Polifonik İnek Şiiri - Hanzade Servi

Hanzade Servi
26

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Polifonik İnek

Kalabalık bir belediye otobüsünden
Geceye bakarken;
Hiç girmediğim,
Adını bile bilmediğim
Apartmanların
Yarım çekilmiş
Perde aralarından
Yabancı salonlara
Birkaç saniyeliğine,
Onların haberi olmadan
Misafir olurken
Farkettim
Niçin her otobüsten
İnip koşmak istediğimi…
Çünkü ben otobüslere ait değilim
Otobüslerin olduğu zamana bile ait değilim
Ayakkabılarımın ezberleyeceği kaldırım taşlarını,
Yol kenarındaki çiçekleri,
Her gün yanından geçeceğim
Ağacı özlüyorum

Yayalara yeşil yanıp,
Omzum on beş farklı omuzla
Benden habersiz tanıştıktan sonra,
Hemen kaldırımın sağında
Kovalara demet demet esir edilmiş
Karanfili, gülü
Ve adını bilmediğim diğer çiçekleri
Koklamaya niye korktuğumu buldum
Ben onların araba egzozunu,
Cep telefonu sesini,
Benim msn adresimi
Bilmedikleri bir döneme aitim
Korna seslerini dinleyen karanfil
Eğer karanfil gibi kokuyorsa hâlâ,
Bu onun can çekişmesidir
Ardımdan sessizce seslenmelerine
Kulaklarımı tıkayıp
Kalabalığa karışmalarım bu yüzden…
Kalabalıklardan nefret ettiğim halde

“Yeni elektronik postanız var”
Yazısını gördüğümde,
Bağlantıdaki üç saniyelik
Yavaşlığa bile
Tahammül edemeden;
Sırf gönderenin adı dost,
Kelimeler sıcak diye
Heyecanlandığım
Sanal mektupları okurken,
-Nerede gerçek mektupları beklerkenki sabrın? -
Neden bilgisayarı kapatıp
Bir daha açmak istemediğimi buldum
Çünkü ben bilgisayarın
Adının bile olmadığı
Bir döneme aitim
Ben kır evimdeki çöpü
Boşaltmalıyım her gün,
‘Spam mail’ kutusunu değil…
Cep telefonundaki polifonik çağrıdansa,
Ahırdaki ineğin çağrısına koşmalıyım
İneklerden korksam bile…
Ki hiçbir inek,
Radyasyon yaymaz
Ya da gece aradığınızda,
“Ahırın kapsama alanı dışında” olmaz
Evdeki kordonlu telefon,
Beş kişiye bile yetmeli
Ki yeterdi zaten
Telefonum kordonluyken,
Hem daha yakışıklıydı
Hem beni daha çok dost arardı
Arayanın kim olduğunu
Gördüğüm bir renkli ekran yokken,
Sohbetler daha sıcaktı
TV kumandam yokken,
………….?
Yanına gidip değiştirirdim kanalı
-Televizyonsuzluğa dair bir anım yok maalesef-
Olsun isterdim
Belki onu da yaparlar
‘Anımatik’lerden çekeriz istediğimizi

Yedinci katın penceresinden,
Gözlerim kapalı,
Düzayak
Alabildiğine uzanan
Bir bahçeye bakarken,
Niçin mutsuz olduğumu
Anladım
Ben bu döneme ait değilim
Kabloları sevmiyorum
“O zaman wireless kullan, hehehe”
Esprisine gülmüyorum
Ne zaman yüzüm aydınlansa,
Geçmişe ait bir şey
Beni bulmuş oluyor
Tahta bankı, denizi, rüzgârı,
Yağmuru seviyorum
Çünkü onlar eskiden de vardı
Eskiden olmayıp şimdi olanı
Kullanıyorum
Ama sevmiyorum
Bana sadece mektup ve kordonlu telefonla
Ulaşırlarken,
Daha kıymetliydim
‘Ulaşım araçları’ çoğaldıkça,
‘Ulaşım’ azaldı
Ucu bana çıkan
Bir sürü sanal yol açıldı
Geleni gideni de oluyor olmasına…
Peki biten ne?

Yıllarca görüşmüyoruz,
Sonra birbirimizi buluyoruz,
‘Msn’ler veriliyor
İlk ikili ‘online’lığa
Her şey sığdığı için mi
Ardındaki günler
Ya ‘meşgul’e,
Ya ‘dışarıda’ya ayarlanıyor?
Herkes kendini‘dışarıda’ sanıyor
Oysa herkes ‘içeride’

Bir odaya kapanıp
Sanal harflerle
Konuşmak istemiyorum
Harflerin, çikolata kokan
Dost nefesleriyle,
Odamda olmasını istiyorum

Dedemin daktilosunu seviyorum
İpinden çekince yürüyen
Tekerlekli tahta oyuncağı,
Anneannemin ördüğü hırkayı seviyorum
İki koca torba dolusu mektuplarımı,
Yolda bacaklarıma
Sürünen yavru kediyi seviyorum

Apartman, belediye otobüsü,
Kalabalık, internet, cep telefonu,
Hipermarket dönemine ait değilim
Ben onların
Adının bile olmadığı zamanları özlüyorum

Küçük bir ev,
Bir bahçe, birkaç hayvan,
Bir deniz parçası…
Kayığım olmasa da olur
Uzaktan geçerkenki görüntüsüne razıyım

Kaçamayacağımı bildikçe,
Daha mutsuz oluyorum
Peki geçmişe dönmek isterken,
Niye cep telefonlarının
Özelliklerini karşılaştırıyorum?
“Kredi kartına kaç taksit? ” sorusu,
Telefon yerine inek sesi
Duymak isteyen birinin
Dudaklarında ne yapıyor?

Öyle bir geçiş dönemi çocuğuyum ki,
Bilgisayarsız,
Cep telefonsuz olmanın
Neye benzediğini de biliyorum
En azından buna sahibim
Üniversiteye kadar böyleydim
Sonra ben de elden gittim
Bir kere tattıktan sonra,
Geri dönüşü yokmuş
Bu yüzden ben,
Hiç tatmamış olmayı
Özlüyorum

Dalgaya kendimi bıraktım artık
Ya yükselir,
Ya batarım
Çaba göstermiyorum
Ben o dalganın denizine
Ait değilim çünkü
En azından bunu biliyorum
Hiç yaşamadığım
Geçmişi özlüyorum

Ki benim sorunumun çaresi
Yine teknolojide
Beni geçmişe götürecek
Zaman makinesini bekliyorum

Hanzade Servi
Kayıt Tarihi : 17.3.2007 22:54:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hüseyin Yük
    Hüseyin Yük

    ne kadar güzel anlatmışsınız metal şehirlerle çiçek kokulu köyünüzü yüreğinize sağlık saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Zeki Karabağ
    Zeki Karabağ

    güzel bir iç boşalım yaşamışsınız farklı bir beyinle tanıştım tebrikler

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Hanzade Servi