Şişeleri parçaladığımda
yarım bırakılmış bir kadeh
kıpkırmızı çakmak taşı
teklemeli yürek
gong sesi
Mora dönüşüveren mermer kırıntıları rakkase ve topuk sesleri keskin
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Devamını Oku
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Mora dönüşüveren mermer kırıntıları rakkase ve topuk sesleri keskin
Sanki Petersburg’da eksi ellidokuz sonrasında don adresim sevdiceğim...
Her güzel şiir, çağlarının, devirlerinin insani bir soluğudur. Az, özlü, damıtılmış membalardan kristalize edilmiş kelimelerle, anlamın engin deryasında bilgelik yüklü emektar gemileri ustaca yürütmektir.
Değerli paylaşımınızı ve kaleminizi yürekten kutluyorum. 10 + ANT. Saygı ve sevgi ile kalın.
Hikmet YURDAER
Bu şiiri yorumlamak beni aşar üstadım...Ne kuş sütü içtim, ne de bıldırcın yumurtası yedim. ' Tatmadım, bilemem ki' derler ya, işte öyle...
kalem biraz asi biraz duygusal dokunuşlarla gezinmiş.
Birşeylere isyan ve göndermeler....
Farklı ve ama flu bir anlatım ...Ya da bendeki algı böyle.
Kendine has güzelliğine değinmeden geçmek olmaz ama.
Kutlarım Necdet Hocam...
Saygımla...
İlkbahar da olsa, geçmişin sancıları dinmek bilmiyor sanki. Kurulan sofra ise bir 'kandırmaca' gibi. Belki de sadece avuntu. Değerli şairi ve şiirini içtenlikle kutlarım. 'It was a pleasure'...:)
Sevgi ve saygılarımla....(+10+Ant)
Başlık 'lütfetmek' ise... 'Lütfeden, edilen' kim, ya da ne? Ama dipnotta 'haz' diyor şair... Demek ki 'eş anlamlı' bir sözcük, yabancı dilde...
O zaman 'haz veren' bir şeylerden sözediyor olmalı şiir..
İçine girince:
'Sanki bir akşam sefasından sonra rakı ya da şarap şişeleri kırılmış... Yarısı dolu bir kadeh... Sigara yakmaktan yorgun düşmüş çakmak taşı ve belki fazla içmeye tahammülsüzlükten tekleyen bir kalp.. Ve gong/uyarı...'
Alttaki beyitte;
'Sanırım bir salon... Işıklandırılmış 'mor bir renkle..' Dans edenlerin sesleri dikkat çekici... Ama şair çok üşümüş...'
Ve son bölüm;
'Menü zengin... Tasvir belki eksik bile... Oldukça besleyici olmalı ki, yiyen kendisini 'ateşli' ve yeni bir baharın başlangıcında hissedebiliyor...
Ve olağan, yaşanmışlıklarimdan' diye bitiryor şair...
Ne anladım şiirden? Anladığım kadarını yazacağım elbet...
'Şişeleri kıracak kadar öfke duyuyor olmalı şair... Birileri göz kamaştıran mekanlarda rakkaselerle, zevkle, kuşsütüyle, bıldırcın yumurtasıyla yer, içerken...
Bize de kala kala olağan, süreğen bir yaşam kalıyor...'
Hazcılık bizim neyimize?
İşte bana geçenler buydu... Doğrusunu, anlatılmak isteneni elbette Değerli Dostum Arslan biliyor...
Şiiri ve dostumu kutluyorum...
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta