman şair diyecekler diye kıvranmaz mıydı..yoksa bize yanlış mı öğrettiler ne dersin Behçet Necatigi?

    Cevap Yaz
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 23.04.2010 - 22:29

    Behçet Necatigil...edebiyat derslerinde hocamız Gündüz Artan hadi bakalım bugünde sen oku derdi...kızararak okurdum...bugün yine yüzüm kızarmakta...ama bilmem ki nedendir...sevgili Necatigil...zaman insana ne güzel dersler veriyor...alabilmiş olmak ne kadar hayatidir...şair kimdir gibi garip bir tartışmada...belkide dedikleri gibi...saçmalıktı...amma velakin bana ait ve hertürlü saçmalığı yapma hakkını o yaşlarda uygun görmekteydim...ve yine bilmeden...şair olmanın kıvamı nedir diye düşünmekteydim...kelimelerin bu kadar ışıltılı olması nedendi ve dil neydi de...benim için bir keşifti o yaşlarda...neyse işte! oralara dalmaktaydık...Ustaların ve edebiyatın hertürlü anlam ziyafetinde aç kalmanın ve tok luk duymanın ne olduğunuda öğretmişler miydi ne? insanın hele hele şairliğin...hangi zevata uygun...bir takım elbise olabileceğini...falan filan da..dertliyi bugün...üzüldüm...insanlara ne olduda..şairler hemen büyüyüverdi...hani çocuktuk..saftık..masummuyduk..öyle birşeyler...bu gece üzgünüm dostlar ve hiç keyfim yok...saygıyla ustalara selam olsun...af...buyuklüğün tek simgsidir...

    Cevap Yaz
  • Sükûn Ve İnşirah
    Sükûn Ve İnşirah 23.04.2010 - 22:13

    kemal amcacığım..(yaşa hürmeten)

    aylardır değil yıllardır demeliydiniz..çünkü buraya epey bir zamandır yazarım..reklama ihtiyacım yok..bunu söylemeye de ihtiyacım yok..çünkü reklam yapmak suretiyle edineceğim bir kazanım yok..ben kendi halinde yazan çizen okuyan..şiir meşguliyeti olan biriyim..edebiyat otoritesi değilim..malumatım sizin kadar geniş de değildir belki evet kabul ve teslim ederim..ama bu burada olma sebebimin reklam olduğu anlamına gelmez..söyleyecek sözü olmak anlamına gelir..ben burada o gün ki şiir bana neyi ilham etmişse onu yorum niyetine yazarım..yayınlanmış şiirlerimi buraya astığımı gören bilen ispat eden olursa..anında çekilirim antolojiden..dolayısıyla bühtanınızı iade ederim..

    buraya illa yüksek fikirler sunduğunu söyleyen siz..hazımsızlıkta yüksek ihtisas yapmış gibisiniz..daha önce bir vesile ile söylemiştim size..gidin ideolojik gazlarınızı başka yerlerde çıkarın..burası herkese açık bir paltform çünkü..siz bir şeylşer söylediğinizde karşılık bulmayacağınızı mı zannediyordunuz..böyle konfor hitler de bile yoktu be amcacım..bende de yok..kimse de yok..

    dolayısyla..belki çocuğunuz yaşında birinden alacağınız öğüdü tutmanızı salık veriyorum..saygılı olun..ki saygı görün..hürmet edin ki hürmete mazhar olun..efendi olun ki..biz de efendi olalım..bizler sokak serserileri değiliz..olsa olsa şiirin serserisi oluruz..centilmen çizgimizden kaymayalım ha amcacım..

    selam ederim..

    @..

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 23.04.2010 - 22:03

    Behçet Necatigil “Yazı” isimli şiirinde demişti ki:

    Ve şairler boyuna kimlere yazarlar?

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 23.04.2010 - 21:59

    Behçet Necatigil, 16 Nisan 1916'da İstanbul'un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa'da doğdu.

    Kastamonu'lu olan babası Mehmet Necati Gönül, dersiam vaizdi. Uzun yıllar İstanbul'da, Beyoğlu ilçesinde müftülük yaptıktan sonra Sarıyer müftülüğünden emekli oldu.

