Püskürdükten sonrasıydı bu olanlar…
Yavaşça şeffaflaştı ve kayganlaştı.
Aktı bedenimden saf bir beyaza.
Tenimden akıyorken koyu maviliği beyaza dönüştü.
Ve akıyorken her şeyim gözümün önünden ayaklarıma doğru,
Ben sadece izledim ve zevkten dört köşeydim.
En güçlüsü gidince, küçüğü çevreledi büyük kartalımız.
Ona soktu oklarını tam da yerinden.
Hırpaladı ve belki de acıttı canını.
En güçlüsü gelince almıştı bile kucağına bizim ufaklığı.
Ve öpüyordu yanaklarından.
Ve öpüyordu yanaklarından bizimkinin.
Ve bizimki ağlamasını çoktan kesmişti.
Püskürdükten sonrasını anlatıyorum sadece.
O kesilme anlarını ve kanları es geçtim bile,
Giderken gözlerimi kapamıştım ve pekte hatırlamaz yorgun beynim.
Püskürdükten sonrasıydı bunlar sadece evet.
Ya bir notanın siyah köşesinden tutup salınacaktı gökyüzünden,
Ya da şimdiki gibi yazacaktı aciz ellerim olan biteni.
Aciz ellerimdir çünkü acizlerdir.
Ve öpüyordu bizimkinin yanaklarından.
Ya nota, ya kırık uçlu kalemim var tek ağacımdır.
Çok hırpalandıktan sonrası da diyebiliriz.
Bir sabah beyazın ortasındaki sarıyı patlatmıştım ve akıyordu benim bakirem.
Akıyordu etrafa saçarak en köşelere bile ulaşırken hızlıydık.
Sonra taştı içimdekilerde
Ve atıyorum kendimi dört köşelere,
Yerlere.
İçimden püskürüyor gözyaşları.
Bunlar o bilindiklerden değil.
Ve püskürüyordu gözyaşlarım, uzun bir aradan sonra tutamadım.
Sütü süt değildi ki,
Bildiğimiz süt değildi ki.
Onu kandırdılar ve benim betonumdan uzaklaştırıp keskin mavinin soğuğuna attılar.
Mutluysa,
Mutluysan sorun yok.
Bir arabada oturuyordu önde bizim bildiğimiz kartal,
Yanında keskin dişli bir tilki…
Arkada bizim ufaklıklar.
Götürüyordu onu mavinin keskin soğuğuna.
Önceden üzdüler, şimdi mutluysa sorun yok.
Ve öpüyordu bizim kartal bunu yanaklarından.
Püskürdükten sonraydı bu olanlar.
İçimden çıkan herşeyin püskürdüğü bir andan sonra oldu,
Ya nota?
Ya?
Koyuluğu hafifleşti, sarıdan beyaza, beyazdan maviye ve ayaklarımın dibine.
Püskürdü.
Püskürdü.
Benden olan her şey püskürdü.
Zevk, aşk, acı, sen, sen, olamayanlar, olamayacak olanların korkusu.
En çokta yarın püskürdü içimden.
Yavaşça zaman ve mekan kaybolurken sen geldin aklıma,
Yarımdı yüzün.
Yaşlı ve buruşuk yüzlerden de,
Onun arkasında terini alanda,
Sende,
Püskürttünüz.
En çokta yarın olamayacak olanların korkusu.
Koyuluğu hafifledi,
Yavaşça mavisi beyaza dönüştü
Ve akışkanlığını hissederken bedenimde,
Düştü benden olan yerlere.
En dibe.
Püskürdükten sonra dağılırken her parçam siyahın derinliklerine,
Yeşilin yapraklarında oynaşan böceklere en son değer güneşin kayganlaştırıcı ışığı.
Bende kaybolurdum bunlarla beraber yerin dibinde.
Umursamazdı bir adam hiç beni.
Umursamadım bende.
Onu görmedim ve çayımı içtim.
Onu görmezden geldik hepimiz ve ben lokumumu ısırdıktan sadece iki dakika sonra.
Sadece iki.
Onu aldılar ve öptüler.
Bense ya içimdeki bir parçayı daha püskürecek böyle tükenecek,
Ya notanın siyah bir kıvrımından tutunup turuncu bir tarlaya yüz üstü düşecek,
Ya ucunu bir türlü açamadım kalemi tenime batırıp durduracak,
Ya da zevkini çıkaracaktım.
Daldan dala atlar gibi anlatıyordu kelimeleri durumları tasvir ederken.
Sonra geldik dikdörtgen bir masanın başına ve sıralandık ufka bakar gibi,
Odaklandı gözlerimiz acıya ve içinde bulunan saf gurura.
Çocuk ağlıyor,
Dalmalar akıyor,
Üzerime geliyorlar bir bir.
Dışardan da güneşten çok Arapça harfler giriyor.
Püskürtmek bu olsa gerek.
Püskürse birde yüzüme…
Kayıt Tarihi : 10.8.2013 01:16:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Emre Doğan](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/08/10/puskurdukten-sonrasi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!