Ramazan Yazıları 1
Yıllar evvel bir televizyon proğramında, Prof. Mustafa Erdoğan Sürat ve konuğu Bay Moşe’ yi izliyorum. Sözün bir yerinde Bay Moşe, ‘’Müslümanların ramadanlarını kutluyorum, Allah oruçlarını kabul etsin Amin’’ demişti. Arapça’daki ‘dat’ harfini ‘zil’in z’si ile telaffuz bize özgü. Kim demiş modanın merkezi Paris ya da Milano’dur diye.
Konumuzla bir alakası yok ta ne yapalım araya bir şeyler sıkıştırmadan oluyor işte.
‘’Biz seni güzel ahlakı tamamlamak için gönderdik.’’ Hadis-i kutsîde de buyrulduğu gibi, Hz. Muhammed S.A.V’ in gönderiliş gayesi, 32 farz talimi yaptırmaktan ibaret değildi.
İnsanın, diğer canlılardan farklı olarak, ‘ahlak’ denilen bir şeye sahip olması gerekiyordu ve insanlık tüm geçmiş tecrübelerine ve gelen binlerce elçiye rağmen, buradaki eksiğini giderememişti.
Uzun uzadıya ahlak kelimesini irdeleyecek değiliz elbette. Zaten ehliyetli de değiliz. Dinlediğimiz sohbetler, okuduğumuz makaleler vs. ahlak kelimesinin içerisinde yer alan yüzlerce unsurun bulunduğunu göstermekte.
Bunlardan biri de sıdk ya da sadakat.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
'Şart edatı' neredeyse 'kayıtsız bir bağlılığın da' ifadesi değil mi?
'Sevdiysem (ya da sevdi isem),sevilmeye değer gördüğümdendir. Şikayet etmem, pişman olmam' tümcesinde de aynı bağlılık, yani 'sadakat', 'sıddık' olma vasfı öne çıkıyor...
Bu arada kişi, sevdiğini sorgulamadan vazgeçecek değildir... Ama ilgisiz şahıslara hesap verecek, 'nifak' sokanların oyununa gelecekte değildir...
Ramazana özel anlamlı yazınızı ve sizi kutlarım Remzi Bey..
Böylece sıddîk ile salakın farkını da öğrenmiş oldum. Elbette gözünle görsen bile aslını araştırmadan hüküm vermemeli hiç bir konuda. Bu vesile ile hayırlı ramazanlar yazara. Kutlarım Remzi bey... Nicelerine...
Değerli Üstadem; Ne haddimize, bir şeyi öğrenmenize vesile olmak. Şu anda o çirkin kelimeyi yazıda kullanmamam gerektiğini daha iyi anlıyorum. Kusurumuzu yüzümüze vurmayan hoşgörünüze minnettarım.
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta