Rahmetli Ramazan Agam
Ölçüsüz, sınırsız
Dev gibi bir adamdı.
Gözünü budaktan
Sözünü dudaktan sakınmaz
Kötülük düşünmez
Şeytana uymaz
Kin ve garez tutmazdı.
Cüsseli, İri yarı
Sade ve gösterişsiz
Göründüğü gibi bir insandı.
Kim ne derse desin
Kim nasıl bilirse bilsin
Ve nasıl görünürse görünsün
O benim Ramazan Agamdı.
Dikilmişiz damın başında
Hava soğuk
Mevsim karakıştı.
Sağdıcıydım sekiz yaşında
Bekliyorduk düğün alayını.
Agamın ayağında menevrek
Başında kasketi
Ve kuşağı belinde
Kaybolmuştu sanki Agam
Hayallerinin içinde.
Beyaz üstüne rengarenk
Kanaviçeliydi benim de
Boynumda çevre
Belimde kese.
Ve kara şayaktan sonra
İlk kez giymiştim akdonu
Agamın düğününde.
Agam onsekiz yaşındaydı
Hayatında bu, ikinci sayfaydı
Agam mutlu, heyecanlı
Agam kabına sığmazdı.
Agam o zamanlar çobandı.
Dağlarda, davar peşinde koşardı…
Evlilik oturaklaşmak,
Evlilik adam olmaktı.
Ve işte geldi düğün alayı
Geldi davullu zurnalı
Cezayir ve gelin alma havaları
Geldi yengem, at sırtında
Zurnada yas ve sevinç çığlıkları!
Ve gençler avluda zeybek oynardı.
İnsanlar yağmurda, çamurda
İnsanlar sokaklara sığmazdı.
Saçı saçıyorduk gelinin başına
Agamla damın başında.
Çocuklar toplarken çamurdan
Üzüm, Leblebi, ala şeker
Ve bozuk parayı
Agamın ağzı kulaklarındaydı.
Agam evleniyor
Belki bilineni gerçekleştiriyor
Belki gittiği yol sıradandı.
Ama o, gelenekleriyle bütünleşmiş bir insandı.
Remzi Agam
Geçince davarın arkasına
Ramazan Agam
Çiftçilik yaptı bir zaman.
Fakat olduktan sonra
Askerde istihkâm
Şoförlük tutkusu sardı benliğini
Gönlü hiç gelmedi yollardan.
Kıyamadı bebek yürekli
Kocaman oğluna
Bir traktör alıverdi Babam.
Ve işte o gün oturdu
Hayatının direksiyonuna Agam.
Agam önceleri, dağlarda çobandı
Sonra ovalarda çiftçilik yaptı.
Aslında o dağlar, ovalar gibi
Özgür ve doğal bir insandı.
Tarlayı sürdü traktörle
Ekin ekti, sap çekti…
Ne ki bizim çiftçiliğimiz
Traktörün dişinin
Dibine bile yetmezdi.
Çaydan çakıl çekti, kum çekti
Dağdan odun çekti, taş çekti
İlçenin inşaat sektörünü besledi.
Ama o sektör mektör bilmez
İşinden başka şey düşünmezdi
İlle de bir kamyondu hayali.
Haksızlığa haykırır
Basardı küfürü
Kimse onu susturamazdı.
Agam küfürde sınır tanımazdı.
Dağda keçilere söverdi
Tarlada anızlara, dikenlere…
Küfrün çoğunu traktörle
İlçeye kum çekerken öğrendi.
Çalıştı, didindi
İstedi alın terini.
Müteahhit vermeyince parasını
Bastı küfürü, bastı küfürü
Kendini küfürle frenledi.
Küfür hesapların denkleştiği
Küfür, yetişemediği yerdi.
O küfrüyle, öfkesiyle
O benim Ramazan Agamdı.
O yağsa gürlese de
O kimseye kıyamazdı.
Agam artık
Direksiyon bağımlısıydı.
Fakat yaptığı iş şoförlük değil
Yaptığı iş hamallıktı.
Traktör vagonu gönlünden geniş
Kürekle kum atarak
Vagon dolmazdı.
Bir süre daha
Çayda kuma kürek salladı
Bir kamyon için
Tüm zorluklara katlandı.
Sonra traktör satıldı
Fiat kamyonun peşinatına yatırıldı.
Engin bir dünyası vardı
Dünyası göbeğinden de kocamandı
Agam çok çalışkan
Agam çok sabırlı bir insandı.
Fiyat kamyon bir devrimdi
Agamın gönlündeki
Zümrüdü ankayıdı
Fiatla coştu çağladı.
O konuştu, herkes sustu!
Vız gelir, tırıs giderdi artık
Ankara yolu, İstanbul yolu.
O artık bir kamyon şoförü
O artık yolların profesörü
Seydiköy’ün küçücük altın kafesinden
Sınırsız uzaklıkların
Hayal edilemez özgürlüğüne
Salmıştı sanki gönlünü.
Fakat ‘kazın ayağı öyle değildi’
Bir süre de
Fiat kamyonla süründü.
Agam kötü düşünceden
Karamsarlıktan uzaktı.
Agam için gülmek
Kızıp öfkelenmekten daha kolaydı.
Agam ne kadar hevesliyse
Ve ne kadar başındaysa bu yolun
On beş yaşında fiat kamyon
Sonuna gelmiş ömrünün
Sonundadır bu yolculuğun.
Heyhat!
Fiat, katırdan da inat
Oynar Agama
Her yolda bir oyun!
Finike’den sardığı Portakalı taşıyamaz
Yol boyu tamirhanelerden çıkmaz
İstanbul’a zamanında varamaz
Taksitler ödenemez
Borç kapanmaz.
