Aliya İzzetbegoviç 8 Ağustos 1925’te bugün Bosna-Hersek'in kuzeybatısında bulunan Bosanski amac kasabasında Dünya'ya geldi. İslâmî duyarlılığa sahip bir aile içinde yetişti. Saraybosna'da bir Alman lisesinde eğitim gördü. Bilime önem veren ve disiplinle çalışan bir öğrenci olarak tanındı.
Lise çağında üstün kabiliyetleriyle ve İslamî konulara ilgisiyle öne çıktı. O dönemde bazı arkadaşlarıyla birlikte dinî konuları tartışmak amacıyla ‘Müslüman Gençler Kulübü’ adını verdikleri bir kulüp kurdu.
Bu kulübü kurduğunda henüz 16 yaşındaydı, fakat oldukça etkin ve üretken bir düşünce kabiliyetine sahip olduğu için kurduğu bu kulüp bir düşünce kulübü olmaktan çıkarak toplum içinde aktif bir hareket merkezine dönüştü. Dolayısıyla birtakım eğitim ve hayır faaliyetlerine öncülük etmeye başladı. Müslüman Gençler Kulübü’nün Bosnalı Müslüman gençler arasında zamanla etkinliği giderek artınca kulüp içinde genç kızlar için de ayrı bir birim oluşturdu.
İzzetbegoviç'in kurduğu Müslüman Gençler Kulübü oldukça önemli faaliyetler gerçekleştirdi. İkinci Dünya Harbi esnasındaki faaliyetleriyle de herkesin dikkatini çeken gözde bir oluşum hâline geldi. Ancak bu savaş esnasında tüm Yugoslavya, Almanların işgaline uğramıştı. Bu savaşı fırsat bilen Sırp faşistleri Çetnikler Alman askerlerinin de desteğinden yararlanarak Bosna'da 100.000 Müslüman’ı öldürdüler
İkinci Dünya Savaşı bitip Almanlar yenilince Almanların işgali altındaki Yugoslavya 13 Ocak 1946'da yeniden bağımsızlığına kavuştu. Ancak bu bağımsızlık hareketinde Komünist Parti yanlıları önemli bir rol üstlendiklerinden bağımsızlık sonrasında da ülkede yönetimi ele geçirdiler. Ülkenin resmî statüsünü de federal cumhuriyetler birliği olarak belirlediler. Buna göre Yugoslavya altı federal cumhuriyet ile iki özerk bölgeden oluşacak, cumhuriyetlerden biri de Bosna-Hersek Cumhuriyeti olacaktır.
Komünist rejimin ülke yönetimini ele geçirmesiyle birlikte Komünistler dinlere özellikle de İslam'a karşı bir savaş başlattı. İzzetbegoviç, İslamî faaliyetleriyle tanındığından ve ateizme karşı olduğundan komünist baskının en önemli hedeflerinden biriydi. Bu sebeple 1949'da İslamcılık suçlamasıyla hapse girerek beş yıl hapis cezası çekti.
İzzetbegoviç'in sıkıntıları 1953'te iktidara gelen Tito zamanında daha da arttı. Fakat o bütün baskılara rağmen İslamî konularda kafa yormaya, fikirler üretmeye, etrafını aydınlatmaya devam ediyordu.
Tito'nun 1974'te yeni bir anayasa hazırlamasından sonra yönetim Müslümanlar üzerindeki baskıyı kısmen hafifleterek bazı geleneksel İslamî kurumların yeniden işlev kazanmasına imkân sağladı. Bu yumuşama üzerine bazı camiler ve medreseler yeniden açıldı. Küçük çapta da olsa bir yumuşamayla bazı dinî kurumların yeniden hayata geçirilmesi Müslümanlar arasında hızlı bir İslamî uyanışa zemin hazırladı.
1980'de Tito ölünce Yugoslavya Federasyonu’nda cumhurbaşkanlığı konusunda bir anlaşmazlık ortaya çıktı. Bunun üzerine altı federal eyaletin her birinin cumhurbaşkanının sırayla bir yıl Yugoslavya Federasyonu’nun cumhurbaşkanlığını yapması üzerinde anlaşma sağlandı.
Bu gelişmeyle birlikte ülkede kısmen bir demokratikleşme sürecine girilmiş oldu. Çünkü federal eyaletlerde yönetime geçmek isteyenler siyasal partiler vasıtasıyla faaliyetler yürütebiliyorlardı. Buna bağlı olarak hürriyetlerde de bir genişleme oldu.
İzzetbegoviç'in oğlu Bakir İzzetbegoviç bu ortamdan yararlanarak babasının makalelerini bir kitapta toparlayıp, 1983'te ‘İslamî Manifesto’ adıyla yayınladı. 1983'te söz konusu kitabın yayınlanması epey bir yankı uyandırdı. Hâkim sistem bu gelişmeye tahammül edemeyerek İzzetbegoviç'i Avrupa'nın ortasında radikal İslamî bir cumhuriyet kurmak için çalışmakla suçladı ve tutuklattı.
