# 1 Pozi Uzay Maceraları Şiiri - Fatma D ...

Fatma Doğan
100

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

# 1 Pozi Uzay Maceraları

FATMA DOĞAN
POZİ UZAY MACERALARI
Pozi yavaşça cihazın yanına yaklaştı. Onu eline aldığında, cihazın üzerinde bir ekran belirdi. Ve ekranda, bir yüz oluşmaya başladı. Fakat bu, bir insan yüzü değildi. Gözleri büyük, kulakları sivriydi. Bir uzaylıya benziyordu!
Yüz: “Pozi, acil yardımına ihtiyacımız var! Bir iş için seni seçtik çünkü uzayı, sen de bizim kadar merak ediyorsun,” dedi ekranda ve titreşen bir sesle.
Pozi’nin kalbi hızla çarpmaya başladı. Bu gerçek olamazdı, değil mi? Yoksa gerçekten bir uzaylı mı ona sesleniyordu?
Evet, bir uzaylıydı ve Pozi’ye sesleniyordu. Pozi şaşkınlıktan neredeyse küçük dilini yutacaktı. Demek ki hep tahmin ettiği gibi telepati yoluyla uzaylılarla bağlantı kurulabiliyormuş. Evet, şu an uzaylılarla hiç konuşmadan iletişim halinde konuşabiliyordu. Aslında çok korkmuştu ama. Merakı korkusunu bastırmıştı. Benden ne istiyorsunuz diye geçirdi içinden. Karşısındaki uzaylının da telaşlı bir hali vardı. Korkutucu ve ürkütücü de değildi. Önce kendimi tanıtayım dedi, uzaylı. Benim adım da senin adına çok benziyor. Zaten senin ismin çağrıldıkça? Ben kendimin çağrıldığını düşünüyordum acaba kimmiş bu diye merak edip seni araştırdım. Bizim orda bana Ayponzi derler. Görevim uzayda. Yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmek. Uzaya meraklı olanlara fark ettirmeden uzayın sırlarını keşfetmelerine yardımcı olmak.
Pozi ;Peki ayponzi madem fark ettirmeden merakımızı giderebiliyorsun neden o halde iletişim kurdun benimle?
Ayponzi; Çünkü uzayda bir uzay gemisinin içinde günlerdir tek başına kalan yavru bir maymun var. Onu bir uzay gemisi içinde deney amacıyla astronotlar beraberinde bizim gezegenimize getirdiler. Kendileri geri döndüler ama ne yazık ki yavru maymunu unuttular. Onun bir an önce kurtarılması gerekecek yoksa orada açlıktan ölüp gidecek. Bizim orada yediğimiz hiç bir şeyi yemiyor içmiyor. Var mısın bize yardım etmeye. Hem de uzayı görmüş olur yıldızların arasında dolaşır dünyayı çoooook uzaktan seyredebilir hatta bir kuyruklu yıldıza ata biner gibi binebilirsin dedi. Ayrıca benim yaşadığım gezegeni de sana gezdiririm dedi.
Pozi; ama ben uzaya nasıl gidebilirim ki hem madem siz buraya gelebiliyordunuz maymunu neden getirmediniz? diye sordu Ayponzi ye.
Ayponzi;biz görüyoruz duyuyoruz ancak dokunamıyoruz bu yüzden onu tutamadık ona dokunamadık senin gibi biri gelip onu yakalamalı beslemeli ve getirmeli dedi.
Pozi; peki ben nasıl gideceğim ki oraya deyiverdi merakla, Ayponzi hiç merak etme, benim uzay gemim ile bir çırpıda gideriz.
Pozi ama ailem benim olmadığımı anlarlarsa merak ederler ortalığı ayağa kaldırırlar, ben gündüz okul vakti gidemem.
Ayponzi o halde yarın gece hazır ol seni almaya geleceğim yanına bir şeyler almak istersen alabilirsin dedi ve cızzzzt diye anda bağlantı kopuverdi. Pozi boş ekrana bakakaldı. Hala hayal ve gerçek arasında gidip geliyordu. Gece bitmek üzereydi. Kimseye haber vermeden gidemezdi ama ne yapacaktı. Bu düşünceler içinde uyuya kaldı. Ertesi gün kalktı gökyüzüne doğru gözlerini çevirdi Pozi.
