Çumra istasyonundan kalkan İçanadolu Mavi Treni
Haydapaşa İstasyonu'na götürecek birazdan seni.
Parmaklarımın ucunda sallanırken Şile bezinden yapılma beyaz bir mendil,
Dudaklarımı yavaşça aralıyor;
İsmini söylemeye mahkum edilmiş yorgun bir dil.
Sen varsın;
Taze mısır koçanlarındaki süt kokusunda
Buram buram yine sen varsın.
Sen varsın;
İri taneli böğürtlenlerin mor suyunda,
Semaya duran dervişlerin iyi huyunda
Bu gece Kör Yusuf'un meyhanesindeydim;
Sobanın yanındaki küçük masada bir başımaydım.
İçtim.
Ömrümde ilk kez bu gece içtim.
İçmeden önce bir hiçtim,
Şimdi ise iki kere hiçim.
UZAKLARIN TÜRKÜSÜ
Kış bitti mevsim ilkbahar.
Acılara bir numara küçük gelen bedenimi atsam denize,
Sebebimsin.
Yer ile yeksan olmuşum zamansız hasretinden
Soğuğu bol kömür kokulu akşamlarda donar ezgiler dudaklarda
Gurbetin nasır tutmuş elleri dolaşır şehrin her bir ücra yerini.
Karanlığına katran karışmış geceler tükenir takvim yapraklarından.
Ve alıp başımı gidesim gelir bir ara;
Son sabahlarım hep böyle olacak;
Yaşlı annem hüzünlenirken bir köşede gizlice,
Minik elli yeğenlerim boynuma sarılacak.
Dayanamayacak daha fazla yüreğim ayrılığa.
İçimi çekerek başlayacağım ağlamaya.
Olmadan düşen incir gibi buruşmuşsun
Ne bu hal böyle şekerim?
Sonbahar yaprağı misali sararıp solmuşsun
Teessüf ederim.
Ayrılırken seni böylemi bıraktım?
Yanımda olman şöyle dursun,
Bu şehirde olduğunu bilmek bile yetiyor bana.
Kapım ardına kadar açık
Pencerem aralı.
Bir gece ansızın giriver odama
Yaz biter,
Sızısı kalır içimde.
Fırtınalı bir denizin dalgaları dinlenir gönlümün sahilinde.
Geceyarısı edebiyat operasyonlarında yazılır en hisli şiirler
Ve nedense hep bu saatlerde iş başındadır
Kronik kalp ağrısı çeken köylü şairler.
Bol yıldızlı parlak bir gökyüzü ile karşıladım yeni gelen günü
Hava soğuktu.
Çamur öbeklerindeki su birikintileri donmuştu.
Gözlerimde ayrılığın yaşları vardı,
Yüreğimi yokculuk hasreti sardı.
Valizimi aldım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!