Portreler 21 - Hz. Ebu Hureyre

Recep Akıl
918

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Portreler 21 - Hz. Ebu Hureyre

Ebû Hüreyre radıyallâhu anh, Allah Resulü’nden gece gündüz hiç ayrılmadı. Olağanüstü bir zekâya ve hafızaya sahipti. Gecenin üçte birinde uyur, üçte birinde ibadet eder, kalan üçte birinde de hafızasındaki hadisleri unutmamak için tekrar ederdi.

Aynı zamanda bir ilim adamı, bir fakih, bir hadis hafızıdır. Bir gün mescitte: “Allah’ım, bana hiç unutmayacağım bir ilim nasip eyle!” diye dua ederken Allah Resulü duymuş ve mescidi ihtizaza getirecek şekilde: “Allah’ım, âmin!” demişti.

Hadîs ilmine az çok vukûfiyeti olan hemen herkes bilir ki, sahabe içerisinde Hz. Ebû Hüreyre, hadis rivayeti konusunda müstesna bir yere sahiptir. Asıl adı Abdurrahmân b. Sahr olduğu hâlde, kedileri çok sevdiği için Peygamber efendimiz aleyhisselâtu vesselâm tarafından kendisine “Ebû Hüreyre” (Kedicik Babası) künyesi verilmiş ve bu isimle meşhur olmuştur.

Yemen’in Devs kabilesine mensup olan Hz. Ebû Hüreyre hicri 7. yılda Medine’ye hicret etmiş ve o esnada Hayber Seferi’nde bulunan Allah Resulü’nün (s.a.s.) yanına gelerek ashabı olma şerefine erişmiştir.

Hz. Ebû Hüreyre, vefatına kadar Allah Resulü aleyhisselâtu vesselâmın yanından hiç ayrılmamış, ömrünü O’nun hizmetine adamıştır. İlmini bizzat ondan almış, hemen her yerde ona refakat etmiştir.

Mescid-i Nebevî’nin kenarındaki Suffa’yı kendisine mekân edinmiş ve böylelikle paha biçilemeyecek bir ilim hazinesini bizzat efendimiz aleyhisselâtu vesselâmdan elde etme şerefine nail olmuştur.

Hz. Peygamber aleyhisselâmla ‘sohbeti’ dört yıl kadar sürmüş, bu zaman zarfında pek çok hadis dinlemiş ve sünnet-i seniyyenin inceliklerine vakıf olmuştur.

Hz Ebû Hüreyre’nin hem nicelik ve hem de nitelik itibariyle hadis ve sünnete olan bu hâkimiyeti geçmişten günümüze Mutezile, Şia, Râfiziye ve Hariciye gibi muhtelif mezhep mensuplarının dikkatini çekmiş, genelde sahabeye karşı olumsuz bir tavır takınan bu mezhepler, Hz. Ebû Hüreyre’ye karşı daha saldırgan bir üslûp kullanmışlardır

Bu hücumlar, günümüzde farklı bir zemine taşınmış ve Batı’da İslâmî ilimlere ilgi duyan Oryantalistler, 18. yüzyıldan itibaren İslâm dünyasında, bilhassa hadis, sünnet ve sahabe hakkında şüpheler uyandırmaya matuf çalışmalar yapmışlardır.

Oryantalistler, İslâm’ın temelini sarsmayı hedefledikleri bu sinsi projeyle, tanınmış sahabilere yönelik akla hayale gelmedik iftiralar uydurmuşlar ve bilhassa en çok hadis rivayet eden sahabi olması dolayısıyla adı hadisle bütünleşmiş Hz. Ebû Hüreyre hakkında bilimsel dürüstlükle bağdaşmayan bir tezyif ve tahkir kampanyası başlatmışlardır.

Oryantalistlerin bu çabası, maalesef sayıları az da olsa, bazı Müslüman yazarlar cephesinde de kabul görmüş ve bu sayede atılan şüphe tohumları Müslümanlar eliyle yeşertilmeye çalışılmıştır

Tüm bu dezenformasyon çabalarına rağmen bilinmelidir ki Allah Resulü aleyhisselâtu vesselâma hayatı boyunca dost ve sırdaş olmuş sahabe-i kiram, hadis ve sünnetin yüceliğini en güzel şekilde takdir edip onlara sımsıkı tutunmuş ve sünnete aykırı davranmaktan kesinlikle sakınmıştır.

Geçmişte ve günümüzde her türlü bilinçli tahrifata rağmen hadis ilmi gerçek hadis âlimleri sayesinde ilk günkü gibi sağlam bir yapıya sahiptir.

Sahabe-i Kiram için hadis rivayeti çok önemli bir mesuliyettir ve bu mesuliyet bihakkın yerine getirilmelidir. Böyle olunca hataya düşmemek için rivayet etmiş oldukları hadisleri birkaç değişik kaynaktan doğrulattıktan sonra rivayet etmişlerdir.

Hz. Ebû Hüreyre Medine’ye hicret ettiği andan itibaren Resulü Ekrem efendimizin yanından hiç ayrılmamış, büyük bir iştiyakla ilâhî feyzinden istifade edip hadislerini hıfzetme konusunda özel bir gayret göstermiştir.

Diğer sahabiler çoğu kez günlük meşguliyetleriyle uğraşırken, o, Hz. Peygamber’i takip ederek onların bulunmadığı meclislerde bulunmuş, onların duymadığı hadisleri ezberlemiş, ilmi gizlemeyip başkalarına tebliğ görevini layıkıyla yerine getirmiştir.

Resûlüllah’a en yakın iki sahabiden Hz. Ebû Bekir’in Sunh denilen yerde oturduğu ve oradan Mescid-i Nebevî’ye gelip gittiği, Hz. Ömer’in de ancak gün aşırı mescide gelebildiği göz önüne alındığında, Allah Resulü’yle sürekli birlikte olmanın Ebu Hüreyre’ye ne büyük bir avantaj kazandırdığı daha iyi anlaşılmaktadır.

Rivayete göre, Hz. Ebû Hüreyre ve Hz. Zeyd bin Sabit gibi sahabilerin Mescid-i Nebevî’de dua ve zikirle meşgul oldukları bir esnada, Allah Resulü aleyhisselâtu vesselâm gelip yanlarına oturmuş ve her birinden dua etmelerini istemişti. Hz. Zeyd ile diğer arkadaşlarının dualarına ‘âmin’ dedikten sonra, Hz. Ebû Hüreyre’nin “Allah’ım Sen’den bu iki arkadaşımın istediklerini ve ayrıca unutulmayacak bir ilim vermeni diliyorum,” şeklindeki duasına da “âmin” diye mukabele etmiştir.

Arap toplumunda yazı henüz gelişmemişken, bilgiyi muhafaza etmek maksadıyla hafızaya büyük önem verilirdi. Bu sebeple Araplar, tarihte hafızası en güçlü milletlerden biri sayılmıştır. Nitekim bir bedevînin, ‘kalbindeki bir harf, kitabındaki on harften daha değerlidir’ sözleri onların bu özelliğine işaret etmektedir.

Hz. Ebû Hüreyre de güçlü bir hafızaya sahipti. Ancak hadisleri ezberleyebilmek için daha güçlü bir hafızaya sahip olmak gerektiğini bildiği için bir gün Hz. Peygamber’e (s.a.s.) hafızasından şikâyette bulunmuş, Hz. Peygamber (s.a.s.) de ona, elbisesini yere yaymasını ve konuşması bitinceye kadar öylece bırakmasını, sonra toplayıp sırtına tekrar giymesini tavsiye etmişti. Hz. Ebu Hüreyre, efendimiz aleyhisselâtu vesselâmın bu tavsiyesine uymuş ve o günden sonra duyduklarını bir daha unutmadığını ifade etmiştir.

Hz. Ebû Hüreyre, Allah Resulüyle birlikte olduğu yıllarda hafızasının mükemmel olduğunu ve bundan büyük bir haz duyduğunu şöyle ifade eder: “Bu yıllar içinde Resûlullah’ın bana söylediklerini özümsemekten daha sevimli hiçbir şey yoktu.”

Ebû Hüreyre hadisleri yazmadığı için sık sık tekrar ederdi. O, ilimle meşgul olanlara zamanın nasıl verimli bir şekilde kullanılacağına dair önemli bir tavsiyede bulunmuş ve demiştir ki: “Ben geceyi üç kısma ayırırdım. Bir kısmında namaz kılar, bir kısmında uyur, diğer kısmında da Allah Resulü’nün hadislerini müzakere ederdim. Bu durum, tabii olarak onun hadisleri daha iyi ezberlemesine önemli bir katkı sağlamıştır.

Hz. Ebû Hüreyre uzun süren ömrünü hadis rivayetine adamış, gecesini gündüzünü sırf hadisleri öğrenme ve öğretmeye hasretmiştir. Sahabenin bir araya geldikleri cuma günlerinde Mescid-i Nebevî’nin bir kenarına çekilerek hadis rivayet eder, pek çok insan da onu can kulağıyla dinlerdi.