Ne yani bugün buradan gökyüzüne baktığı gibi yarın da uzaydan mı dünyaya bakacaktı. Bundan muhakkak Tera’ya bahsetmeliydi. Uzayda başına bir şey gelse kimse bilmeyecekti yoksa. Okula giderken onlara uğramalı teleskopunu Tera’ya bırakmalıydı ki uzaya gittiğinde kendini takip edebilsin. Uzaya artık yabancı sayılmayız diye geçirdi içinden. Alper Gezeravcı ile dahi tanışmıştı Pozi. O’nun ağzından uzay maceralarını dinleyip tecrübede kazanmıştı ancak O söylediğine göre hiç uzaylılarla karşılaşmamıştı. Belki de kendisi ilk olacaktı. Hemen bir uzay çantası hazırlamaya koyuldu. Önce ihtiyacı su olacaktı çantasına su koydu, yiyecek alması gerekiyordu. Orda annesinin yemeklerini çok özlerdi buzdolabını açtı yaprak sarması, börekler, kurabiyeler mmmm nasıl lezzetliydi hepsinden çantasına koydu. Tabiki yavru maymun içinde muz aldı oda bir şeyler yemezse ölebilirdi. Uzaya gittiğine dair bir fotoğraf makinası da almalıydı, bir defter, bir kalem anılarını yazacağı ve birde Türk bayrağı almalıydı uzaya giden tüm astronotlar öyle yapıyordu çünkü. Her astronot kendi ülkesinin bayrağını götürmüyor muydu uzaya. Pozi çantasını hazırladı keyifle geçti izledi. Başka eksiği var mıydı hımmm?nasılda unutuyordu uzay karanlıktı yanına fenerde almalıydı, uzaylı arkadaşı ona yardım ederdi ancak ne olur ne olmazdı yine de .Yanına birde kalın bir şeyler almalıydı uzay soğuk olurdu. Birde şuralarda bir yerlerde bahçelerinde yetiştirdikleri sebzelerin tohumlarını saklıyordu onlardan da atıverdi cebine. Belli mi olur orada bir fırsatını bulur ekerdi belki o tohumları hani hep deney yapıyorlar ya astronotlar, bende yapmalıyım diye geçirdi içinden. Okul saati yaklaştı Pozi uzay çantasını yatağının altına sakladı ve teleskobu alıp doğru hemen az ilerde ki Tera’ların evine gitti durumu ona da anlattı.T era şaşkınlık içinde onu dinliyordu gözlerini kocaman açarak. Oh be rahatlamıştı Pozi. Artık kendine yardım edecek biri vardı artık Tera da ona inanacaktı. Beraberce okula gittiler.Okulda öğretmenleri Mert’e bir sürü sorular sordu Pozi, uzaya dair. Uzay neden soğuk, uzayda bitki yetişir mi? uzayda kaybolan insanlara eşyalara ne olur bir sürü soru yağmur gibi yağıyordu Pozi’nin aklına .Belki de tüm bunların cevaplarını bugün öğrenecekti saatler geçmek bilmiyor Pozi oturduğu yerde oturamıyordu. Nihayet okulun paydos zili çaldı. Pozi ve Tera tekrar buluştu ve Tera’ların evine gittiler. Pozi ona teleskobu nasıl çalıştıracağını ve kendisini uzayda nasıl takip edeceğini anlattı. Evet burada yapacağı bir şey kalmamıştı. Koşarak evlerine gitti. Karnı acıkmıştı bir güzel annesinin yaptığı leziz yemeklerden yedi. O gün babası evde olmayacaktı şehir dışında idi annesi de uyudu mu rahatça gidebilirdi uzay yolculuğuna. Artık vakit yaklaşıyordu gitgide. Odasındaki cihaz yine cızırtılar çıkarmaya başladı. O an Ayponzi nin gelmekte olduğunu anladı. Hemen uzay çantasını alıp üzerine de kalın bir şeyler giyip gizlice bahçeye çıktı. Bahçenin az ilerisinde ağaçların arasında gizlenmiş gibi duran rengarenk ışıkların yanıp söndüğü uzay gemisi öylece duruyordu. Pozi aslında daha büyük bir gemi hayal ediyordu bu o kadar büyük değildi. Giderek uzay gemisine yaklaştı son defa arkasına dönüp evlerine doğru baktı şuan belki de hayallerine bir adım uzaktı. O böyle düşünürken küçük uzay gemisinin kapısı da açılmıştı. Karşısında kendi boylarında iri kocaman gözleri olan kulakları sivrice üzerinde garip kıyafetleri olan çok zayıf bir uzaylı duruyordu. Bu uzaylı arkadaşı Ayponzi idi. Pozi hemen elini Ayponzi ye uzattı bir ev sahibi edası ile hoş geldin demek için. Baktı ki Ayponzinin parmakları upuzun ve dört parmağı var.
