Hastayız, başımızı koymuşuz yastığa
Artık bürünmüşüz yazgının karasına.
Ve iknası boş,yaygara topallığında;
Mevsim hayli acımasız,sürükleniyoruz yaka paça…
Yıllar geçiyor hiç sormadan,alelade.
Bu çölden sana yol var mı ki,
Tufanımı kaldıracak bir okyanus var mı?
Orman gecelerinin ardındaki gizli sır,
Zincire vurulmuş öfke feryatları.
Uçurumlar sırıtır yüzüme…
Ben neyim?
kuşatmanın tel örgüleri dağınık ve kurşunlu
yarım bir kadem yarası böğrümün kıyısında
kurşun sıkılır düşüme,şiire,aşka ve yarına
bir çemberin içinde öfke,umudu asmada...
aşağılık bir dramda başrol yüklendim
ansızın geldin sevgili!
sesi sesimizde kalann;
kırlangıçlara kanat,
gecelere ışık olan.
çığlıklarımın yansıdığı kayalardan,
kendi sesini bulan;
Senden sonsa bu ilk sonbahar,
Telaşlı korkularla ürperirim geceleri.
Sonra en büyük yalnızlığı benimserim;
Yalnız,başıboş düşünceler gibiyim...
Geceler uzadı mı, neden bitmiyor?
Yarınlar korkutulurken yorgun düşer gece.
Bir bir eteklerine düşer yıldızlar Süphan’ın Ararat’ın.
Kabarıyor hüznün suları,
Bir aşkın kanayan kelepçeli ellerinde…
Ruhum yalnız kalmış,
Yarım kalan bir gülüş gibiydi gidişin;
Gözlerin viranedir,enkaz yığını gözlerin.
Seni düşündü yüreğim,seni aradı gözlerim;
Ararken toprağa düşmüş,ölüm olmuş yokluğun.
Karanlık çökmüş gecemin üstüne,leş gibi;
Yarına,umutla bana gelmeni istiyorum;
Gecenin katran karasında seni bekliyorum.
Bir tutam ay ışığıyla allanmış yakamoz,
Süslenmiş seni bekliyor marur deniz..!
Bir asır süren kavganın sebebi gözlerin;
Başlarken ürpertilmiş bir yaşantıdan doğdum.
Aşklara sataşmalar dengemi bozdu bozacak.
Yokluğu anlatır çoğalan ayaz;
Korkutmuyor kimseyi söylenen yalanlara inanmak…
Kentin kirletilmiş göğsünde nefret kokar;
neden bir zaman,
bir an için iyi bir niyetle,
örtülür bütün acıların üstü;
masmavi dalga çiçeklerinin gölgesiyle...
bir serçenin kanadındaki ömürle;
sehpadaki idamını,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!