Köyünde onu herkes öldü bilmektedir. Çanakkale’den Havran’daki köyüne kadar olan145 kilometrelik mesafeyi yaya olarak 13 gönde yürür.
Köyüne ulaştığında da hemen evine gitmez. Çünkü 9 yıldır o cepheden bu cepheye koşup durmuş köyüne hiç gidememiş hatta kendisiyle ilgili bir haber de vermesi mümkün olmamıştır.
Her hangi bir haber alamayan hanımı da kendisini öldü kabul edip yeniden evlenmiş olabilir düşüncesiyle akşamdan geldiği evini sabaha kadar göz hapsine alır.
Sabah bir akrabasını görür ve yanına çağırarak kendisini tanıttıktan sonra evinin ve ailesinin durumundan haber almak ister. Akrabası köyde herkesin onu ölü bildiğini söyler.
Buna rağmen hanımının bir başkasıyla evlenmediğini ve kızıyla birlikte yaşadığını söyler.
Bu bilgiler üzerine evinin kapısını çalar. Kapıyı 7-8 yaşında bir kız çocuğu açar. Kızcağız Seyit onbaşının o hırpani halini görünce korkar içeri kaçar. Gelenin babası olduğu söylenmesine rağmen bir müddet babasına karşı çekingen davranır.
_____________________/
Çanakkale’de 276 kiloluk top mermisini tek başına sırtlayıp İngiliz zırhlısını vuran kahraman Seyit onbaşı 1889'da Balıkesir'in Havran ilçesine bağlı bir orman köyü olan Manastır köyünde doğar. Tam adı Seyit Ali Çoban’dır. Seyit Ali bir Yörük çocuğudur. Ufak tefek bir yapıya sahiptir. 1909’da askere gider.1912’de Balkan Savaşı’na katılır. 1914’te Birinci Dünya Savaşı başlayınca Çanakkale cephesinde topçu eri olarak savaşır.
18 Mart 1915'te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı'nı geçmek için saldırıya geçtiğinde Seyit Ali, Rumeli Mecidiye Tabyası'nda görevlidir. Savaşın en kritik anlarından birinde Queen Elizabeth zırhlısından atılan bir top mermisi görev yaptığı Mecidiye Tabyası'na isabet eder.
Tabyanın pozisyonu çok kritiktir. Boğazdan geçen düşman savaş gemilerini vurmak üzere oradadır ve hedef alınan tabyadan geriye sadece iki er ve tabya komutanı kalmıştır. Bu erlerden bir tanesi Seyit Ali’dir.
Seyit, 276 kiloluk bir mermiyi, mataforası yani vinci bozuk olan topçu bataryasına tek başına sırtlayarak yerleştirmeyi başarır ve Ocean gemisini dümen sisteminden vurmayı başarır. Ocean dümen sistemine aldığı bu isabetle sürüklenmeye başlar ve bir gece önce Nusret’in döşediği mayınlardan birine çarparak batar.
Bu başarısından ötürü Seyit Ali onbaşı rütbesine yükseltilir, ödül olarak da kendisine çift tayın verilir. Fakat bir süre sonra bu ayrıcalıktan rahatsız olarak ödülü almaktan vazgeçer. 1915’teki Çanakkale Deniz Zaferi’nden sonra 3 yıl daha Çanakkale’de askerliğe devam eder. Seyit Ali, 1909'da gittiği askerden, 1918'de terhis olur.
ATATÜRK VE SEYİT ONBAŞI
Koca Seyit, savaştan döndükten sonra burada köyünde kimseye savaş ile ilgili bir şey anlatmaz. 9 yılda yaşadıklarını kendine saklar.
1929’da bir gün Gazi Mustafa Kemal bir açılış için Havran'a gelmiştir. Açılıştan sonra Havran Nahiye Müdürü’ne “Burada bir Seyit Onbaşı olacaktı onu görmem lazım,” der.
Ancak Havran Nahiye Müdürü, Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmez ama “Buluruz tabii Paşam” deyip, Edremit askerlik şubesinden Seyit’i sordurur.
Seyit onbaşı Manastır köyünde yaşamaktadır. Şubeden 2 jandarma görevlendirilip salınır. Jandarmalar köye varıp Seyit onbaşının evinin kapısını çalarlar. Koca Seyit, dağa kömüre gitmiştir. Jandarmalar evinin önünde akşama dek bekler. Akşam geç saatte evine gelen Seyit, jandarmayı görünce, kaçak kömür için geldiklerini sanır ama bozuntuya vermez.
Askerlere “Hayırdır kardeşler ne ola ki, bir suç mu işledik?” Diye sorar. “
“Hayır, suçun yok biz seni bekliyoruz,” der jandarmalar. “Paşa seni çağırıyor.”
Koskoca Gazi Paşa’nın kendisiyle ne işi olur, meraklanmıştır ama bir şey sormaz. Paşa bu bekletmek de olmaz, aceleyle yola çıkılır. Gece yarısı vardıklarında nahiye müdürü, Seyit’i perişan bir vaziyette görünce, önce onu bir güzel yıkatır, berberde saç sakal tıraşı yaptırır. Sabah da elbisesini verir. Gazi Paşa’nın karşısına çıkartır.
Atatürk’ün yanına çıktığında, biraz sohbetten sonra Paşa “Ne istersen, iste sen büyük kahramanlık yaptın,” der.
Maaş bağlatılmasını teklif eder. Seyit Ali, “Hayır paşam, biz görevimizi yaptık maaş için değil” der. Yalnız bir isteği olur Atatürk’ten,
“Ben der, dağda kaçak odunla kömür imal ediyorum. Havran ve Edremit'te de bunları gece kaçak satıyorum. Senin emrinle o dağdaki ormancılar baltamı almasa. Rahat çalışsam, maaş da istemem.”
Atatürk, nahiye müdürüne talimat verir, “Seyit’e dokunulmasın,” diye. Ancak iki yıl sonra yeni gelen nahiye müdürü bu emri uygulamaz, Seyit’e. Kendisine pek rahat verilmez. Seyit Ali Onbaşı, bir süre daha dağda odun kömürü yapar. Yaşlanmaya başlayınca zorlanır, Havran’da bir fabrikada hamallığa başlar.
Seyit Ali Çabuk, 1939'da 50 yaşındayken, zatürreye yakalanır ve yaşamını yitirir. Köyündeki mezara gömülür.
Aslında Koca Seyit’in öyküsü, bir bakıma Türkiye’nin tüm kahramanlarının öyküsüdür. Allah rahmet eylesin cümlesine. Mekânları Cennet olsun. Derleme: Recep Akıl
Recep Akıl
Kayıt Tarihi : 7.11.2020 00:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!