Fakat bu bir fısıltı!
yılanın dilinde, incecik tıslamalar sarmış olandı çevremizi!
Hangman arms -embrace without a hugs- with mud and heckled the good one. Hence they caught him with a noose. They all who hereabouts, can not hear the voice, i: Around “Mercury-skyoath-cemeyard-shift”; hereabouts and here and there, there came ghots.
A Hundred out of thousands, mitres; i watched -walking with harmony. but about the things they had built; oh, what an extraordinary hierarchy -‘Real-Guinea-pigs’ threw guillotines: This ain’t the Lord, in the centre of the big, dark hall. They might have been slept, those mitres -as it was known- now and from now on, they may be awaken. However, i changed the bukalemun, and the roofs: in the name of the hangman’s, i dressed. (Hexagon’s a padlock -like your mouth: shut the mouth! shut your mouth! Speak! ! and you know my dear, hexagon’s a hare! (dare just, without a thought honey, dare! you hare and be aware, beware! and before it, just take care! are you escaping? But you’re icicle, comin’ as glaciers from gutters of this roof! -Skyoath! i saw you! - But, my dear, are you water?) I swear, for me especially, that is not gonna be hurt: Billions out of thousands, i usually swum!
Look a' that! “Rasin within Glasshouse” and that is 'Raring within Glasshouse: -Voices of the snake-things- there, lady and a man, stepping while turning his imaginary thoughts to eels and outside, night’s at the top of the differentiation. It’s rainy: Anatomy, i supposed now, is getting solved in almighty… Oh, God! doesn’t it tell us the crystal-frost is not mercury? Ice is leaves: water particles swimming, on the surface of these bloodstreams; but mercury’s a hangman, this is not peace!
Let the oars, overshadow hangmans, they’re the realm of duality! While here’s oars -at the lake, in the night, within this greenhouse- hands are precious: hands, surely, are on their way! !
Either an Elf or a Gnome, when a creature belonged by the mist, outside; entered: the door whispered silently from mounts and forests. And outside, a tree roared and fell to the ground: a thunder caused! … The most magnificent rain (is it magnification?) but it was also bad: weather was eagerly dark. Man who waits his lady, escaped to a corner of the greenhouse unconsciously!
Cause, he couldn’t see the creature, he couldn’t see the scenery …Lady too, frightened: a fear but a helpless-fear. Man looked at the door warily, anything but couldn’t see. So he turned the eyes to the ‘glass walls of the glasshouse’ and begun to watch the sky and the rare-forest:
TÜRKÇESİ:
Cellat elleri -ki kucaklama, sarılmaksızın- çamurla, insana konuşan sanatçının lafını kestiler -gürültü ve patırtıyla. Sonra, onu yakaladılar, yağlı ilmeği geçirdiler onun kafasına.Adam durmadı konuştu, konuştukça ilmek büzüştü ve bu devam etti.”Mezarlık akisi, ağır gümüşteki gökyüzü haysiyetinin”: burada, bu çevrede ve/ama şurada ve burada; hayaletler, her yerde! !
Binlerce bıngıldaktan çıkan, yüzlerce..piskopos tacı: uyum içinde raks ederek yürüyorlar -sadece birbirleriyle; şu an için, karanlıklarda.. Fakat, inşa ettikleri şeyler adına: vay canına! ne sıra dışı bir sıralanma! Esas-hint domuzu deney fareleri, fırlattı giyotinleri! ! Olamaz, ulu güç, bu; en ortasında, karanlık, büyük sahanlığın. Onlar uyumuş olabilirler, şu ‘peruk kafatasları’ -bilindiği üzere- şimdi ve şu andan itibarense, her koşulda, uyanabilirler onlar. Ne var ki,bukalemunu değiştirdim ben -onun genom dizilişi mi? - ve çatıları, cellatın adında, ben kuşandım! (Altıgen, bir asma kilit; ağzın gibi senin: kapa çeneni! kapat çeneni! Konuş! ! ve canım, biliyorsunuz aslında; bu altıgen o var ya, bir yaban tavşanı! sonra cesaret et, kendine dikkat et öncesinde! -kaçmaya mı yelteniyorsunuz? Fakat siz sevgili, sevgilim siz; çatı-kaçkını-saçaklardan uzanan-buz.. buzullar halinde koşuşkan.. yağmur sularının aktığı, kanlı bereket kanalizasyon olukları’ndan -ki hepsi birden gelir, çatıdan, o gelir gökyüzünden! ! yağmur gelir oradan! -Skyoath’ı gördüm! ! - Fakat canım, su musun yine de, sen?) Andım olsun, çoktan olmuştu; benim için, özellikle: asla incitmeyecek: Binlerden çıkan milyarlar, ben azami, çoğunlukla bunun içinde yüzdüm!
Şuraya bakın! 'Rasin within Glasshouse. İşte bu, ”Raring within Glasshouse”: nadiren farkına varılan bir fanus -yılan gibi sırıtan kisve-sesleri, kişneyen- orada, insan! Bir adam ve o bayan: Hayali düşüncelerini yılan balıklarına yorarken -pek yorulmadığını sanıyor ama nedense enerjisi de tükenmiyor- etrafı karış be karış adımlıyor (her karışın hesabınca, adımladıklarını, biliyor mu acaba, bu yolda kazıyarak gittiğini?) Dışarıda, gece yukarıda, görüyor, farklılaşmanın en tepe kısmında …Hava, yağmurlu …Düşündüğüm üzere şimdi; Anatomi, kutsal mutlağın içinde çözünmüş olmaya başlıyordu …Tanrım! Bu bize anlat(a) mıyor mu, kristal ormanların cıva olmadığını! Buz, yapraklardır: su damlaları, damarların üzerinde kulaçlıyor; öte yandan cıva, celladın çizgisinde; -kamçılayan- barış bu değil! !
