Batılı benimser ilim peşinde
Gerçeğin yolundan kopan putperest
Uyduruk masallar her bir işinde
Kul sözüne kanan kuldur kulperest
Boş tohumun olmaz harman hasadı
Ayın'ı çatlatır patlatır Sad'ı
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
..pestler '' Pest!'' dedirten cinsten olmuş. Ahengi ile, içeriği ile, kalıcı bir şiir olmuş
Tebrikler.
Kılık ve kıyafet örtünmek hoştur
Ne kendini avut ne eli coştur
Taklit ile olan her amel boştur
Takva olmaz örtü çuldur çulperest
hocam güzel bir şiir okudum gönlüne kalemine sağlık
saygı ve selamlarımı sunuyorum 10 p
Değişik bir şiir okudum kaleminizden,
tebrik ediyorum Cahit bey,
kutluyor ve selamlıyorum sizi.
Şiir iki satır yazı değildir elbet yol yordam doğru yanlış bir şeyler anlatmıyor ise tabi şiirinizin güne ayna tutan yadsımasını gördüm saygılarımla
insanlar din adına ve dinsel alanlarda faaliyet gösterirlerken esas islamiyeti değil tamamen uydurulmuş, hurefalar etkisinden kalarak hareket etmektedirler. dinin içinden olmayan ama dine mal edilerek toplumsal köleleştirmeyi amaçlayan iktidarlar ve çıkar güçleri dini gasp etmişlerdir.
Bugün uygulanmakta olan dini kurallar ve dini değerlerin çoğu hiç dinin içinden olmayan uygulamalara ve değerlerdir. bu da ta emiviler zamanından uydurulmuş sahte hadislerle yanlış uygulamalar günümüze kadar taşınmıştır. ve geldiğimiz bu bilim çağında dini her şeyin önüne koyarak insanların aydınlanmasını, bilinçlenmesini ve gelişmesini istemedikleri için insanları dinle uyutmaya çalışıyorlar. çünkü gelişen aydınlaşan ve bilimsel bir bilince ulaşan toplumları kandırmak yönetmek yönlendirmek imkansız olduğu için dini bir baskı aracı olarak kullanıyorlar. sermayelerin sömürücü ve kapitalist ve emperyalizm sistemleri için asıl olan insan değil, asıl olan onların sermaye ve çıkar hesaplarıdır. bu nedenle bireyi ve toplumu dinle ve inançla kandırarak. dinde olmayan uygulamaları, korkuları, dinin içinden olmayan uygulamaları dine mal ederek toplumu o sistemle baskı ve disiplin altına alarak kendi iktidarlarını ve kendi hegomanyalarını sürmeye çalışırlar. bu genellikle orta doğu ve islam ülkelerinin olduğu bölgelerde daha fazla uygulanmaktadır. çünkü orta doğu ve islam ülkelerinin bulundukları çoğrafi bölgeler enerji yataklarıyla doludur.
dinin esas değerleri unutulup bambaşka mecralara kaydırılarak tamamen uyduruk bir din haline getirilmiş gerçeklerle karşı karşıyayız.ne yazıkki laik demokratik dediğimiz ülkemizde bile buna inana ve bu gerçelri fark edemeyen bu hurefalara kanmış, ezici bir çoğunlukla karşı karşıyayız.
yazdıklarınıza tamamen katılıyorum. kaleminize ve duyarlı yüreğinize teşekür ediyorum. saygılarımla. sayın cahit telkök arkadaşım.
İMAM SÜRENSOY
Tebrikler güzel şiir. Kutlar mutlu yarınlar dilerim... Saygılar
İnsanı düşündüren muhasebeye iten mükemmel bir şiir okudum güçlü kaleminden.Kutluyor selam ve saygılar gönderiyorum.
Aykır'ı söyledi aykırı sözü
Satır da saklı hakikatin özü
Ummanı versen yine doymaz gözü
Kurumuş göl gibidir göl perest.
Eşref İnanç
farklı bir şiirdi... ilim kendin bilmektir demiş koca yunus... güzel şiir için tebrikler
Putprest, kulperest, dilperest, malperest, yolperest, çulperest... Dilimiz ne kadar benimser bilmem ama bu sıfatlarla özdeşleşenler öyle çoğaldı ki çevremizde. Yazdıkarınıza hak vermemek mümkün değil. Kutluyorum insanı düşünmeye sevkeden değerli yürek sesinizi. Saygımla dost..
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta