sabah erken saatte uyanıp neşterle avucuma kazıdım adını!
akan kanı öptüm
akan kan adının adet geçiriyor hali
seni ve beni düğümleyen tüm bağlaçlar biraz silik artık
başımda kalabalık bir bela
sanki ellerinde adını taşıyan pankartlarla yürüyorlar
şu dağın ardında kırık nalın falında bir kavim
üstüne sırılsıklam bir gökyüzü giyinmiş bol güneşli ağlarken
susarken diğer bir kavim okşayıp ampulü kırk yedi kere, dürtüyor
iktidardaki cini. / dilendik
çok başka bir dilenciden bağdaş kurup oturmak için bir kaldırım.
gizlendik, çekirdeğine küsmüş bir elma sınırdışı edilmiştir ağacından
antraktta ağlayan yaşlı bir opera
siniyor levhasız kalmış asfaltın çatlayan göz kapaklarına.
savrularak hidrojenin katılaşmış menisine,
tizine aldanılmış sesin efsunlu gizine düşüyor yaprak
gayri meşru yaşadığı çınardan ayrılarak.
yaz dölüdür kışın oysa; akışkan ve berrak
Yüzüm!
Bir günaydının ardında ünlem giydirilmiş, siyasi hüzün!
Bu sabah yağmur içinde uyandım. Bombalanmaya, öldürülmeye devam edilen Filistinliler, ıraklılar vardı cam kenarımda…
Kirpiklerime sıçrayan masumiyet ve ellerim! Ben kıçı tekmeli, kuru ve ucuz, sırtı bir ordudan darbe yemiş yaş bir şairim sadece. Sadece yazmak ve ağlamakla mükellefim. Pek fazla üşümem, vücudumda ki kan oranı yeterli düzeydedir. Bayılmalarım yoktur ve talasemi de değilim! Ancak!
Evet, ancak diyorum çünkü ellerim bana ait varlıklar değillerdir, ellerim çoğunlukla üşürler. Kansızdırlar. Katildirler hatta yeri geldiğinde. Onlar başka bir ülke, başka bir coğrafya, başka bir ulusturlar benden bağımsız! Ve tabii onlardan da bağımsız yaşayan, monarşi rejimiyle yönetilen parmaklarım vardır her telefon kulübesinde kan izleri bırakan…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!