Şimdi her şey nafile…
Herkes kendi yalnızlığı,
Ya da kalabalığıyla;
Karanlık ya da aydınlığı ile baş başa.
Vakit epey geç olmasına rağmen,
Ne perdesini çektiğimiz bir odamız,
Ne de köpüren, kabaran,
Dalgalarını neredeyse yanaklarımıza fırlatan
Bir deniz yok!
Sen senlesin,
Ben ise benle.
Dahası kıyısında oturup dinginliğini seyrettiğimiz bir göl de yok.
Ve mevsim beyazlarını çıkarıyor üzerinden.
Birkaç güne kalmaz dağlarda çiğdemler boy vermeye,
Koyaklardan sular fışkırmaya başlar.
Akşam ezanları daha geç yükselir minarelerden.
Okunan her ezan daha bir kabartır hüznün dozunu.
Ki zaten sen yokken de ağlamaklı olurdu insan.
Zaten kere de sen olmayacağından,
Bundan böyle ağlamaklı olmaz insan.
Zaten balık kavağa çıkacaktı,
Sen beyaz bir kuğu olup benim olacağın gün.
Zaten Kafdağı’na tırmanacak,
Zümrüdü-ü Anka’nın kanatlarını yolup getirecektim sana.
Zaten biz seninle mutlu da değildik;
Sadece bulutların üzerinde dolaşıyorduk.
Zaten sonu da yoktu bu yolun.
Zaten sen prangasız bir mahkûm,
Ben ise prangalıydım.
Hatta ve zaten sen yoktun,
Yalnızca ben ellerini tutup,
Göz göze geldiğimizi sanmıştım.
Zaten de şimdi bu yüzden,
Var olduğunu sandığımız hiç bir şey yok.
Hoş, sen zaten sanmamıştın da,
Ben bir yalan uydurmuş,
Zaten tek kendim inanmıştım.
Ve zaten ben senin sözüne değil,
Özüne inanmıştım.
Bu nedenledir ki özün sözüne,
Sözün özüne karıştığı,
Her şeyin sözde kaldığı için bitti!
Bundan böyle tırnaklarına kırmızı oje sürme.
Ellerine kına yak devrik sevdiğim.
Ben de doğmadan ölen prematüre bir yalansın!
Kayıt Tarihi : 25.6.2011 18:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!