Redifli Dünya Atlası İngiltere

Hazar Denizine benzeyen silüeti
ve yüz yıllardan tevârüs ettikleri
temkinli - işbilir ve mütehassıs siyâseti,
soğuk tavırlı, mesâfeli insâniyetiyle İngiltere
bende dâimâ alıp başını Avrupadan
Anglo-saxon kültürü Germen ve Frankların kafasına çakan
alengirli bir kutu adayı hatırlatır.

Önce Uzun Bacaklı Richard
ve sonra onun Arslan Yüreklisi,
sıcak beldelerin etinden - sütünden
altından ve üstünden gelmek gereğini hissetmiş;
Shakespeare, Hamlete: To be or not to be!
dedirtince 15. yüz yılın ortalarında,
Tüm İngiliz Burjuvazisi ve Bürokrasisi
mal bulmuş mağribî gibi:
- Tahts the Question, diyerekten
Var Olmanın en akıllı yolunun hiç etme olduğunu kestirmiş,
Hindistan, Endonezya, Avustralya
ve muhtelif Arap mıntıkalarına çöreklenmiştir!

Tâlih ve târih bu hususta İngilizlere yardım da etmiştir.
Adı geçen beldelerin o asırlarda hâmîsi Osmanlıdır
ve fekat rûhunu teslime ramak kalmış Hasta bir Adamdır!

İngiliz kültürü ve siyâseti yer edince Asyada,
Buckhingam Palace çekti derin bir soluk
ve United Kingdom tahvil edildi üç asırda
Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluka...

Darwin, Evrim üzerine kemik toplarken Galapagosda
İngiliz Siyâseti sosyal alanda evrimi doğrulamıştı;
yani Keşif - Koloni - Dominyon derken azizim,
Nur topu gibi bir oğul oluverdi EMPERYALİZM!

Bu çocuk; doymaz - aymaz - şımarık - küstah ve ahlaksızdır.
Liberalizm, Kapitalizm ve Globalizm öz-be-öz çocuklarıdır.

Dünya pastasını tamam iki asır,
himmeti her yerde hâzır ve nâzır
İngilizler yedi.
Okyanusun ötesinden dildaşları Sam Uncle
varınca farkına bu dünyâ pastasının
ve İngiliz sömürüsünün doymazlığının,
1945de Hitleri sebep gösterip Roosvelt
- pek tabiî insâniyet nâmına -
çıkartma yapıverdi Normandiyaya...

Bu vakaya Churchill apışıp kaldı
ve zâti İngilizlerde de eski takat kalmamıştı.
Koca kıtayı yedirtmektense Hitler haydutuna,
Kocaya varmanın tam zamanıydı!

Önce Postdamda flörte başladılar
ve Stalinin şâhitliğinde Yaltada
mutlu beraberliklerini nikâhla noktaladılar:

SAVAŞTA ve BARIŞTA
SAĞLIKTA ve HASTALIKTA
BİR ÖMÜR BOYU DÜNYÂYI SOYACAĞIMIZA
ve yaptıklarımızın adını
DEMOKRASİ KOYACAĞIMIZA
Stalinin pos bıyıklarının gölgesi altında and içeriz.

Birleşik Devletler, Birleşik Krallığa
1970lerin ortasında İsrail adında
Finanstan çok iyi anlar yurtsuz bir yosmayı
kuma getirdi... Şu düsturu ilke edinen İngiltere,
Kocam bu döver de sever de diyerek
bu beraberliğe hiç ses etmedi!

Ve tabiî IRA...
ve masmavi kocaman gözleri
gülüşünden dahi sular seller gibi
hüzün akan Prenses Diana!
Rivâyet o ki; İbrahim Tatlıses, mavi mavi masssmavi
şarkısını ona ithafen yazmıştır
ve Türkiyede Diananın dublörlüğünü
Hülya Avşar yapmıştır.
Hatırlarım dün gibi ki;
Diana öldüğünde rahmetli vâlidem
içini çeke çeke ağlamıştır.

Ve golf partisinden bilistifâde
zar zor cenâze merâsimine katılan
uzun boyu, soluk benzi, çökük şakağı ve sulu ağzı ile
lutfedip mezara çiçek bırakan Prens Charles...
Ve dantelalı şapkası, rugan eldivenleri ve sâde döpyesi ile
felâkette dahi burnundan kıl aldırmayan
kaynana ve kraliçe Elizabeth! ...

Cümle âleme İngiliz hassasiyetinin ketumluğunu sergilemiştir.
Premier Leaguei bırakırsak bir kenara
İnsanlık, İngilizi buzdan ve fekat erimez
bir heykel bilmiştir.

Hüseyin Bülent Oskay