Aliya İzzetbegoviç, mahkeme önüne çıkarılıp “Hâkim sistemi değiştirmek ve Bosna-Hersek'i İslami devlete dönüştürmek için çalışmak” la itham edildi ve yargılandı. Bu yargılama sonucunda 14 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Fakat bu mahkûmiyet onun kitabının bütün Bosna'da duyulmasını sağladı v e halk üzerinde büyük bir etki yapmasına sebep oldu.
Müslümanlar muhtelif yollarla onun söz konusu kitabını temin etmeye çalışıyorlardı. Kitabın yazarının bu kitaptan dolayı hapiste olması okuyanların ruhlarındaki tesirinin daha da artmasına sebep oluyordu. Yargıtay kararıyla daha sonra mahkûmiyet süresi 11 yıla indirildi. 1988'de çıkarılan bir afla da serbest bırakıldı.
Bu beş yıllık mahkûmiyet hayatı (1983-1988) İzzetbegoviç’in hayatında önemli etkiler yaptı. Hapiste düşünmeye, fikir üretmeye, daha önce üretilmiş fikirlerden istifade etmeye çokça fırsat buldu.
Bunun yanı sıra önemli bir fikri eserinden dolayı hapse atılmış olması, onun fikirlerinin Bosna Hersek’de daha çok yankı uyandırması sonucunu doğurdu. Ayrıca onun hapiste olduğu dönemde yıllarını verdiği ‘Doğu ve Batı Arasında İslam’ adlı meşhur kitabı yayınlandı. Bu kitabını bir arkadaşı neşretti ve çok kısa zamanda geniş bir kitleye ulaşarak büyük yankı uyandırdı. İzzetbegoviç, bu kitabıyla İslam'ı sade ve öz bir şekliyle yetişen nesillere kazandırmayı hedefliyordu.
İzzetbegoviç hapisten çıktığında Dünya'da komünist rejimler çöküş dönemine girmişti. Yugoslavya'da da eski federatif yapının korunması konusunda çok fazla bir duyarlılık kalmamıştı. Bunun yerine bağımsızlık yanlısı fikirler etkisini göstermeye başlamıştı.
Ayrıca eyaletlerde yönetime geçme konusunda etkin siyasi yarışlar başlamıştı. Aliya İzzetbegoviç de Bosna-Hersek Özerk Cumhuriyeti’nde ‘Demokratik Eylem Partisi’ (SDA) adı verilen bir siyasi parti kurdu. Bu parti Bosna-Hersek'te 5 Aralık1990'da gerçekleştirilen genel seçimleri kazanarak lideri Aliya İzzetbegoviç cumhurbaşkanı oldu. Bu seçim SDA'nın girdiği ilk seçim olmasına rağmen büyük bir başarı elde etti ve cumhurbaşkanlığını kazanmasının yanı sıra parlamentoda da 86 sandalye elde etti.
1990'lı yıllara girildiğinde Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti içinde bir bağımsızlık hareketi baş gösterdi. Özerk cumhuriyetler birbiri ardından bağımsızlıklarını ilan ediyorlardı. Bosna-Hersek de 1 Mart1992'de gerçekleştirdiği referandum sonrasında bağımsızlığını ilan etti. Çünkü yapılan referandumda halkın % 62,8'i bağımsızlığı tercih etmişti. Ancak Sırplar hemen arkasından Bosna-Hersek yönetiminde söz sahibi olan Müslümanlara karşı savaş açarak yeni bir katliam hareketi başlattılar.
Hırvatistan ve Slovenya'nın bağımsızlık mücadelesine destek olan Avrupa ülkeleri ve ABD ise Bosna-Hersek'i Sırp saldırıları karşısında yalnız bıraktılar. Bosna-Hersek Müslümanlarını en çok sıkıntıya sokan da, Avrupa'nın üçüncü büyük ordusu Yugoslavya Federal Ordusu'nun Faşist Sırp çetnikleriyle birlikte hareket etmesi, onlara destek vermesiydi. Müslümanlarsa herhangi bir askerî destekten yoksun ve silah yönünden çok zayıftılar.
Sonuçta Sırplar Bosna-Hersek'in önemli şehirlerini işgal ettiler. Bu işgal hareketi bir milyona yakın Müslüman’ı göçe zorladı. Sırplar işgal ettikleri yerlerde hem katliam hem de yıkım gerçekleştiriyorlardı. Özellikle camileri ve İslamî izler taşıyan tarihî eserleri yıkmaya özen gösteriyorlardı.
Bosna-Hersek meselesinin çözümü için değişik tarihlerde gerçekleştirilen görüşmeler ve arabuluculuk çalışmaları da bir sonuç vermedi. 1994’ün sonuna gelindiğinde Bosna-Hersek'teki iç savaşın aldığı can sayısı 250.000'i, göçe zorladığı insan sayısı ise 1 milyonu aşmıştı.
Bosna-Hersek Cumhuriyeti cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç çok büyük askerî güce ve imkana sahip olan Sırplarla, her türlü askeri imkandan yoksun ve hiçbir dış desteğe sahip olmayan Bosna-Hersek halkını karşı karşıya getirmemek için önceleri oldukça temkinli bir politika izledi.
