Merzifon’daki karşı komşumdu, Tevfik Baba,
Maliyeden emekli, tevellüt 1943 derdi hep…
Haram lokma geçmemiş boğazından…
-Bu meslekte haram yeseydim,
Şimdiye kadar apartmanım olurdu, derdi…
Tek katlı müstakil bahçeli bir ev alabilmişti,
25 yıllık emeğine mukabil…
Bir de ikinci el Lada’sı vardı helalinden…
Mersin’den izin dönüşü geleceğimiz günü takip eder,
Otogarda yerini almış olurdu sabahın 7 sinde…
Büyük oğlu, İstanbul’da mühendis,
Kızı hemşire.3 sene önce evlendirdi,
Küçük oğlu Samsun’da okuyor,
Matematik öğretmeni olacak.
Hepsini okutmuş anlayacağınız…
Yeter ki çocuklarımız okusun, iş sahibi olsunlar,
-Evimi, arabamı satarım onlar için derdi…
Küçük büyük herkese saygılıydı Tevfik Baba…
Kaynanasına bile görünmeden içerdi sigarasını…
Bana mısın demezdi günde 2 paket sigaraya…
Az gitmedik balık tutmaya Tevfik Babayla…
Bir taraftan keyifle sigarasını yakar,
Diğer taraftan türküleri tespih misali ardı ardına dizer,
dip oltalarını hazırlardı özene bezene…
Hayatımda tuttuğum ilk balığı
O’nun hazırladığı oltayla tutmuştum.
1 kiloluk kambur sazan…
Ahmet Bey derdi bana…
Oysa 25 yaş büyüktü benden…
‘Baba’ derdim hep kendisine…
Mahcup olurdu bu sözümden.
-Ya Ahmet Bey, bana ‘Hacı’ de derdi hep…
Hacca da gitmişti Tevfik Baba,
Kasaplık kontenjanından gitmiş,
Hem kasaplık yapmış,
hem de hac farizasını yerine getirmiş...
Öyle bir babaydı ki Tevfik Baba,
Torunu Gülnihal bile,’Baba’ derdi kendisine,
Nedenini sorma gitsin…
Tevfik Baba, Damadını trafik kazasına kurban verdiğinde,
İki yaşındaydı, tek torunu Gülnihal,
Kızım Tuğba’yla aynı yaşta,
Cici mi cici, şeker mi şeker, dünya tatlısı,
Babasını hiç tanımadı ki yavrucak,
Dedesini, Babası bildi aylarca,
Torunu kendisine her ‘baba’ deyişinde,
İçten içe eriyordu acılı yüreği,
Zaten kalp hastasıydı Tevfik Baba…
15 in üstünde gezerdi tansiyonu da…
Mahalledeki çocuklar oyun oynarken,
Ağlamaklı seyrederdi Tevfik Baba torununu…
Diğer çocuklar sokağın başında
babalarını gördüğünde…
-Babam geliyor! Diyerek koşarlar,
Oyunun bozulmasına aldırmadan,
atarlardı kendilerini babalarının kucağına,
Gülnihal de dedesiyle göz göze gelir,
Dedesine koşardı, babası niyetine…
Hep içinden ağladı Tevfik Baba…
Gözyaşlarını, herkesten saklar,
Gözlerinin içinden,
Dağ gibi yüreğine akıtırdı sessizce…
Elbet bir gün gelecek,
Sığmayacaktı gözyaşları koskoca yüreğine…
Ailesine karşı hep mahcup hissetti kendini Tevfik Baba…
Torunu, kendisine her Baba dediğinde utanıyor,
kızının gözlerine bakamıyordu 100 kiloluk dev adam.
Kızının 22 yaşında dul kaldığına mı yansın,
2 yaşında yetim kalmış torununa mı?
Yoksa, tek torununun kendisine dede demeyip,
Baba demesine mi?
Dedeliği bile çok görmüştü kaderi O’na…
Acısını benimle paylaştı durdu aylarca…
Saklayamıyordu artık benden,
Ne kan çanağı gözlerini,
Ne de gözlerinden süzülen acı gözyaşlarını…
Nerdeyse her günümüz ailecek de beraberdi Tevfik Babayla…
Tesellisi zordu yasının…
Acılandığını görmesin istiyordu başkasının…
Dört ay sonra tayin haberimi de duydu benden…
Artık tek dayanağı da gidecekti iki ay sonra…
-Siz giderseniz karşı eve de bakamam artık diyordu ağlamaklı…
-Ne yapalım be Baba memuriyet işte…
Belki bizden daha iyi birileri taşınır bizim yerimize…
-Hiç sanmıyorum dedi, dilinin ucuyla…
Sanki bir darbe de biz vurmuş gibi olduk,
acı kaderinin yaslandığı direğe…
Artık demir alma vakti gelmişti Merzifon Limanından.
