Rehnümâ - Garib Çoban Şiiri - Engin Demirci

Engin Demirci
946

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Rehnümâ - Garib Çoban

Rehnümâ - Garib Çoban

Sevgi derin bir memnuniyet, bir iç huzura ve bir dış amaca sahip olmaktan gelir.
Allah bu dünyada kimini nimetle, kimini de mihnetle imtihan eder.
Hangisinin imtihanı daha kolaydır? diye sorulacak olsa!..
Zahirde nimetle imtihan olanın durumu kolay gibi görünür.
Fakat aslında lütuf ve nimet bir noktadan sonra nefsi azdırır.
İnsanlar neden bu cennet dünyayı önce cehenneme çevirir ve sonra cennete gitmek için uğraşır?..

Özenle teheccüt vakti duada besledim ben bu gönlümü.
Hep dünyaya oruçlu bıraktım, o gönlümün besmelesi gelirde iftarı sevgiyle beraber yaparız diye.
Gece gündüz üstüne titredim sevecenliğimle fakir bıraktım.
Üstü başı yırtık, yamalıklı, saçları, sakalları dağınık.
Sahip olduklarınızdan verdiğinizde, çok az şey vermiş olursunuz.
Malda biriktirmedim dünyalık.
İnsanlar neden bu cennet dünyayı önce cehenneme çevirir ve sonra cennete gitmek için uğraşır?..

Gösteriş isteyen gizli arzuları için yaparlar suret süslemesini, putlarını çoğaltmayı.
Çünkü sevgi, yolunu kendi çizer,
sizi duaya değer bulduğunda.
Ve hüznümle ben, hep sevdik birbirimizi bir gün buluşuruz diye.
Ve dünyayla kaynaşamadık güzel ruhlarımızla birbirimizi ararken.
Kendime ulaştım dünyadan geçtim, düşüncelere daldım, dünyalık insanlardan bunaldım.
Ne vefalılar, ne sevinç ararlar, ne de bir erdemlilik düşüncesi taşırlar.
Çünkü sevdiğinin kabrine gidip bir Fatiha bile okuyamazlar.
İnsanlar neden bu cennet dünyayı önce cehenneme çevirir ve sonra cennete gitmek için uğraşır?..

Şems vakti her lâhza b/aşka şey ve hep kendisi aşkın.
Dünya zinciri boynum sıktı hayli zamandır.
Ben zamanı gördüm kimsesizler kabristanında.
Kaç bakışta bozdu hayalimi, bacası tütmeyen evler.
Rıhtımda uyuyan gemiye yuva yapan martılar gibi.
Ve sahildeki evsiz garib o başını kaldırdı, insanlara baktı Allah rızası için sadaka dedi.
Bir başında gönül, kapısı yok bacasından b/akarım.
Vira bismillah deyip balığa çıkan balıkçılardaki azmi ölüde gördüm.
İnsanlar neden bu cennet dünyayı önce cehenneme çevirir ve sonra cennete gitmek için uğraşır?..

Çıplak bırakana kadar döver, sizi doğa kendini bulana kadar.
Hatırladın mı engini, sert dalgaları, yosunu, sahili, rüzgarı.
Karşında fecirle değişen ağaç, b/ak, seyret ağaran rengini ufkun.
Kalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar.
Sanki özlemle bir kadın başı bulutlarda beni seyrediyor.
Uzanmış yağmur damlalarına değdikçe tenime süzüyor beni.
İnsanlar neden bu cennet dünyayı önce cehenneme çevirir ve sonra cennete gitmek için uğraşır?..

Kırpıyor kirpiklerini sabaha karşı, selam olsun sevenlere der gibi.
Sen ve ben bahtın kadehime döktüğü şaraptaki biz.
Tarlayı süren çiftçi gibi seni bağrımızda eker biçeriz.
Uzaklaş bir parça dünyadan, yaklaş gönlüne bir yığın imkânsızlık içinde olsanda sevmeyi unutma.
Çekiyor beni kendine zamanı bölen anlar.
İnsanlar neden bu cennet dünyayı önce cehenneme çevirir ve sonra cennete gitmek için uğraşır?..