Bosna-Hersek yalnızdı ve hiçbir destek alamıyordu. Bosna Hersek’in Müslüman halkının direnişine Müslüman halklar grubu sahip çıktı. Bir de İslam dünyasının muhtelif bölgelerinden gençler soykırıma dur demek ve Bosnalılara destek olmak için bu ülkeye gittiler.
Direniş ve savaş aynı zamanda Bosna-Hersek Müslümanları arasında İslamî bilinçlenmenin artmasını da sağladı. Ancak Avrupa ve ABD, ezilen ve katliamlara maruz kalan Bosna-Hersek Müslümanlarına hiçbir şekilde destek olamadılar. Aksine katliama maruz kalan Bosnalı Müslümanlara Sırpların isteklerini kabul etmeleri için yoğun bir baskı yaptılar.
İşte bu siyasi baskılar ve eşit olmayan savaş şartları karşısında İzzetbegoviç, Bosnalı Müslüman halkın daha fazla katliama uğramaması için önüne konulan anlaşmayı kabul etmek zorunda kalmış 1995'te ABD tarafından dayatılan Dayton Anlaşması'nın imzalayarak savaşın sona ermesini sağlamıştır.
Bu anlaşmaya göre Bosna-Hersek topraklarının % 51'ini Müslümanlara ve Hıristiyan Hırvatlara, % 49'unu da Bosna-Hersek Sırplarına (veya bu ülkeye yerleşmiş Sırplara) veriyordu. Yönetimin de bu üç halk arasında paylaşılacaktır. Yine bu anlaşmayla Amerika Birleşik Devletleri, aynı zamanda Müslümanlara ellerindeki silahları imha etmelerini ve ABD patentli silahları, yedek parçasız bir şekilde satın almaları şartını koşuyordu.
5 Ocak 1990 yılında Bosna Hersek Cumhurbaşkanı seçilen Aliya İzzetbegoviç sağlık sorunları nedeniyle 2000 yılında cumhurbaşkanlığı ve partisinin başkanlığından ayrılarak emekliliği seçti.
Hayatı boyunca hep mütevazı bir hayat sürdürmüş olan Aliya İzzetbegoviç emeklilik günlerinde de aynı mütevazı hayat tarzını sürdürdü.
Arkasında mal ve mülkler bırakan bir lider değil, halkına gerçek bir önder olmuş, yolunu aydınlatmış, özgürlük kazandırmış bir mücadele adamı olarak tarihin şeref sayfalarındaki mümtaz yerini almıştır. En zor şartlarda bile adaletin üstünlüğünü esas alan bir ahlak anlayışıyla düşmanları üzerinde bile saygı uyandırmıştır.
Asla, kin duygusuna kapılmayan iyiliğin, ahlakın ve adaletin gerçekleşmesini gözeten bir fazilet timsali olarak parladı. Gizliliği ve entrikayı sevmeyen bir karakter yapısına sahipti. Her zaman ve her şartta açık ve şeffaf olmayı tercih eder çevresindekilere de böyle olmalarını tavsiye ederdi.
Hesap vermekten kaçınmaz, makam ve mevkilerin inanç ve ideallerin gerçekleştirilebilmesi için bir araç olduğuna inanırdı. Eleştiriye açıktı ve tartışmayı seven bir kişiliğe sahipti ama haksızlığa asla tahammül göstermezdi. Hayatı boyunca Allah’a ve İslama göre şekillenmiş şahsiyetiyle öne çıkmıştı. Her zaman dik durmuş asla hiçbir güç karşısında eğilmemişti.
Daha önce iki kez kalp krizi geçiren İzzetbegoviç, 10 Eylül 2003’de evinde aniden bayılması ve düşerek 4 kaburga kemiğini kırması üzerine hastaneye kaldırılmıştı. 78 yaşındaki Boşnak lider, daha sonra bir iç kanama daha geçirdi ve sonunda Bosna-Hersek’in Bilge Kral’ı Ebedi lideri, eski Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, Saraybosna hastanesinde 19 Ekim 2003 günü Rabbine yürüdü.
BİLGE BAŞKAN’DAN BİR KAÇ SÖZ…
-Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler.
-Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın.
-Hukuk benim için sadece meslek değil inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefem.
- Din hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder.
- Kur'an edebiyat değil, hayattır. Dolayısıyla O'na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.
- Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza, akılımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız? Küçük ve kırılgan bir insanda bile insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir. Gücümüz, bilimimiz, edebiyatımız nerede? Nerede buluşlarımız, küllî iyiliğe katkılarımız?
Kayıt Tarihi : 6.11.2020 23:43:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
NOT: Bu yazı Bosna Hersek’in kurucu lideri ve ilk Cumhurbaşkanı değerli devlet adamı Aliya İzzetbegoviç’in kimliğiyle ilgili olarak bir tanıtma ve bilgilendirme yazısı olarak derlenmiştir. Yeterli olmadığını düşünenler olabilir. Daha geniş bir bilgiye ulaşmak isteyen dostlar için İnternet’te daha ayrıntılı bilgi mevcuttur.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!