Bu aynı zamanda onun hadîste otorite olarak kabul edildiğinin de bir işaretidir. Ebû Hüreyre’den (r.a.) menkul hadislesin böyle geniş bir kesime hitap etmesi dolayısıyladır ki, sahabe ve tâbiûndan 800 civarında ravi ondan hadis rivayet etmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.), Hz. Peygamber’in (s.a.s.) vefatından sonra yaklaşık yarım asır kadar daha yaşamıştır. Onun yaşadığı bu yarım asırlık zaman diliminde, İslâmî fetihler sonrasında çeşitli kültür ve medeniyetlere ait unsurlar Müslümanlar arasına sızmış ve itikadi, felsefi ve siyasi problemlere çözüm yolları bulma lüzumu ortaya çıkmıştır.

Şüphesiz insanlar bu problemlerin çözümünde Kur’ân ve hadislerin hakemliğine müracaat etmişlerdir. Ancak bu konuda onlara, en çok o dönemde hayatta olan sahabiler yol gösterip yardımcı olmuşlardır.

Genç yaşlarda Hz. Peygamber aleyhisselâtu vesselâmı adım adım takip etmiş olan Ebû Hüreyre, Abdullah bin Ömer, Ebû Saîd el-Hudrî ve Hz. Âişe gibi uzun ömürlü âlim ve fakih sahabiler, bu devirde önemli vazifeler üstlenmişlerdir.

Allah Resulü’nün kutsal mirasını gelecek nesillere bu kıymetli şahsiyetler ulaştırmıştır. Dikkat edilirse, bu isimlerin sahabe içerisinde çok hadis rivayetle tanınan şahıslar oldukları görülmektedir.

Hz. Ebû Hüreyre, hicri 7. yılda Medine’ye gelip Hz. Peygamber aleyhisselâtu vesselâmın sohbetiyle müşerref olduktan sonra, Mescid-i Nebevî’nin bir kenarında ilim ve irfanla meşgul olan Ashabı Suffa’ya katılmış ve Allah Resulü’nün yanından bir an olsun ayrılmamıştır. Her nereye gitmişse onu takip etmiş, hizmetine amade olmuştur.

Gerektiğinde hane-i saadetlerinde bile ona hizmetten geri kalmamıştır. Kâh bineğinin dizginlerini tutmuş, kâh taş taşımış, kâh su getirmiş ve böylelikle Efendimiz aleyhisselâmın sevgisini kazanmıştı. Bu muhabbet, onun hadislere karşı iştiyakını artırmış ve hadise ulaşmak için her türlü fedakârlığı göze almıştır.

Hz. Ebû Hüreyre Allah Resulü’nün işaretiyle üstlendiği bu mukaddes vazifeyi layıkıyla yerine getirmiş ve muvaffakiyetle neticelendirmiştir. Allah Resulü’nün “gökteki yıldızlar” diye vasıflandırdığı o kutlu insanlar arasında, hadîste önemli konuma sahip olması dolayısıyla Hz. Ebû Hüreyre’nin özel bir yeri vardır.

Resûlüllah’a olan bağlılığı ve hizmet aşkını, ömrünü hadis ilmine adamasıyla göstermiştir. O, hayatını ortaya koyduğu bu hizmet anlayışıyla, ilimle uğraşan günümüz insanlarına da, gökteki yıldız misali kılavuzluk etmiştir.

İlim uğruna gecesini gündüzüne katmış, sıkıntı ve zorluklara sabırla tahammül göstermiştir. O, bu samimi gayretiyle Allah Resulü’nün özel teveccühüne ve duasına mazhar olmuş ve bu sayede unutulmayacak derya gibi bir ilime kavuşmuştur.

Hz. Ebû Hüreyre’nin Allah Resulü aleyhisselâtu vesselâmın hadislerine karşı gösterdiği bu aşkın merak ve iştiyakı, bazı sahabilerin hayretini mucip kılmış ve bu durum, bazen izahı gerektiren itirazların yöneltilmesine sebebiyet vermiştir.

O, kendisine yöneltilen bu itirazlara kendinden son derece emin bir şekilde “sizler bağınızda bahçenizde, çarşı-pazarınızda dünyanızla meşgul olurken, bu fakir karın tokluğuna Allah Resulü’nün yanından hiç ayrılmamış, onu adım adım izlemeyi mukaddes bir vazife bilmiştir.” diye cevaplamıştır.

Bu sözler, Hz. Ebû Hüreyre’nin üstlendiği bu özel göreve olan sadakatini göstermesi bakımından oldukça manidardır. Hz. Ebu Hüreyre 681 yılında Medine-i Münevver’de vefat etmiştir. Ruhu şad, mekânı cennet olsun! Allah bizleri şefaatine nail eylesin!

PROF DR. OSMAN GÜNER: Ondokuz Mayıs Üniv. İlahiyat Fak. Öğrt. Üyesi

Recep Akıl
Kayıt Tarihi : 7.11.2020 01:38:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Recep Akıl