onlar sizi sevmiyor:anlaşıldı
ihtilalci gövdeler böyle yer kendi çocuklarını
cam kenarındaki yalnızlıklar sizin adresiniz
yolunuz kırmızının hangi tonundan geçer
semazenler nereden yürür
uyumsuzluğun uyumunu taşırken kolunuz bir şehre
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
deli ol..!...
SALVADOR DALİ
…şiirin her zaman doğruyu söylemek gibi bir kaygısı olmalı mı acaba… çünkü doğru her açının farklı anlayabileceği bir lisan ile konuşur…
…ama yine de duyguların en sade hali ile ruhunuzdan bir doğum olayıdır…beklenen bir bebek yoktur ortada…sadece anlatı sanatının en becerikli şairi olduğumuza inanmışızdır…belki de…ait olduğumuz karma…yeni bir boyutun çekim alanına korkusuzca girmiştir…bu hali anlamakta anlatmakta zaten olabildiğince zor…i…ken nasıl kelimeler ile bu ölümsüz hissedişleri…tarihe emanet edelim de içimiz rahat olsun…
…aslını isterseniz… şairlerin huzurlu olması onların isteyeceği en son şey değil midir…o halde bunu başaranlar geçtikleri veya durdukları mekanlarda bizlere mutlaka izler bırakmış olmalılar…
…olmalılar… yoksa…çıkalı bir hayli uzaklaştığımız topraklar hala aynı edebi hazlarla iştahlanıyor demektir…bunu isteyip istememek…sadece bize aittir…size aittir…ama vardığınız ve tekamül eden her doğum olayında bilin ki bir şair doğmak için sırasını beklemekte…veya henüz yeni doğmuştur…
arkamızda kalan her eski ve yeni gün biraz daha bize ait bir dokunun şiirlerine kulak kesilir…o yüzdendir…hep AŞK diye bir kapıyı çarparken …yenisini yine bir şiirin esrarlı şairine borçluyuzdur…sevgilerimle…LaraAçanba
17.09.2011
tasvir, nesnel hayatın köşeleri ruha saplandıkça oluşan kargaşa duyguları olarak yansıyor şiire bazan
şiirde yer alan sıkı tasvirler, kimi yerlerde , şiirleşebilmiş dedim okurken şiiri
engin ve mavi bir masalda uyumayalı,
kaç Aşk Yılı geçmiş!
serseri ve şaşkın susuşlarda çoğalırken düşlerim,
Yaşamı en çok gülen gözlerinde sevdim.
...
......
Sevdim bu şiiri..
Benim şiir anlayışım çok farklı olduğu için,iyi bir nesir yazısı okudum.
Onur hanıma çok geçmiş olsun.Mehmet hocam! şimdi çok üzüldüm.
Tekrar ararsanız Onur hanıma özellikle sevgilerimi iletin.
Renk körlüğü var bende , anahtarım da kırık...(!)
Bir çiçeğin özünde , çekiyorum yalnızlık ...
Hiç ayak basmadım o balıklı şehre , bil ki ;
Kızılın her tonunda , tutar beni hıçkırık ...
Ben bir şiire bakarken şunu isterim.Tümü olmasada birkaç dizesi öne çıksın altı çizilmiş olmasada aklımda kalsın.Veya aklımız da kalsın.Bu şiirde çok önemli vurgular var bana göre varda sanki bahsettiği kırık anahtarla kitlemişte anahtarı bize vermiş açalım diye.Ne yalan söyleyeyim ben bile zorlandım açarken senin ne özelliğin var diye soran olursa herhanği bir özellik değil söz konusu olan.En azından şiir yazıyorum.Şiir seven ama şiir yazmayan birileri açabilir mi? O kapıyı .Hayatın değil bu şiirin kapısını.Güzel şiir.Söyleyebilirim rahatlıkla.Kırık anahtarla açtım.
Sevgili şairler,
Bugün Onur Bilge Hanımefendi'yle telefonla görüştüm.Çok ağır bir hastalık geçiriyormuş,o yüzden de sitemize giremiyormuş uzun zamandır.Kendisine acil şifalar diledim sizlerin adına.En kısa zamanda aramızda görmek umuduyla...
niz
nız
mız
mız
da
caz
cuz
şiir öyle tuhaf bir ruh ve yazı halidir ki zorlamayla olmaz Betül hanım...
Bu şiir ile ilgili 12 tane yorum bulunmakta