Sen angın bir hoyratlık azmindesin
Ben yılları saya saya çoktan unuttum
Gitmez aynımdan o mahzun resmin
Baktığım her çizgide seni görürüm
Nerdesin ey büyülü panorama, nerdesin?
Sen kanımda eriyen bir denizin tuzusun
Aşkın içimde şaha kalkmış son atlı gibi
Bir kez içten gülümse yorgun ruhum uyusun
Hasretin çoğalıyor, aşıyor ülkeleri
Kalbim uçuyor sana sanki kanatlı gibi
Seni nerelerde bulayım ey İstanbul
Tenimde soluğunun sıcaklığı var
Durmadan çiziyorum güneşini sonsuzluklara
Göğsümde gizlediğim bu ıssız karanlıklar
Kazayla kırılıverecek mi yoksa – bir gün gelip son hatıran
Seni anlatmaya yetişmiyor şarkılar
Rum bir delikanlı hasret hüznünü söyler - duyar mısın?
Türküsü senin sularına dökülüdür
Bazen ada sahillerine oturur sorar mısın?
Bu ezgiler nasıl derinlere gömülüdür?
Kahırlı bir ana gibisin - yitik mi çocukların?
Temeline gömülen özlemleri bulacak mısın?
Bütün renkler senindi, senindi bir zamanlar
Sen de bütün renklerin olacak mısın?
Onu mu arıyorsun hâlâ – dirimin sabahında
Anılar denizinin hayal ufuklarında
Bir saadet şavkıyla bir daha gelecek mi?
Bir daha uyuyacak mıyız afsunlu kollarında
Kuşların göçtü, renklerin soldu mu
Yağmurların dindi, yıldızların söndü mü
Yıkık bir değirmen misali çağıltılı ve sessiz
Bırakıldın mı hiç benim gibi çaresiz
Unuttun mu bizi ey hülyalı şehir
Nasıl gönül akıtmışız oysa sana
Bir yabancı gibi karşılasan da
Seviyoruz seni seveceğiz - anlasana.
./..
Dağlardan akın akın oğulların sana koşar
Arapların, Çerkezlerin, Ermenilerin,
Azerilerin, Türkmenlerin, Kürtlerin,
İspanya’dan yola çıkar Musevilerin
Ve tarih olur medarı maişet – firak her yerde
Önünden durmadan akar – lacivert sular gibi
Tarih limanlarında demirleyen gemilerinde
Metruk yalılarında, perili köşklerinde
Tarih göğsünde bir dev hışmıyla soluk alır azametli
Cumbalı ahşap evlerindedir, tarih
Dar sokaklarında nüzullü bir âmâ gibi
Ey büyük İstanbul
Kültür: Yazma eserlerinde, minyatüründe, müziğinde,
İkonalarında, eski şarkılarında, kantolarındadır
Sevgi: Halicinde, Boğazında, Adalarında
Üsküdar’ın Sütlüce’nin çamurundadır.
Aşk: Oynak dalgalarında – ağustosta esen serin rüzgârındadır.
Gizem: Tepelerinde, minarelerinde, kulelerinde
Sarı gelin Fırat’ın sularında kaybolmuş
Tamara bekliyor karşı kıyıda belki yine
“Dağlar bizimdir! ” diyor Dadaloğlun, Köroğlun
Bir taşını Acem mülküne değişmiyor o Nedim-i biçare
Ellerimiz aynı dilek taşında bir an
Titreriz büyük bir mirasın ruh doygunluğunda
Ayaklarımız kaç bin yıllık basamakta buluşur-Ayasofya’da
Hikmeti özgürlük ve taş ilmindedir
Bir insancalık serpilir gönlümüze bir daha
Kardeşliğimiz oluşur, oluşur sonra
Meğer İstanbul senin beynindir yüreğindir
En şaşmaz gözün, belleğin – en kudretli ve hünerli elindir.
İstanbul bütün çocuklarının ebedî sevgilisi, ezelî başkentidir.
Çocuklarını hatırla ey İstanbul
Çocuklarını hiç bırakma
ÇOCUKLARINI UNUTMA ANATOLİA…
Ne olur unutma
Unutma
Kayıt Tarihi : 19.4.2005 13:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
SUSMASIN
Yıllardır İstanbul şiiri deyince düşülen bir yanılgıyı da yırtıveriyor bu şiir. İstanbul, salt tarih, osmanlı, anıt,doğa değildir. İstanbul'u İstanbul yapan uğrusuyla, ulusuyla İNSAN'dır. Bu şiirde de insana yönelik açılımlar, İstanbul'un kimliğiyle en etkili biçimde buluşturulmuştur. Kaldıki, İSTANBUL'u İSTANBUL yapan Anadolu'nun kimliği varoşlarda yaşamaktadır şiirde.....
Kutlarım...
TÜM YORUMLAR (7)