Seyyid Kutub… Çağdaş İslami hareketlerin üzerinde büyük etkisi olan Mısırlı İslam âlimi ve eylem adamı, müfessir… Modern dönemde Müslüman coğrafyasında İslami uyanışın en önemli düşünürlerinden birisidir. Onu diğer Müslüman düşünürlerinden ayıran en önemli yanıysa bir düşünür olduğu kadar bir eylem adamı da olmasıdır.
Laik modern siyasi yapıların dünyayı kuşattığı bir dönemde Müslümanların sorunları ve temel İslami meseleler hakkında İslami bir bakış açısı ve metodu geliştirmeye çalışmıştır. Onun düşünce yapısı iddia edildiği gibi modern döneme has bir tepki ifadesi olmayıp aynı zamanda İslami birikimin bir yansıması olarak da anlaşılmalıdır.
Seyyid Kutub düşünceleri ve mücadelesiyle yalnız yaşadığı Mısır'ı değil, bütün İslam coğrafyasını etkileyen ender kişilerden biri olmuştur. Bugün bile fikirleri bakımından İslam dünyası içinde büyük bir yere sahiptir.
1906 yılında Mısır'ın Asyut bölgesine bağlı Muşe köyünde dünyaya gelen Seyyid Kutub ilk dini bilgilerini ailesinden aldı. Ailesinin Kahire yakınlarındaki Halvan kasabasına taşınmasıyla orta öğretimine burada devam etti.
Darul Ulum ve Kahir Üniversitesinde yükseköğretimini tamamlayan Kutub 1933 yılında mezun olduğu fakülteye aynı yıl öğretim görevlisi olarak tayin oldu. 1930’lu yılların sonlarına doğru İslam’a yönelerek bu yolda ayrıntılı araştırmalara girdi ve kendisini bu alanda geliştirdi.
1946’da “Konum Dersleri” isimli makalesini yayımladı. Pek çok İslam araştırmacısına göre bu makalesi onun İslami düşünceye yönelişini temsil eder. Bu makalesinde toplumun ıslahının ve Müslümanların bu yönde çalışmasının Kur'an'ın emri olduğunu savunurken, Mısır'ın o dönemki toplumsal yapısını ve geçirmekte olduğu dejenerasyonu eleştirir.
1949 yılında mısır Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ABD'ye gönderildi. Bu dönem boyunca Amerikan yaşam tarzını ve toplumunu inceledi. 1949 yılında, o yurtdışındayken, “İslam'da Sosyal Adalet” isimli eseri yayımlandı. Bu eserinde gerçek sosyal adaletin İslam'da olduğunu öne sürdü.
Yine ABD'de bulunduğu dönemde daha önce kaleme almış olduğu edebi makale ve eserleri eleştirdi. O dönemlerde sahip olduğu seküler edebiyat anlayışının yanlışlığını söyleyerek edebiyatın da kaynak olarak en başta İslam'ı referans alması gerektiğini savunmaya başladı.
Bütün makale ve kitaplarında genellikle geleneksel İslam'a karşı, sahih bir çizgiyi savundu. Tasavvufta var olan hurafeleri eleştirdi.
Seyyid Kutub Amerika'dayken Müslüman Kardeşler Hareketi'ne ilgi duymaya başladı. O Amerika'dayken Müslüman Kardeşler’in kurucusu Hasan El Benna öldürülmüştü. Kutub, Amerikan basınının ve kamuoyunun El Benna'nın ölümünden duyduğu memnuniyeti yakından gördü. Hasan El Benna’nın şehid edilmesi olayı onda daha da büyük bir dönüşüme yol açtı.
Mısır'a döndüğünde, kamu hizmetinden ayrılıp Müslüman Kardeşler teşkilatına katıldı. Ve İhvan’ın çalışma komitesine seçildi ve hareketin propaganda başkanlığına seçildi. 1952'ye kadar gazete ve dergilerde siyasi ve sosyal içerikli yazılar yazmaya başladı. Yazıları Mısır toplumunda ve diğer Arap coğrafyasında büyük yankı uyandırmaya başladı.
1954'te İhvan'ın yayın organı el İhvan-ı Müslümin'in yayın müdürlüğüne getirildi. Dergide Mısır devriminin lideri Nasır'ı eleştiren yazılar yazmaya başladı. 1954'te Nasır'ın imzaladığı İngiliz-Mısır Paktı’na karşı çıktı. Aynı yıl Cemal Abdül Nasır’a düzenlenen suikast girişimi sebebiyle birçok Müslüman Kardeşler üyesi gibi o da tutuklandı İhvanı Müslimin üyelerinin tutuklanmasının arından Mısır yönetimi İhvan’ın gazetesini de yasakladı.