O halde, kayık kürekleri gölgelesin cellatları -körüklesin biz'i! onlar ki, onlar gerçekliğidir ikiliğin. Burada bu kürekler varken -gölge, içinde gecenin ve “Rasin Malikanesi’nden doğru cıvıldarken, bu sera’dan- değerlidir, eller: şüphesiz, eller işlerlikte.
Hem bir Elf’ti, hem de bir Gnome, geldi gecenin bir yarısı, sessizce, doğanın derinliklerinden ve kapı gıcırdadı.. yavaşça açılırken, dışarıda bir ağaç çatırdadı ve yıkıldı: yıldırım düşmüştü …En şiddetli yağmur! ! (Peki, bir büyütüm mü bu, bir abartı mı?) Fakat etraf oldukça kötüydü de, karanlık vardı, ordaydı -heveslice! Ve Bayanı bekleyen adam saklandı bir köşeye -cam evin- en şaşkıncasına!
Uzun-cüce’yi göremedi kapıda, ama kimin açtığı belli olmayan kapıdan, sis içeri ilerlemişti! Bayan da korktu, fakat onunkisi gereksiz bir üzüntüydü: dikkatlice kapıya adam baktı, ancak ne ki, girdi? Böylece, gözlerini ‘cam evin camdan örülü duvarları’na çevirdi: 'sinsi bir tahta masanın yanı yakası ardı altınca' ve gökyüzü ile nadir bulunan ormanı -ki cam gözbebeklerinden seyretmeye koyuldu …
-
Özel ürettiğim kelime ve/ ya da kelime öbekleri:
Rasin: Rastgele ürettiğim bir kelime oldu. Ne icap ederse, İngilizce ya da Türkçe ya da tüm dillerde …
Rain of the eels [ ra(s) in] ortadaki “s” harfini yağmurun içinde gelen yılanbalıklarının çıkardığı ses toplamı olarak düşündüm [kelime böyle türetmedi kendini (rastlantıyla) ortaya çıkanı anlamlandırdım]
*Mercury-skyoath-cemeyard-shift: “Cıva’daki gökyüzü dürüstlüğü’nün mezarlık yankısı” anlamında bir kapsam taşıyor
-
geçen bazı kelimelerin ayrıntılı açıklaması:
*Guinea-pig: kobay, hint domuzu,kobay-kuyruksuz fare
*Pagoda: (Görmeye aşina olduğumuz) Çin, Japonya gibi Uzak Doğu ülkelerindeki tapınaklara verilen ad.
*Elf: Peri masallarındaki insan şeklindeki ufak bir yaratık; cin (çoğul:elves, elfin)
*Gnome: Yeraltında yaşadığı söylenen cüce peri. Gnomes live underground in caves to guard buried treasures. (Yer altı mağaralarında yaşayan ve gömülü hazineleri korumakla görevli mitolojik kahramanlar) (Ucu sivri pabuçlar, sivri tırnaklar, sipsivri burun ve kulaklar ve bir kukuleta; koşuşan bir yaratık)
*Troll Wizards
Very elusive, they often use their special powers
to help Mother Nature create her miracles. 12'
Çoğunlukla güçlerini, Anne Doğa’nın mucizelerini yaratması için kullanırlar.
*Mystic Trolls
Extremely rare; few verified sightings. Not much
is known of these Trolls, but thought to posses
extraordinary powers. 12'
*Spirit Troll
Uncommon attire, carries cloth pouch full of
ancient cures for healing the body and the spirit. 12'
Eski kürlerle dolu bir giysi çuvalı taşır. Ruhu ve vücudu iyileştirir.
*Glasshouse: Limonluk, ser(a) : turfanda sebze yetiştirmek için, bitkiyi dış etkenlerden korumak amacıyla hazırlanmış özel yer. (Greenhouse)
*Here ile alakalı kullanımlar:
[ Here you are: Buyurun(uz)
Here and there: Şurada burada
Hereabouts: Buralarda, bu çevrede (Is there a fellow Turk hereabouts?)
Hereafter: Bundan böyle, bundan sonra
Hereby: Bundan dolayı, bu nedenle (i hereby resign)
Herein: Bunun içinde, bunda
Heretofore: bundan önce (previously) ]
*Eel: Yılanbalığı
*Guillotine: Giyotin
*Almighty: Her şeye kadir
*Padlock: Asma kilit
*Anatomy: Vücut yapısı bilimi
*Overshadow: f.Gölgelemek, gölgede bırakmak
*Oar: Kürek; kayık küreği
*Noose: İlmek; bir ipin ucunda oluşturulmuş halka; ip çekilince bu halka daralıp küçülür: hangman’s noose
*Hexagon: (geometride) altıgen
*Oath: Yemin, ant
*Heckle: (Halka hitabeden bir konuşmacının, veya gösteri yapan bir sanatçının) sözünü kesmek, gürültü patırtı yaparak onu güç duruma sokmak
*Mitre: Piskopos başlığı, Piskoposluk tacı
*Hare: Yabani tavşan
*Icicle: dam saçaklarından sarkan buz
*Gutter: Yağmur sularının aktığı oluk
*Glacier: Buzul
*Hence (esk) :Bundan sonra (a year hence..)
Kayıt Tarihi : 16.9.2004 02:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!