Kamyon yanaşıp da eşyalarımız istiflenirken
ağlıyordu gene Tevfik Baba…
Helalleşip gözyaşları arasında ayrılırken Merzifon’dan,
Lada’sıyla eşlik etti şehrin çıkışına kadar…
Gene ağlıyordu Tevfik Baba…
İki ay sonra kalbi sık sık teklemeye başlayınca,
Ameliyat kaçınılmaz demiş doktorlar…
Merzifon’dan ayrılmadan önce de helalleşiyor Ailesiyle,
Hanımına da:
-Masada kalır da ölürsem evlenme ne olur,
Yattığım yerde rahat uyuyamam diyor.
İstanbul’daki oğlunun yanında alıyor soluğu…
Masa da kalıyor Tevfik Baba,
Kalbi iflas etmiş…
Şimdi torunu da yetim, 22 sinde kızı da…
Başsağlığına gittik Merzifon’a, Adana’dan…
Hanımı Samiye Teyze, inci gibi süzülen gözyaşlarını tutamıyor,
Anlatıyor da anlatıyordu hıçkırıklara boğulup…
30 yıllık hayat arkadaşının kendisine veda edişini…
İlk gecenin sabahında uyandım,
eşim yanımda yoktu,
kapı açıktı, Gülnihal bana bakıyordu salondan…
Beni, babasının yerine koymuştu besbelli…
Çağırmamı bekler gibi içi gülüyordu,
sevgiyle bakan gözlerinin…
Çağırdım, gelmedi, belli ki utanıyordu sabi…
O esnada Samiye Teyze girdi salona,
Anlamıştı torununun ıstırabını, niyetini…
-Hadi Gülnihal koş atla yatağa, dedi.
Anneannesinden cesaret alan Gülnihal sarıldı boynuma,
Baba hasretini giderir gibiydi yavrucak…
Sarıldım öptüm O’nu kızım niyetine…
Ağladığımı belli etmeden…
Çok sevinmişti küçük kız…
2 yıl sonra duyduk ki Gülnihal’in Annesi evlenmiş,
Polis bir babası olmuş Gülnihal’in…
Artık O’nun da bir beklediği varmış akşam üzerileri…
Oynarken görüp de koşup boynuna sarılabileceği…
Samiye Teyzemiz evlenmedi, rahat uyu Tevfik Baba…
Mekanın cennet olsun Tevfik Baba…
Kayıt Tarihi : 6.4.2007 00:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tanıdığım en dürüst,en efendi, babacan insanların başındaydı O. Keşke herkes O' nun gibi ölüme giderken hazır olabilse...Allah rahmet eylesin...
Erdoğan Vural
sayfanızda da ziyaret ettim...
çok güzel bir anlatım,okurken adeta yaşadım o sahneleri birebir...
emeğinize sağlık ve teşekkürler bizlerle paylaştığınız için....
eşim yanımda yoktu,
kapı açıktı, Gülnihal bana bakıyordu salondan…
Beni, babasının yerine koymuştu besbelli…
Çağırmamı bekler gibi içi gülüyordu,
sevgiyle bakan gözlerinin…
Çağırdım, gelmedi, belli ki utanıyordu sabi…
O esnada Samiye Teyze girdi salona,
Anlamıştı torununun ıstırabını, niyetini…
-Hadi Gülnihal koş atla yatağa, dedi.
Anneannesinden cesaret alan Gülnihal sarıldı boynuma,
Baba hasretini giderir gibiydi yavrucak…
Sarıldım öptüm O’nu kızım niyetine…
Ağladığımı belli etmeden…
Çok sevinmişti küçük kız…
OKURKEN KOPTUĞUM VE DUYGULARIMIN GÖZYAŞI OLARAK DÖKÜLDÜĞÜ BÖLÜM ABİM..NE MUTLUKİ BİR ÇOCUĞUN MUTLU OLMASINA VESİLE OLMUŞSUN..ALLAHTAN RAHMET DİLİYORUM TEVFİK BABAYA..GÜZEL YÜREĞİN DERT GÖRMESİN NUR ABİM BENİM..
TÜM YORUMLAR (5)