Ayponzi o zaman yine pozi ile telepati yolu ile konuşmaya başladı hoş bulduk Pozi. Ama biz kendimizden başka bir canlıya dokunamıyoruz ve tutamıyoruz demiştim hatırlarsan zaten yavru maymunu da onun için getirememiştim dedi. Evet hatırladım dedi Pozi. Kimseye görünmeden bir an önce çıkalım mı yola güneş doğmadan seni geri getirmem gerek dedi Ayponzi. Pozi tamam dedi büyük bir heyecanla. Başka biri daha vardı heyecanla bekleyen Tera. O da Pozi’lerin evini gözlüyordu pencerelerinden ışıl ışıl yanan uzay gemisini görünce artık iyice inanmıştı Poziye. Ama yine de çok korkuyordu. Allaha dua ediyordu ona bir şey olmasın diye. Nihayet kalkış vakti gelmişti Pozi meraklı ve ürkek şekilde uzay gemisinin uzatılan merdiveninden yukarı çıktı içeriye girdi hayretler içinde kaldı hemen elindeki uzay çantasını uygun bir yere bırakıp etrafını incelemeye başladı. Bu arada uzay gemisinin kapısı da yavaşça kapandı. Ayponzi Poziye telepati yoluyla gösterdiği uzay elbisesini giymesini ve yolcu koltuğuna oturmasını söyledi. Pozi denileni aynen yaptı emniyet kemerini bağladı. Ayponzi onu içinden geçirerek bilgilendiriyordu .
Ayponzi; şimdi sıkı tutun Pozi, kalkışta biraz sarsılacağız ama etrafındaki manzaraya odaklanırsan heyecanın ve korkun yerini hayranlığa bırakır, endişen azalır dedi, gerçekten de öyle oldu yükseklere doğru çıktıkça sanki kendini yıldız topluyor gibi hissetti. Ay ise sanki ona dokunacak ve onunla top oynayacak kadar yakınındaki kocaman bir topa benziyordu. Bu arada Tera da teleskopu ile onları izliyordu bakabildiği kadar izledi peşlerinden. Küçük uzay gemisi kıvrıla kıvrıla gezegenlerin yıldızların arasında yol alıyordu adeta sonsuzluğa doğru ilerliyorlardı. Allah’ım ne kadar büyük bir sonsuzluk sen ne kadar büyük bir yaratıcısın diye geçirdi içinden Pozi. Bunu Ayponzi de duydu. İkisi de aynı anda Allah’a şükrettiler kendi lisanlarınca. Pozi merakla saatine baktı ne kadar geçmişti acaba yola çıktıklarından beri? saati gece yarısını biraz geçe durmuştu neden diye düşündü biran. Doğruya dünyada ve uzayda farklıydı zaman. Ama tahmini iki saat geçmişti hisleri kendini yanıltmıyorsa. Şu an karşılarında üçgene piramitlere benzeyen bir gezegen belirmişti rengi karanlıkta beyaz ay gibi görünüyordu ancak yaklaştıkça renginin sarı olduğu fark ediliyordu.
Pozi; Neden bu gezegene bu kadar yaklaştık diye sordu Ayponziye?
Ayponzi; Burası bizim gezegenimiz. Gezegenimizin adı GENÜÇ gezegeni. Sizin kullandığınız geometrik şekil olan üçgen ismini bizi Genüç gezegeninden alıyor dedi.
Ponzinin merakı daha da arttı. Yavaş yavaş gezegenin içlerine doğru ilerlemeye başladılar yüzeyi bizim dünyamızdaki toprağa benzeyen ancak rengi sapsarı olan bir renkteydi. Uzay gemisi giderek bu gezegenin üçgen yüzeylerinden birine iyice yaklaştı, buralarda sanki deliklere benzeyen birkaç kapı vardı. Biz yaklaşınca burada önünde birkaç tur attık aynen bizdeki gibi kimlik kontrolü yapılan gişeler gibiydi uzay gemimiz lazer ışıklarına benzer ışıklarla adeta taranarak kontrol edilmeye başlandı. Aniden alarmlar çalmaya başladı. Ayponzo uzay gemisinin ekranında kendine benzeyen uzaylılarla el kol hareketleriyle bir şeyler anlatıyordu. Sonra bana döndü telepati yoluyla bunlar güvenlik tedbirleri, senin buraya yavru maymunu kurtarmaya geldiğini onu alınca döneceğini söyledim dedi. Bu tedbirlerden sonra kapıdan geçtik birde ne göreyim apaydınlık ve pırıl pırıl bir yer ama burada her şey ters ağaçlara benzeyen mavi renkli dallar onlardan sarkmış lambalara benzeyen meyveler, her yerde şelaleler şeklinde akan beyaz süt renginde ırmaklar, kokusunu hiç duymadığım ancak çok güzel ferah bir koku taaa uzay gemisinin içine kadar yayıldı. Ayponzi seni indirip dolaştırmak ve halkımızla tanıştırmak isterdim ancak bunu