Bir radyomuz vardı. Evimizin baş köşesinde. Sanki tahtında oturan bir kraliçe... Ne söylerse ağzına bakardık, dinlerdik. Yeri gelir güler, yeri gelir ağlardık onunla...
Rahmetli ağabeyimde alafranga müzik dinleme merakı vardı. Açardı sonuna kadar. Babam rahmetli, alaturka müptelâsı... İki kuşak arasındaki savaşta, olan o güzel radyomuza olurdu. Biri kapatırken ağzını, öbürü kulağını bükerdi. Zavallı tıkanırdı üzüntüden.Sesi kısılırdı, parazit yapardı. O zaman da tokatlar patlardı soldan sağdan...
Odanın köşesinde mıhlanmış bir raf üzerinden seyrederdi bizleri gülerek... Dantel örtüsü başında, evin büyük hanımı gibiydi. Susmasını da bilirdi, şarkı söylemesini de... Bilgi dağarcığı öyle zengindi ki, şaşardık. Hülyâlara dalardık şarkılarıyla...Ya da toplardı aileyi radyo tiyatrosuyla. Çıt yok! Koca aile; altı kız, iki delikanlı. Kızlar seslenirdi piyes başlarken birbirlerine. Bense elimde kalem, yeni çıkan şarkıların sözlerini, acele acele kâğıtlara yazmak için çırpınırdım.''İçin için yanıyor, yanıyor bu gönlüm''. Bazen de can kulağıyla dinlediğimiz ''Çocuk Saati.'' Ne güzel günlerdi onlar...
Radyo tiyatrosuna dalan annem; kız kardeşimin kurusun diye kuzineye koyduğu ayakkabılarını kavurmuştu. Patlamış mısır gibi kıvrılmışlardı, hiç unutmam.
Babamın hepimizi sus pus oturttuğu ''Yassıada günleri.'' Salim Başol'un sesi halâ kulağımda: ''Müdâfiler hâzır. Açık olarak duruşmaya devam olundu.'' Hepsi, her şey, radyolar gibi ortadan kaybolsa da, hafızalarımıza nakşetmiş, özler dururuz, ara ara...
Eskiden küçücük şeyler mutlu ederdi bizleri... Şimdi kocaman şeylerden bile mutlu olamıyoruz sanki...Ne yazık...!
Kayıt Tarihi : 25.7.2007 02:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kıymetli şair merhum Sedat Umran'ı, 2004 - 2005 yıllarında şair arkadaşlarım Aysen ve Ayhan Akdemir, Gönül ve Ender Halıcı, Hadiye Arslan, Melda Özata ve ben Hâlenur Kor ve eşim Hüseyin Kor, evlerimizde yapılan şiir günlerinde çok dinlemiştik. Ezbere okuduğu şiirleri ve müthiş hafızası, bir çocuk bakışıyla anlattığı anıları her zaman ilgimizi çekmişti. Şiirlerimizin çoğunu beğenmezdi. Kusurlarımızı yüzümüze söylerdi. Çok sevdiği imambayıldı yemeğini yapar, bu kıymetli şairi ağırlardık. Ne yazık ki, hayatın telâşına kapılarak, onu sık ziyaret edemedik. Vefatından büyük bir teessür duyduğum sevgili Sedat Umran'a yazıp hediye ettiğim iki şiirimden biri bu şiirdir. Allah'tan rahmet diliyorum. Görülmemişlik Çemberi 'SEDAT UMRAN'a ithaf (Sayın Sedat Umran'a ithaf) Görünür yüzünde Bir çocuğun saklanamayan hüznü, Bakar usulca. Ya da taşar gözlerinden Masum neş'esi. Gönlünde açar çiçekler bin bir kokulu. Gezinirken rüzgâr hayâl bahçesinde Bırakır binlerce çiçek tozunu. Alır, karıştırır kendi özüyle, İlham yağmurlarıyla yıkayıp yoğurur. Patlar, açar tomurcuklar Her biri görülmemişlik çemberinde. Hepsinde ayrı bir koku, Ayrı bir tat, Döner durursun tekrar tekrar Pervane gibi ışığında... Hâlenur Kor UMUT KANDİLİ... (Rahmetli Sedat Umran'a ithaf) (Sayın Sedat Umran'a ithaf) Bir ışık var gözlerinde Bir çocuk sevinci gibi parlayan. Alıyor topacını Döndürüyor gönlünde, Fırlatıyor göğe. Sözcükler dökülen havai fişekler Gönüllere mutluluk saçan. Bir ışık bazen gözünde, Karanlık bir gecede Ufukta beliren umut kandili, Koşup ulaşmak isteği gönülde... Tutup fitilini açmak sonuna kadar, Hüzün titriyor içinde... Ulaşılmayan elemler yansıyor Titredikçe. Dışa vurmayan ışık Buzlu camlarda. Kabuğunu kırıp gizinin, Dökmek tüm acılarını, Yakmak kandilinin ışıklarını Ki, aydınlatsın sevgiyle gönlünce... (13 Mart 2004 İst.) Halenur Kor Bazen gülümseyen, bazen derin düşüncelere dalmış gözlerinin ardında, öyle derin, öyle uzun bir dehliz vardı ki, orada sadece kendi gezinirdi ancak... Bizler, o karanlık ve gizemli dehlize, efsunlu bir pencereden bir göz atabilirdik ancak... Zincirliydi kapıları, ve çok yüksekti duvarları... Bazı günler şair arkadaşlarla evlerimizde toplanıp şiir