Uyanıyor seni sevdikçe zaman kırıntılarının içinden bir yürek.
Ve lüzumsuz artık bize dost görünen suretler.
Bir şey, bir şey kaldırdı bütün ayrılıkları duada.
Ve sevdiğiniz için ağlayın, ama tüm gözyaşlarınızla değil.
B/aksak aynalara, tanır mıyız kendimizi ipi kopmuş uçurtmalarımız gibi duygularla.
İnsanlar neden bu cennet dünyayı önce cehenneme çevirir ve sonra cennete gitmek için uğraşır?..

Dedi ki asıl ömrün, doğduğun günden beri olan süre değil.
Sevgiyi tanıyıp, karşılıksız sevebildiğin günden beri geçen süredir.
Ne olduğunu bıraktığında neysen o olursun.
Benim içimde gördüğün güzellik senin güzelliğinin bir yansımasıdır.
Ey garib gönül, bensiz geçme.
Gördüğün şey onun aslı değildir, kendinden gayrı kimse yok.
İnsanlar neden bu cennet dünyayı önce cehenneme çevirir ve sonra cennete gitmek için uğraşır?..

Çok geç kalmış olsanda, şanslısın garib, ölmek isteyipte ölememekte var bir kabir başında.
Kimi sevsem aramız açılıyor.
Ya ölüyor, ya kayboluyor.
Yahut aramıza düşmanlık giriyor.
Çoğu zaman malım kayboluyor.
Param elimden çıkıyor.
Bu yüzden dostlarımla bozuşuyorum.
İnsanlar neden bu cennet dünyayı önce cehenneme çevirir ve sonra cennete gitmek için uğraşır?..

Ey Allah'ın sevgili kulu, Allah Gayyur’dur.
Sevgisine kimsenin ortak olmasını istemez.
Sevgilisine bakılmaya bile razı olmaz.
Allah, bulunan sevgisini ister.
Kendi sevdiği kulu başkasına vermez.
Hal böyle iken sen başkasına bağlanıyorsun.
Beni o kadar yaklaştırdın ki sana; seni, ben sandım.
İnsanlar neden bu cennet dünyayı önce cehenneme çevirir ve sonra cennete gitmek için uğraşır?..

İnsan onca güzelliği kendinden bilmeye başlar, vereni unutur.
Zaten tam da burası imtihanın kaybedildiği noktadır.
Öte yandan kırık ve hırpalanmış bir kalbin Allah'a temayülü daha çabuk olur.
İnsan böyle bir haldeyken çaresizliğinin, acziyetinin farkına vardır, duaya sarılır.
Yani acı ve sıkıntılar bizi yoğurur, derecemizi yükseltir.
Netice itibariyle kişi her ne durumda olursa olsun bu dünya hayatının serâpâ imtihan olduğunu unutmamalıdır.
Dünyadasın, sınanacaksın!..
İnsanlar neden bu cennet dünyayı önce cehenneme çevirir ve sonra cennete gitmek için uğraşır?..
(Y.ed - Böyle Nereye Gidiyorsun Aşık Albümü)

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 29.1.2023 20:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Fikirsiz alim Nuh'suz gemidir. Zikirsiz Derviş nursuz kandildir. (Hünkar Hacı Bektaş Veli k.s)

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hayrullah Değerli
    Hayrullah Değerli

    Yüreğine sağlık hocam her zaman ki gibi yine harika bir şiir keyf alarak okudum yürekten tebrik eder hayırlı çalışmalar dilerim Allah’a emanet olunuz esen kalınız

    Cevap Yaz
  • Bedri Tahir Adaklı
    Bedri Tahir Adaklı

    İnsan onca güzelliği kendinden bilmeye başlar, vereni unutur.
    Zaten tam da burası imtihanın kaybedildiği noktadır.

    Öyle de Sultan-ı ezel ve ebed'in en büyük yaveri olan Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, âleme teşrif edip ve küre-i arzın ahalisi olan nev-i beşere mebus olarak geldiği ve umum kâinatın Hâlık'ı tarafından umum kâinatın hakaikine karşı alâkadar olan envar-ı hakikat ve hedâyâ-yı maneviyeyi getirdiği zaman; taştan, sudan, ağaçtan, hayvandan, insandan tut tâ aydan, güneşten, yıldızlara kadar her taife, kendi lisan-ı mahsusuyla ve ellerinde birer mu'cizesini taşımasıyla, onun nübüvvetini alkışlamıştir. (Denilmiştir)

    TEBRİKLER SAYIN DEMİRCİ

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)