Reşat Tepesi Şiiri - Mahir Çiçek

Mahir Çiçek
165

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Reşat Tepesi

Bazen parlak bir yaz günü aydınlığında şehrin iç açıcı manzarasını, bazen sisli bir son bahar gününün

esrarına bürünmüş kasvetli manzarasını, ya da ayazın kol gezdiği soğuk bir kış gününde lapa lapa yağan karın

beyaza bürüdüğü manzarayı görüyordum. Günleri, ayları, yılları izlerken işimde tam kırk yılımın geçtiğini fark ettim.

Yine bir yaz günüydü, ileri de bulunan parkı süsleyen ulu çınar ağaçlarının dağ gibi heybetli görünüşüne bakarken geçmiş günlerin hayaline daldım.
………………

Mesleğimin sekizinci yılında iş yerimden, Anadolu'nun çeşitli İllerinde kooperatif inşaatlarının denetimi için

bağlı bulunduğumuz bakanlığa görevlendirilmiştim. Bakanlıkta kısa sürede işime ve arkadaşlarıma alışmıştım.

Zaman zaman devam eden taşradaki işler için oluşturulan heyetle birlikte kontrollerde bulunuyordum. Bir gün

bakanlıkta ofisimde çalışırken kapım çalındı. İçeri giren orta boylu yirmi beş otuz yaşlarında genç kıvırcık saçlı esmer

bir bey girdi. Mahcup duruşlu ürkek bakışlı heyecandan titriyordu. İnce ses tonuyla, benimle görüşmek istediğini

söyledi. Oturması için yer gösterdim. Koltuğunda sanki emanet oturuyordu, rahat olmasını söyledim.
..................

Efendim iş yerinize üç ay önce atandım. Siz burada görevli olduğunuz için odanızı geçici olarak bana verdiler.

Hem şehirli olduğumuzu öğrendim, bu sebeple tanışmak istedim dedi. Sempatik, düzgün birine benziyordu. Bünyan

ilçesinden, adının Reşat Yaldız olduğunu, ilk orta lise tahsilini Kayseri de tamamladığını söyledi.
..........................

Amerika’da mühendislik okudum. Vatani görevim için yurda döndüm. Askerliğimi ifa ettikten sonra, içimden

bir ses Amerika'ya dönmemi istemiyordu gitmedim. Bir müddet özel sektörde çalıştıktan sonra şirketinize müracaat

ettim doğu fabrikalarından birine tayin edildim, ama adapte olmam için geçici olarak merkezde görevlendirildim

dedi. Sizi tanıdığıma memnun oldum dedi. Ayrılmadan önce lazım olur diye iş yerimde masamın ve evrak dolabımın

anahtarlarını ona vermedim.

Aradan bir kaç yıl geçtikten sonra bakanlıktaki görevim sona ermiş asli görevime dönmüştüm. Zaman zaman

beni arıyor doğuya alışamadığını söylüyordu. Tecrübe edinmesi için fırsat olduğunu sabretmesini söylemiştim.

Reşat 1986 güz sonuna kadar doğu fabrikasında çalıştı. Ankara’ya görevli geldiğinde zaman içerisinde işine alıştığını,

doğunun havasının ona iyi geldiğini, göz ve diğer rahatsızlıklarının azalarak sağlığına kavuştuğunu söylüyordu.
........................

1986 yıl sonu yatırım programında bulunan üç fabrikanın ihalesi yapılmış, bu fabrikalarda çalıştırılacak personel

mevcut fabrikalardan tayin edilerek kadro tamamlanmıştı. Bu görevlendirmede Reşat batıda yapılacak olan

fabrikalardan birine tayin edilmiş, personel listeleri makamın onayına sunulmuştu. Akabinde tayinler yapıldı. Oysa

Reşat doğuda kalmak, başka bir fabrikaya gitmek istemediğini söylüyordu. Tayini durdurmak için çok uğraştı ama

başaramadı. Sızlanıyor gözleri doluyor hırslanıyor buram buram terliyordu. Nasıl olur yahu herkes doğudan batıya

gelmek için torpil ararken, ben doğuda kalmak istiyorum, kabul etmiyorlar bu nasıl iştir yahu diyordu. Makama

çıktığını, Amerika’da kaybettiği sağlığını doğu da bulduğunu, ne olur beni batı ya göndermeyin efendim dediğini ama

tayini durduramadığını söylüyordu. Olmadı anlatamadı bir türlü derdini mecburen hüzünle tayin olduğu fabrikaya

gitti.

Reşat Anadolu'nun bozkırında yetişmiş orta boyda hafiften kilolu, kıvırcık saçlı kumral hafiften alnı açık, kalın

camlı gözlük kullanan sempatik ve sevimli biriydi. Fabrika inşaatına kısa sürede başlandı. Reşat tecrübesiyle

çalışkanlığıyla fabrikada kendisini sevdirmişti. Şantiyede kontrol ve denetim için bir hayli mühendis vardı.

Bir o kadar da yüklenici firmanın mühendisi bulunuyordu. Ne var ki şantiyede işi takip eden koşuşturan Reşat idi.

Kara yolları, devlet Su işleri ve Şirket merkezi arasında mekik dokuyordu. Bir defasında Reşat neden hep sen

bırak birazda diğerleri koşuştursun dediğimde, yahu hemşehrim, müdürde nedense diğerlerini bu işlere sokmak

istemiyor diyordu. Sabahları müdürün odasında toplaşıyorlar zamanım olmuyor ki iş hazırlamaktan onlara katılayım.

