Ey gönlüm, yaptığın iş mi şimdi senin!
Bu istediğini hangi dil, dile gelsin de anlatsın?
Hangi akıl bunu idrak etsin de onaylasın?
Neyi, nasıl, kimi, ne diye, hangi hakla, hangi cesaretle,
İstediğinin farkında mısın ey gönlüm?
Bir taraftan;
Güneşin doğduğu diyarlara hükmeden,
Güzelliğiyle melekleri kıskandıran,
Uğruna destanlar, şarkılar, şiirler yazılan,
Bir gülüşüyle baharı getiren,
Rengârenk çiçekler açtıran,
Uzak diyarların güneş yüzlü prensesi...
Diğer taraftan;
Girdiği bütün savaşları kaybeden,
Her savaşında ağır yenilgiler, ağır darbeler alan,
Her ağır yenilginin ardında tekrar doğrulan...
Ve en sonunda ayakta kalmaya bile mecali kalmayan,
Bu yüzden uçsuz bucaksız diyarlara sürgün edilen,
Yorgun argın, kırgın, yaralı bir asker...
Söyle şimdi gönlüm, bu yaptığın iş mi senin,
İş mi bu akla ihsana sığmaz istediğin!
Arzun, sevgin, özlemin, kederin,
Neyin sebebi, neyin isteği, haydi söyle gönlüm!
Haydi söyle ki el âlem imkânsızlık görsün.
Söyle ki dağlar taşlar sana ağlasın,
Mesafeler feryatlar figanlar koparsın...
Şimdi hangi bahar derman olsun bu ızdırabına,
Hangi çiçek, yazı getirsin kışa mahkûm yüreğine?
Hangi güneş aydınlatsın karanlığını,
Hangi gece sırdaş olsun yaşadığın bu hicrana?
Hangi yağmur saklasın durmadan akan gözyaşlarını,
Hangi hayal, hangi umut,
Hangi sabah derman olsun bu olmayasıca olmuşluğuna?
Haydi söyle gönlüm, hangi ilaç derman olsun sana!
Şimdi aklına başına al da otur oturduğun yer de...
Kayıt Tarihi : 10.9.2020 17:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!