Şehir uzanmış yatıyor toprak gibi sessiz,
Bir mezarlık gibi soğuk, yalnız ve derin.
Karanlık sokaklar fısıldar geceye,
Çalınmış hayatların sızısı dolmuş her köşe başına.
İncecik duvarların ardında aç bir çocuk,
Gözü dalmış boş tencereye bakar.
Bir annenin suskun duası, kırık dökük;
Belki de yüzünü dönmüş bu şehir, yoksulun haline.
Asfalt üstünde yankılanır ayak sesleri,
Yalın ayak, terli, çamura bulanmış.
Bir tabancanın namlusunda kader yatar,
Ve öfke, sessizliği deler geçer.
Mahalle aralarında gezinen yarım umutlar,
Kırılmış camlar, yıkık duvarlar.
Bir gölge gibi gezer yoksulluk sokaklarda,
Ve güneş bile çekinir dokunmaya tenimize.
Çatlak ellerle kazıdık yıllarca toprağı,
Ama ne kök yeşerdi, ne de bir umut büyüdü.
Tüm bunlar olurken yukarıda birileri,
Gözlerini kapayıp sırtını döndü.
Yine de bükülmez, eğilmez başımız,
Yürek, demirden dövülmüş sanki.
Bir yanımız ölü toprağına bulanmış,
Ama bir yanımız hâlâ dirençle dolu.
Bir gün bu sokaklar, bu tozlu kaldırımlar,
Bir çığlık gibi yükselecek, biliyorum.
O gün geldiğinde suskun, kırık yürekler,
Çelik gibi parlayacak karanlıkta.
Bir bayrak gibi dalgalanacak yorgun ellerimiz,
Ve her köşe başında yankılanacak sesimiz.
İşte o zaman, duyar mı bizi zalimler?
Görecekler; gölgelerde saklanan gerçekleri,
Her adımda gökyüzüne yükselen bu kederi.
Kayıt Tarihi : 1.11.2024 00:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!