    Annesi Fatma Bedriye Hanım, Geyve'li müderris hafız İbrahim Hakkı Efendi'nin kızıydı. Sanatkâr ruhlu, duyarlı bir hanım olan annesi Fatma Bedriye Hanım (1896-1918) , 'mide humması' olarak tanımlanan hastalığının nekahat dönemindeyken, yaşadıkları konak, büyük Fatih yangınında yandı ve Bedriye Hanım yangından son anda kurtarılabildi. Geçirdiği hastalık nedeniyle çok zayıf düşen bünyesi, bu yangının şokunu atlatamadı ve Necatigil, iki yaşındayken annesini kaybetti. Bir süre Karagümrük'te oturan anneannesi ile birlikte yaşadı. Bir yıl sonra babası, Beşiktaş'ta bir saray memurunun kızı olan Saime Hanım'la evlenince, Necatigil için anneannesinin evi ile babasının evi arasında geçecek bir dönem başladı.


    Babası Necati Efendi'nin ikinci evliliğinden iki kızı oldu (Sabahat, 1921 ve Fahamet, 1923) . Behçet Necatigil ilkokula başlayacağı yıl, anneannesinin de hastalanması üzerine, Karagümrük'ten Beşiktaş'a, babasının yanına geri döndü ve 1923'de Beşiktaş Cevri Usta Okulu'na başladı.

    Babasının Singer Dikiş Makineleri firmasında müfettiş olarak işe başlaması ve ailesiyle birlikte Kastamonu'ya taşınmasıyla, Necatigil ilkokul son sınıfı Kastamonu Muallim Tatbikat Mektebi'nde okudu ve 1927'de mezun olarak Kastamonu Lisesi'nde ortaöğrenimine başladı.

    Ancak, yıllar önce yetersiz beslenme ve bakımsızlık nedeniyle başlamış olan hastalığı 'adenit tüberküloz' yüzünden öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Aile yeniden İstanbul'a taşındı. İstanbul'da ameliyatlar ve elektrik tedavileriyle geçen uzunca bir süreden sonra öğrenimine 1931 yılında Kabataş Lisesi'nde, orta ikinci sınıftan yeniden başladı ve 1936'da okulun edebiyat bölümünden birincilikle mezun oldu.

    Edebiyata ilgisi, Kastamonu'da, ortaokul yıllarında başladı. İyi bir raslantı sonucu edebiyat öğretmeni olan şair Zeki Ömer Defne, onu hep destekledi ve yazması için teşvik etti. O yıllardan kalan bir kompozisyon defterinde Zeki Ömer Bey'in 23.1.1930 tarihli şu cümleleri var: 'Yarının iyi bir kalemine sahipsin. Boş durma, oku! '

    Necatigil ortaokul yıllarında bir de dergi çıkarmaya başladı. Kendi ifadesiyle '17 ekim 1927'den itibaren eskilerin eser-î cedid dedikleri kağıtları 'El-Marifet' matbaası adını verdiği hususi matbaasında(yani kendi el yazısıyla) doldurarak hazırladığı Küçük Muharrir adındaki bu dergi, 14. sayısı ile birlikte birinci cildini kapamış ve iki yıllık bir tatilden sonra 20 haziran 1932'den itibaren ikinci cildine başlayarak 12 sayı daha çıkmış'. Bugüne kadar saklanmış olan bu dergilerin okuyucuları arkadaşları ve akrabalarıydı.

    Aynı yıllarda, Akşam gazetesinin haftalık Çocuk Dünyası sayfasına Küçük Muharrir imzasıyla şiirler,fıkralar, hikâyecikler yazmaya başladı. 1931-1933 yılları arasında sürdürdüğü bu çalışmalarının karşılığında, yıllar sonra yaptığı bir röportajda dediğine göre, dergi yönetiminden telif ücreti de aldı ya çikolata, ya da bonbon olarak!

    Necatigil Kabataş Lisesi'ni bitirdikten sonra öğrenimine Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde devam etti. Bu arada Alman Filolojisi'ndeki bazı derslere konuk öğrenci olarak katıldı ve ilk ders yılı sonunda 'Deutscher Akademischer Austauschdienst' kuruluşunun davetlisi olarak bursla Berlin'e gönderildi; dört ay Almanya'da kalarak Berlin Üniversitesi'nin dil kurslarına devam etti.


    Yüksek öğrenimini 1940 yılında tamamlayarak okuldan birincilikle mezun oldu. Aynı yıl Kars Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. İklim koşullarına uyum sağlamakta güçlük çekip hastalanması üzerine 1941 yılında Zonguldak Çelikel Lisesi'ne, 1943 Mart ayında da İstanbul'a, Pertevniyal Lisesi'ne tayin edildi. İki ay sonra, yaz dönemine girince yedek subaylık için başvurarak Ankara'ya gitti. Temel eğitim sonrası askerlik görevini İzmir'de levazım subayı olarak yaptı (Ekim 1943- Kasım 1945) ve terhis olmasının ardından İstanbul'a, on beş yıl süreyle çalışacağı Kabataş Lisesi'ne tayin edildi (Aralık 1945) . İlk şiir kitabı 'Kapalı Çarşı' da aynı yıl yayımlandı.

    Yine aynı yıl, İstanbul Üniversitesi Alman Filolojisi'ne kaydını yaptırarak iki yıl süreyle, öğretmenliği ve öğrenciliği birlikte sürdürdü. İki yıl sonra, lisedeki ders saatleri arttığı için, modern Almanca sertifikası alarak Alman Filolojisi'ndeki öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.

    Zonguldak'tan İstanbul'a döndükten bir süre sonra, 1948 yılında Edebiyat Fakültesi öğrencisi olan ve o dönemde Sarıyer Ortaokulu'nda stajyer öğretmen olarak çalışan Huriye Korkut ile tanıştı. Ağustos 1949'da Necatigil'in ailesinin yaşadığı Beşiktaş, Valideçeşmesi, Dibekçi Kamil Sokağı (şimdi Enis Akaygen Sokağı) , 22 numaralı evde, aile arasında kıyılan bir nikahla evlenerek yine Valideçeşmesi, Setüstü Sokak, 22 numaralı kiralık eve taşındılar.

    1951 yılında ilk kızları Selma dünyaya geldi. 1955 yılında, Beşiktaş Camgöz Sokağı'ndaki 22 numaralı ahşap evi satın alarak oraya taşındılar. 1957 yılında küçük kızları Ayşe doğdu. 1964 yılında yine Beşiktaş'ta, Nüzhetiye Caddesi üzerindeki Deniz Apartmanı'nın bir dairesini satın alarak oraya taşındılar. Necatigil, ölümüne dek bu apartmanın 23 numaralı dairesinde yaşadı.


    Necatigil, 1960 yılında Çapa Eğitim Enstitüsü'ne tayin edildi ve 1972 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Emeklilik dönemini, evinde yoğun bir biçimde çalışarak geçirdi.

    1979 yılının Kasım ayında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne yatırıldı. Kısa bir tedavi döneminin ardından, 13 Aralık 1979 tarihinde aramızdan ayrıldı. İstanbul'da Zincirlikuyu mezarlığında yatıyor.

    Ölümünden sonra ailesi tarafından konulan Necatigil Şiir Ödülü, 1980'den beri verilmektedir.

    1960 yılında yayımlanan Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü'nde, şiir serüvenini şöyle özetlemiş: 'İlk şiiri lisede öğrenciyken, Varlık dergisinde çıkmıştı (Ekim 1935) . Şiirde kırk yılını, doğumundan ölümüne, orta halli bir vatandaşın, birey olarak başından geçecek durumları hatırlatmaya; ev-aile-yakın çevre üçgeninde, gerçek ve hayal yaşantılarını iletmeye, duyurmaya harcadı. Arada biçim yenileştirmelerinden ötürü yadırgandığı da oldu, ama genellikle, eleştirmenler, onun için, tutarlı ve özel bir dünyası olan bir şair dediler.'

    Necatigil'in 'Eski Sokak' şiirine konu olan Camgöz Sokağı'nın adı artık 'Behçet Necatigil Sokağı'. Ölümünün ardından, 1987 yılında yakın arkadaşlarının çabaları ve basının da desteğiyle, yaklaşık on yıl yaşadığı sokağın adı Belediye tarafından 'Behçet Necatigil Sokağı' olarak değiştirildi.




    Şehr-i İstanbul Derneği de sanatçıların evlerini belgelemek amacıyla yaptığı çalışma kapsamında, 19 Mart 2005 günü düzenlenen bir törenle Behçet Necatigil'in 1964 yılından 1979 yılında ölümüne dek yaşadığı Deniz Apartmanı'nın girişine bir plaket koydu.

    Cevap Yaz
  • Que Sera Sera
    Que Sera Sera 23.04.2010 - 21:55

    Bu cok sacma Kemal Bey...
    benim 4 siirim var ...ozellikle yenilerini paylasmiyorum....bilenler bilir...Sukrude zaten sizden daha populer:)) Sizin yorumlarinizda herzaman edebi degil zaten..cok da abartmayin ...benden baska sonuna kadar okuyan oldugunuda sanmiyorum ayrica ...bence burda gulelim:)))))))))

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 49 tane yorum bulunmakta