[Düşperisi'ne]
ağzımda sözlerini bilmediğim bir türkü
cebimde çocukluğumdan kalma kelebek ölüleri
bilmediğim yerlerden dönüyorum
aklımda sevdam iğneli
daha önce görmediğim yerlerden geçiyorum
koltukaltlarım terlemiş
anlamsız şeyler akıyor aklımdan peşi sıra
yığılıp kalıyor olduğu yere
aklımı kaçırmaya niyetlenmiş peri kızı
taşıyamıyor sevdanı
çocuk bakıcısı olmayı düşünüyorum
büyütmeyi benden olmayan ruhları
portakal kabuğundan kuleler yapmak istiyorum onlara
ya da elma şekerinden çocuk maması
imkânsızlıkları göstermek istiyorum
ve onlara duyulan sevdayı
çocuklar yetiştirir belki
büyümüşlerin es geçtiği çiçekleri
boşuna anlatmaya çalışma bana
benim ellerim deniz kokmaz
kabullenemem yokluğun fırtınalarını
fenerlerin yol göstermezken
belki doğru / yanlış belki
hiç demirlemediğim limanlarda bile sevgilim var benim
ama eğer geçicilikler yaratmıyorsa kaderi
bu neyi değiştirir ki
öyle ya
bir de güneş doğmaz sabahlarımıza
hep yok saatler yaşarız zamansızlığın hatırına
bir gülümseme bile yeter olgunlaşmaya
ve kâfidir yelkovanın bir adım ilerlemesi
duyulmasa da tik takların sesi
öyle ya
bir de dünya var değil mi
kalp sekmelerimize her daim yabancı olan dünya
onun için korkma tut elimi
delilik delil değil değilliğimize
kızgın falan değilim aslında
portakalları soyup kabuğunu atanlara
zaman çizmemiş onların resimlerini daha
dondurma akıtmamışlar askılı pantolonlarına
süpürge telinden kayıklarının tayfası olmamışlar
nerden bilecekler bütün çiçeklerin mavi olması gerektiğini
ya da en korunaklı yapı olduğunu portakal kabuğunun
günler geçmişten kopup gelmediler daha
yaşamamaya direniyoruz ilk zamanlarımızı
çocuklar büyüdü oysa çiçeklerin gölgelerinde
portakal kabuğundan kuleler yaparak
ama ne desem boş sana
tapmışsın bir kere putlara
onlar koruyacak sanıyorsun seni
kurutacak sanıyorsun ömrünün kanayan yerlerini
oysa geçmiş o kadar geçmiş değil daha
bunu sen de biliyorsun biliyorum
peki ya neden...
neyse...
tahtalarda ruh yoktur demek
meşrulaştırır mı putlara tapmayı
bana imkânsızlıklarımızı anlatma
kulelerimi yeni yaptım ben
aklının almayacağı şeyler yaptım sevmek için seni
bulutlara mağralar oydum korumak için
martıları taşladım
yokluğunun göbeğine kurdum şatolarımı
akıp gelmedin derinleşen sevdamın çukuruna
akıtıp gitmedin deliren şelâlemden suyunu
kandırdın yüreğinin inanan yerlerini
kendine bile itiraf edemediğin duyguları kandırdın
izin vermedin büyütmeme seni
hep kendi bildiğin yollardan geçtin
kendine ormanlar kurdun
ve tek tek yaktın ağaçları sonra
bunalmıştın kendine ait olmaktan
dışarıya açmak istedin bütün kapılarını
söküp attın sığınaklarına kapanan menteşeleri
çocukluğuna dönmek istedin
portakal kabuğundan yaptığın kulelere
ama bilmediğin bir şey vardı sevgilim
sen büyüdükçe çocukluğunu da büyüttün
celâl hikmet
7503 ç.kale
Kayıt Tarihi : 16.5.2003 13:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!