Dolayısı ile bu işler bana kalıyor yapamam diyemiyorum. Doğuda çalışırken turp gibiydim, burada tekrar sağlığım

bozuldu. Beni çalışmak değil de sağlık sorunlarım mahvediyor. Vallahi hanım da şikayetçi bu durumdan ama ne

yaparsın. Diğer arkadaşların gündüz işinde akşam evinde, enayi tek sen misin, her işe sen koşuyorsun, buraya geldin

geleli evin yolunu unuttun diyor. Hanım haklı olmasına haklıda ne söyleyeyim bilmem ki diyordu.
...............................

Fabrika inşaatı tamamlandı ancak, fabrikanın su teminine esas isale hattı ve bağlantı detay işleri kalmıştı. Reşat

İsale hattı projeleri için DSİ, şirket merkezi arasında gidip gelmekten sonunda olan oldu. O acı haber duyuldu. Reşat

trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Kazadan üç gün sonra öldüğü anlaşıldı. Şehirler arası sefer yapan otobüs kaza

yapmış, ceketi ve çantası otobüsün portföyünde olduğu için üzerinde kimlik çıkmamış cenazesi morga kaldırılmış.

Eşyalar ayıklandığında evrak çantasının ona ait olduğu anlaşılmış. Çanta açıldığında içinden çıkan kimliğinden, o

olduğu tespit edilerek, merkeze ve ailesine acı haber verildiği öğrenilmişti. Cenaze memleketinde defnedilirken şirket

merkezinden bir kaç kişi haricinde kimse yoktu. Mütevazı cenaze töreniyle sessiz sedasız toprağa verildi. Geride

gözü yaşlı genç bir kadın, yetim iki ufak çocuk kalmıştı.
……………..

İş arkadaşları Reşat'ı kısa sürede unuttular, o yıl su bağlantısı yapıldı. Fabrika işletmeye hazır hale geldi. Açılışa

şehrin ileri gelenleri ve bilumum zevat davet edildi. Kurbanlar kesildi, törenli şenlikler düzenlendi. Kürsüye çıkan

lacivert takım ipek kravatlı bir zevat yakın gözlüğünü taktı elindeki kağıdı uzun uzun keyifle okudu ve son

cümlesinde;

“ Fabrikamızın programa alınmasında büyük emeği geçen şehrimizin medarı iftiharımız mebusumuz, Sn Bahtı

Dağıtaşlı'nın ismi Fabrikamız ismi olarak anılması makamca uygun görülmüştür şehrimize hayırlı olsun" dedi.

Orada bulunanların alkış ve ıslık sesleri karşı tepelerden aksedip geri dönerek görmez duymazların kulaklarını

çınlattı. O anda orada bulunan bazı akli selim düşünenlerin akıllarına, Samsun Çarşamba ilçesinde yapımı devam

ederken görev başında şehit düşen Hasan ve Suat Uğurlu çiftinin ardından yine görev başında şehit düşen Reşat

geldi akıllarına. Üçünü ve diğer görev başında şehit düşenleri rahmetle andılar.
.......................

Sanki bir an Törende bulunan kalabalığın arasından sıyrılarak gelen kıvırcık saçlı kemik çerçeveli gözlüğü

altından akan terine aldırmadan projeleri imzalattım artık suyu bağlayabiliriz efendim dedi. Dondu kaldı zira

kalabalık o zevatı tebrik ediyordu. Hüzünle tebessüm arası akan alın terine karışan tuzlu göz yaşlarını silerken, ben

buradayım bir yere gitmedim niye beni görmüyorlar diyordu.
…………….

Tamamlanarak hizmete alınan isale hattının bağlandığı tepede bulunan terfi havuzunun yıllar sonra sorun yaratmış

yerinde görmem çözüm bulmak için görevlendirilmiştim. Fabrikaya intikalimde mutat ziyaret ve görüşmelerimi

yaptıktan sonra, orada görevli yeni

mezun mühendisle terfi havuzuna gitmek için yola çıktık. Terfi havuzuna giden taşlı yola ve terfi havuzuna, törenden

sonra ahtı vefa olarak sevenleri onun adını vermiş olduklarını gördüm. Zamanla paslanan yön levhanın üzerin de

“Reşat Yıldız Tepesine Gider” yazıyordu. İçim burkuldu o an gözlerim doldu. Gün batımına yakın tepeye vardığımızda

havuzun ortasında çelik putreller üzerine oturtulmuş kamelyada Reşat sanki gün batımı kahvesini yudumlarken

görür gibi oldum. Her zaman olduğu gibi gülümsüyordu” Yahu hemşehrim

şu an ki görevlilerden hiç biri beni tanımıyor, kim bu Reşat Yıldız diyorlar. Geçenlerde

işletme müdürü idare amirine, yol üzerinde bulunan yön levhasını havuz

tanıtım levhasını sökün. İsimleri değişecek.

Belediye Başkanına söz verildi fabrika müdürümüze bilahare isim bildirecek öğrenince size bildiririm. İsmi öğrenince

sipariş açar yazdırırsın tamam mı dedi. Hemşehrim doğrusunu sorarsan vallahi üzülmedim. Havuz her ne kadar

Hasan Uğurlu Barajı kadar büyük

değilse de bu güne kadar Reşat Yıldız Havuzu olarak anıldı. Üzerinde bulunduğum tepe her

ne kadar Palandöken dağı değilse de, Reşat Yıldız tepesi olarak anıldı. Günün ömrü

batana kadarmış, buna da şükür." diyor gibiydi.
...........................

Yanımda bana refakat eden genç mühendis, neden bu kadar uzun uzun

kamelyaya daldınız diye sordu. Diyemedim, desem de ne anlardı ki. Onun derdi

Tepede bulunan havuzun su kaçağına nasıl çözüm bulunacağı nasıl izole edileceğiydi. mcicek 05.09.2013

Mahir Çiçek
Kayıt Tarihi : 22.8.2014 16:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mahir Çiçek