yapamam hem halkımız kendilerinin dışında canlı olduğunu bilmiyorlar hem de bu gezegen senin yaşayabileceğin şekilde uygun değil rahatsızlanırsın dedi. Biran önce yavru maymunun yanına gidip onu besleyelim dedi. Uzay gemimiz daha çok çöle benzeyen etrafında hiç uzaylının görünmediği uzay üssünü andıran bir yere geldi ,Burada Ayponzi bana bazı cihazlar taktı rahat nefes alabilmem için .Biraz yürüyeceğiz diye telepati yoluyla anlaştık. Burada çok büyük bir cam faunus içinde bizim dünyamızdakine benzeyen bir bahçe vardı. Aynen dünyadaki ağaçlar çiçekler çeşitli bitkiler. Burası bir deney laboratuvarıymış. Sonra Ayponzi yavru maymunu gösterdi Pozi’ye yavaşça yanına yaklaştı çok küçüktü ve korkuyordu anlaşılan. Pozi yavaş yavaş başını sırtını sevdi. Yaramaz yavaş yavaş alışmıştı kendine. Hay Allah muzlarda uzay gemisinde çantada kalmıştı. Kendi de çok acıkmıştı. Karnından gar gur sesler geliyordu. Ayponzi hemen pozi’nin çantasını getirtti robotları gönderip. Pozi hemen dünyamızdaki gibi yapılmış laboratuvar bahçede çimlerin üzerine oturdu annesinin yaptığı sarmaları börekleri kurabiyeleri çıkardı keşke şöyle birde karpuz olsaydı, domates, salatalık, biber den birde çoban salatası olsaydı yanında ohh miss gibi olur diye geçirdi aklından. Neden hiç dikmemişlerdi bunları? hemen cebindeki annesinin bahçeye diktiği sebzelerin tohumları geldi aklına. Onları Ayponziye verebilirdi, evet öyle yapmalıydı. Muzları çıkardı küçük maymuna verdi önce utangaç ve ürkek duran yavru maymun bir anda Pozi’nin elinden muzu kaptı çok acıkmıştı belli ki. Pozi annesinin yemeklerinden Ayponziye de ikram etti ancak oda onların yemeklerinden yiyemezdi. Karınları doyan Ponzi ve yavru maymunun için artık gitme vakti gelmişti. Pozinin gözüne çantadaki fotoğraf makinası ilişti. Üçü birlikte bir hatıra fotoğrafı çekildiler o günün hatırası birini Ayponzi ye verdi Pozi. Çantasına sakladığı Türk bayrağını da izin alıp fanus ormanda en yüksek yere dikti, getirdiği defter ve kalemle hislerini yazıp Ayponzi ye hatıra olarak bıraktı. Cebinden çıkardığı sebze tohumlarını Ayponzi ye uzattı. Bunları bu bahçeye dikersin bunlar dünyada en çok yenen sebze ve meyveler dedi. Biraz hüzünlü de olsa veda zamanı gelmişti. Tekrar kendi uzay gemilerine doğru yola çıktılar. Küçük maymun Pozi’nin kucağından inmiyordu. Uzay gemisine binip kemerlerini bağladılar, artık geri dönüş başlamıştı. Yine gezegenlerin ve yıldızların arasında kıvrıla kıvrıla yol aldılar. Dünyaya yaklaştıkça ne kadar da güzel görünüyor diye geçirdi içinden masmavi bir inci gibi. Ayponzo ona dünyanıza sahip çıkın onu kirletmeyin, savaşlarla yok etmeyin sen büyüdüğünde insanlık ve dünya için çalışan bir bilim adamı ol diye nasihatlerde bulundu telepati yoluyla. Dünyada giderek sabah oluyordu. Ayponzo gemisini yine ilk geldiği yere indirdi. İkisi de üzgün şekilde birbirlerine baktılar çok kısa ama değeri çok kıymetli bir dostlukları olmuştu. El sallayıp veda ettiler birbirlerine Ayponzi ‘nin uzay gemisi uzayın derinliklerine doğru yol aldı. Pozi ve yavru maymun birlikte annesine görünmeden içeri girdiler. Okul saatine iki saat vardı hiç uyumamıştı ama uykusu hiç yoktu. Annem maymunu sorarsa ne diyeceğim diye düşündü. En iyisi ona hayvanat bahçesinden kaçmış derim dedi. Yavru maymun eğitimli olduğu için ne dese anlıyordu kesin onu annesi ve babası da seveceklerdi zaten evleri de bahçeliydi. Artık sırrını Tera da öğrenecekti. Pozi böyle düşüncelerle boğuşurken uykum yok dese de yavru maymunla birlikte mışıl mışıl uykuya daldı Pozi’nin bir macerası böyle bitti. Bakalım bir daha ki macerada Poziyi hangi maceralar bekliyor.
(FATMA DOĞAN 25 EKİM2024/TURHAL)

Fatma Doğan
Kayıt Tarihi : 19.2.2025 15:09:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!