Yargılamalar sonucunda Seyyid Kutub on beş yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Hapisteki yıllarında ileride büyük bir önem ve üne kavuşacak olan iki eseri, Kur'an tefsiri ‘Fi zilâl-il-Kur'an’ ve Kutub'un siyasi ve düşünsel görüşlerinin en son ve bütününü ifade eden ‘Yoldaki İşaretler’ adlı eserini kaleme aldı.
1964’te serbest bırakıldı ama 1965’te birçok Müslüman Kardeşler üyesi ile birlikte yeniden tutuklandı. Tutuklanma sebebi ise devlete karşı darbe girişiminde bulunmaktır. 21 Ağustos 1966'da hakkında idam cezası verildi.
Kararı Pakistan, İngiltere, Lübnan, Ürdün, Sudan ve Irak gibi ülkelerdeki birçok dini otorite ve grup tepkiyle karşılayıp Nasır'ı kararından döndürmeye çalışsalar da, Seyyid Kutub 29 Ağustos 1966'da idam edildi. Allah rahmet ve mağfiret eylesin. Mekânı cennet olsun.
___________/
Mahkeme heyeti onu idama mahkûm ettiğinde Kutub yargılandığı mahkemenin karşısında tarihe kaydedilecek olan şu sözlerle kendisini savunmuştur.
“Eğer Allah’ın kanunu ile mahkûm edilmişsem ben Hakk'ın hükmüne razıyım. Eğer batıl kanunlarla mahkûm olmuşsam ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem. Allah'a şükürler olsun ki on beş sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım. Ben Allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem. Namazda Allah'ın birliğine şahadet eden parmağım asla bir tağutun hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır.”
___________/
Seyyid Kutub ilk yazılı eserlerini edebi türde vermiştir. Onun eleştirel tavrı Mısır Edebiyatı açısından bir yeniliktir. Şiirlerinde ve yazdığı makalelerde romantik bir dil kullanan Kutub, sömürgecilik ve kültürel batılılaşmaya tepki göstererek kültürel ve dini kimliğin önemsenmesine dönemindeki birçok entelektüelden farklı bir yaklaşım gösterir.
İlk yazılarında İslami vurgu açıkça görülmese de daha sonraki yazı ve makalelerinde İslami yaklaşımı ve görüşlerine dair önemli ipuçları verir. O hep fildişi kuleden seyreden bir filozof olma yerine Mısır toplumunun alt kesimlerinin sosyal hayatını, bakışını, ideallerini, eğilimlerini ve eğitimlerini dile getiren bir yaklaşımı tercih etmiştir.
Kutub'un Kuran'la buluşması önce estetik açısından başlar. Kutub’a göre ilk zamanlarda Kuran sanat açısından mükemmel bir metindir. Kuran'ın edebi tasvirleri, imgeleri, sembolleri, epistemolojik* yapısı, musikisi sezilebilirse Kuran'ı Kerim daha iyi anlaşılabilir.
Kutub'un Kuran'ı estetik bir ilgi alanı olarak görmesi diğer kapıların da açılmasına sebep olur. İlk dönemlerde Kuran'ın tefsirinden ziyade metinlerle estetik açıdan ilgilenmesi İslami bilincinin oluşmasını sağlar. Kendini, Kuran okumasından etkilenerek Müslüman olan Hz Ömer ve Halid bin Velid'e benzetir.
Kuran'a öncelikle metafizik açıdan yaklaşan Kutub, Kuran'ı okudukça ve anlamaya başladıkça, Kuran'ın salt estetik bir metin olmayıp toplum ve cemiyeti düzenleyen hukuki, siyasi ve sosyal ifadeler içerdiğinin farkına varır. Kutub’a göre Kur'an, insanla Allah arasındaki ilişkiyi vurguladığı gibi insanla insan arasındaki ilişkiyi, yani ümmet olmayı da zorunlu tutmaktadır. Derleme: Recep Akıl 30.04.2009
*Epistemoloji (Bilgi felsefesi): Bilginin doğası, kapsamı ve kaynağı ile ilgilenen felsefe dalı.
Recep Akıl
Kayıt Tarihi : 7.11.2020 00:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu kısa yazı Mısırlı müfessir ve dava adamı Seyyid Kutup'un kimliğiyle ilgili olarak bir tanıtma ve bilgilendirme yazısı olarak derlenmiştir. Yeterli olmadığını düşünenler olabilir. Daha geniş bir bilgiye ulaşmak isteyen dostlar için İnternet’te daha ayrıntılı bilgi mevcuttur.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!