sabah vurmuştuk dağ yoluna dize yakın ot
ağır tahta kapının önüne yığılmış tezekler
göz alabildiğine ekin tırpanın bileyli ağzı
uzakta sislerin içine karışan sap arabaları
üşümem biraz geçmişti ötüşen tarla kuşları neşeyle
öküzler ter içindeydi sen gülümsüyordun pencereden
yabancıyım direklerinde kaynayan ölü şehre
kaldırımlardan fışkırıyor tonlarca karanlık
valizimde yaktığım şiirlerimin külleri
yol daha çok paslı aynaya kirlenmiş
çarşafın üzerine uzandı sararmış fotoğraflar
seneler önceki gece uyku yağmur nerdesin
tek dize yetecek bana yakalayabilsem ışıkta
içinde bulacağım kaybettiğim sözcüğü kırılmış
suyun üstü yüzüyor yıktığın duvarla örülü
şiirin gizini asla söylemeyecek eski saat
kaçıp gidiyor hayalet dergi yığınlarına bencil
kibar kibar balıklara bakıyorum sevinç içinde
… tek gerçek yolculuk, aynı gözle yüz değişik ülkeyi dolaşmak değil, aynı ülkeyi yüz
değişik gözle görebilmektir. M. Proust
kovalarken karanlığı alnımdaki asfalt
uykunun köşetaşlarını sallayan arayışta
seccadeler deviniyor tavanda duraksız
bir vcd balkıyor hayalimde
ingrid bergman şaşırıyor olanlara
afrikalı çocuk ağlarken hıçkırarak
bir pentium üç olduğumu düşlüyorum
pencereleri demir parmaklıkla kaplanmış,
dalgalar siliyor kumsaldaki tenha adımlarımı
beni de kat kitabına diyor karınca uzayarak
kıvrılayım sarı bir sayfanın üst kenarına
yanımda fırtınanın yıktığı köhne iskele
okuyan çıkar trafik kazasında ölecek
hep aynı yerde kalmak istiyorum anla beni
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!