Bıraksan karpuz kabuğunun üstünde
Yapar üç gün üç gece patinaj.
Traktör hamallıktı
Fiat kursağında kalmak!
Aslında agamın engin ruhuna en uygunu
Dağlarda davarlarla özgür dolaşmak.
Ama kurmuştu bir kez Agam
Kurmuştu yollarla derin bir dostluk.
Kamyon hevesti,
Otobüs mutluluk.
Fiat’tan sonra,
üç yaşında genç fort
Agamı etti lort.
Fort iyi kazandı, az arızalandı
Yaşlanmadan satıldı
Otobüse peşinat yarattı.
Fort kamyon Agamın arzularını
Fort kamyon otobüsü
Fort kamyon mutluluğu sağladı.
Sıkı durun şimdi
Agam artık, Otobüscü Ramazandı.
Otobüse otuz beş yaşında yetişti
Ve sonrası ömrünün
Otobüs direksiyonunda geçti.
Agam her şeye kolay uyum sağlardı
Otobüsü de hiç yadırgamadı.
Çünkü çobanlık, çiftçilik de yapmıştı
Kamyondan, traktörden de anlardı.
O artık bir otobüs şoförüydü
Ve sanki kavradığı çember
Gönüllü hapsi, hücresi
Ve aşama sevinciydi.
Keyifle sürdü, dik yürüdü
Ve artık kendi ipi
Kendi elindeydi.
Yıllarca yollarda dolandı.
Tek derdi, tek düşüncesi
Otobüsü son model olmalıydı.
Borcu biteni satar, peşinata yatırır
Hemen taksitle yenisini alırdı.
Aslında ne Almanya’yı görmüş
Ne de Mercedes’si tanırdı
Ama ölesiye dek
Mercedes firmasına çalıştı.
Kime ve niye çalışmış önemsemiyordu.
Taksitler ödensin, geçim doğrulsun
Yeter ki, muhannete muhtaç olmasın
Agam yaptığı işi seviyordu.
Agam çok küfrederdi
Küfürsüz geçen konuşması olmazdı.
Ama küfürleri
Kinsiz, garezsiz ve hedefsizdi.
O yüzden küfürde onu
Kimse ciddiye almazdı.
Sevgi sözcükleri gibi dizerdi küfürleri
Küfürleri, tümcelerini süslerdi.
Küfürde kimseyi kastetmez
Küfürleri orta yerdeydi.
“İstanbul’a vardım anasını satayım
Sardım yükü çıktım yola, …na koyayım
Bozuldu kamyon virajın ortasında
Avradına yanayım
Ben böyle işin içine yapayım.”
Çıkarsanız içinden küfürleri
Tadı tuzu kalmazdı konuşmasının
Küfür konuşmanın
Süsü, cazibesiydi.
Küfür, konuşmanın
Vurgusu, kurgusuydu.
Gönül zenginliğinden
Göbeğinin büyüklüğünden
Herkes ona patron derdi.
Agam gerçekten, babacan bir patron gibiydi.
Derseniz ki o
İnsanlara nasıl bakardı
Agam için nasıl ki
Davarın hepsi davardı
İnsanların da hepsi insandı.
Herkes Allahın yarattığı bir kuldu
Bu yüzden asla
İnsan ayrımı yapmazdı.
Çocukla çocuktu, büyükle büyük
Ve herkesle dosttu
Kimseye büyüklük taslamazdı
Sevmezdi kibiri, gururu.
O gerçek bir dünya vatandaşıydı.
Ayrımsız ve çok sevdiğinden insanları
Herkese değer verir
Her söylenene inanırdı.
Ama doğru bildiğini
Sonuna dek çıkarsız savunurdu.
Kim ne derse desin
Kim nasıl bilirse bilsin
O benim Ramazan Agamdı.
O tam da, insan gibi bir insandı
Aslında çok temiz, çok saftı
Ama kendince de kurnazdı.
Patır kütür hızlı konuşur
Çoğu zaman
Ne dediği anlaşılmazdı.
O paldır küldür konuşmalarında
Kendine özgü
Otantik bir sevgi anlayışı
Davranışlarını kucaklardı.
O iri, kaba gövdenin arkasında
İnce bir mizah anlayışı vardı.
Yağsa gürlese de
O kimseye kötülük yapamazdı.
Fakat o, kimseye kıyamasa da
Ölüm ona erken kıydı.
Arada bir böbrek sancısı tutardı
Kiraz sapı kaynatıp içer
Sağlığına aldırmazdı.
Ellisinden sonra
Tansiyon da fırladı.
Sıcak bir yaz sabahı
Yürüyerek doktora gitti
Eczaneden ilaçlarını aldı
Öğleyin evinin kapısında yığılıp kaldı.
Öldüğünde elli yedi yaşındaydı.
Ölene dek hiç bitmedi
Bitmedi araba taksitleri.
Ama gönlü her zaman zengindi
Hayalleri umutları hiç eksilmedi.
Evlatların ölümüne en çok
Elbette ki analar ağlardı.
Şok oldu eşi ve çocukları!
Babamın yüreği hep dağlı kaldı.
Memed Agam’dan sonra
Ramazan agam ikinci yaraydı.
Yokluğuna hiçbir kimse
Kolay kolay alışamadı.
Fakat her zaman
Herkesin hafızasının
Özel bir köşesinde
Patır kütür küfürleriyle
Engin gönüllü
İçten ve samimi
Sevimli bir adam vardı.
Koca göbekli
Koca yürekli
Sevgi ve dostluk timsali
İşte o benim
Ramazan Agamdı.
21.12.2008 Ant
Nazmi ÖnerKayıt Tarihi : 30.10.2011 08:26:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Nazmi Öner](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/10/30/ramazan-agam.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!