ummanlarına dalarız. Yine böyle birgün Melda Özata'nın evinde, Sedat Umran,Aysen Akdemir, Gönül Halıcı, Melda Özata ve ben Hâlenur Kor şiirler okuduk. Sayın Sedat Umran Bey İn yüzünde, senelerin çizdiği hatlara rağmen, kendi kabuğuna saklanmış, iç dünyasını dışarı aksettirmeyen masum ve muzip bir çocuk yüzünü görürdüm.. Bu şiiri de bana yazmıştı: AKŞAMIN KAMASI Kitabından - toplu şiirler - sayfa:78 HALENUR KOR Işık saçar bakışlarımın tâ içine İki radyum madeni, ışıldar gözleri İçimin derinliğinde olmalı onun yeri Yer yok onlarda kuşkuya, hasede, kine Şiirim zaptedemez güzelliğini Hele bir gülüşü var ki âdeta mûcize Ah nasıl anlatabilirim onu size Yumuşacık elleri narin, mini mini Halenûr en az adı kadar güzel Kızkardeşim olmayı kabul eder mi? Şair gönlüm ona lâyık bir yer mi Halenûr'u seyretmek bir ömre bedel! .. Sedat Umran GEÇMİŞİN PENCERELERİ Sigaramdan halka halka Yükselen duman, Geçmişin pencereleri. Bakıyorken dalgın Görünür acılar denizi. Giden bir ömrün silik izi. Her halkada başka bir hayâl, Geçmiş karışırken bugüne Gittikçe dağılır çehresi... Sevinç, bir perdenin arkasından Birdenbire uzanan bir el Ürküten karanlıkları... Özlem, loş odada Unutulmuş bir mendil, Duvarda resim... Gözyaşım, Bir dal ucundan damlayan yağmur... Nefesin, Alnımdaki terimi Yalayan rüzgâr... Ellerim, Çâresiz uzanmış Acıların biriktiği kahır tasları... Hâlenur Kor (Bu şiirimi 'Nesnelerin şairi' diye anılan sayın Sedat Umran Bey almancaya çevirdi. Bizde şair arkadaşlarımızla toplandığımız gün, rahmetli Sedat Umran bu şiirimi de okumuştu. O güzel anıların olduğu kaseti saklıyorum.) EİN GEDİCHT DER DİCHTERİN HÂLENUR KOR FENSTER DER VERGANGENHEİT Die aus meinerZigarette kreis um kreis hinafstegenden Rauchwelken Sie sind die in Zersteitheit betrachte Kommt ein Leidensmeer daraus zum Verschein Die verblasste Spur eines hingegangenen Lebens An jeder Rauchwelke Erkenne ich ein anderes Bild. Waehrend die Vergangenheit ins Heute eingeht, Zerfliesst jede Erscheinung. Die Freude langt wie eine Hand Hinter dem Verhang unf verscheucht Die dunklen Gestalten, Die Sehnsucht wird zu einem vergessenen Taschentuch In einem zwielichten Zimmer und meine Traenen Werden zum regen, der von der Spitze eines Astes Zu beden herabtropft; dein Atem wischt leckend Mir den Sweiss von der Stirn ab, meine Haende Greifen verzweifelt zu den Leidenschüsseln, worin die von mir Erlittenen Gefühle niedergeschlagen sind! ... Halenur Kor Übersetzt durch Sedat UMRAN Sedat Umran (d. 1925 - ö. 7 Ağustos 2013) , Türk şair ve yazar. 1925'te İstanbul'da doğdu. 1942'de Haydarpaşa Lisesi'ni bitirdikten sonra bir süre İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne devam eden Umran, Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü 'ne geçerek, 1948'de buradan mezun oldu. Çeşitli kuruluşlarda memur ve çevirmen olarak çalışan Umran, 1974'te İzmir, Sümerbank Boru Fabrikası mütercimi iken emekliye ayrıldı. Yeni Devir, Tercüman ve Türkiye gazetelerinde yazan Umran'ın ilk şiiri 1943'te Yedigün dergisinde yayımlandı. İlk şiir kitabı Meş'aleler yayını olarak 1949'da çıktı. Hisar, Beş Sanat, Varlık, Türk Dili, Güney, Yeditepe, Soyut, Büyük Doğu, Diriliş, Türk Edebiyatı, Sözcükler, Sedir, Tan, Gösteri, Gergedan, Mavera, Aylık Dergi, Milli Kültür, Yaba/Öykü dergilerinde şiirleri ve çeviri şiirleri yayımlanan Umran, Leke isimli kitabıyla tanındı ve Eşyanın şairi olarak anıldı. İnsan Gelişiminin Devridaimi çevirisiyle 1994 Türkiye Yazarlar Birliği Çeviri Ödülü 'nü kazanan Umran'ın, şiir kitaplarının yanı sına Almanca'dan yaptığı çok sayıda çevirisi bulunuyor. Son yıllarını geçirdiği Darülaceze'de 7 Ağustos 2013'de vefat eden şair Sedat Umran, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.
biz büyüdük malesef.....
ruhumuzu büyütemedik...
bencilliğimiz büyüdü, acımasızlığımız büyüdü, tamahkarlığımız büyüdü.....
ve birşeyler küçüldü...
selam ve saygılarımla kutluyorum....
TÜM YORUMLAR (4)