Ramak kalmıştı biraz daha yakın olmama sana, ama olmadı. Ne güzel hayaller, ne güzel ümitler besliyordum penceremin önünde. Ufaladığım ekmek kırıntılarıydı sanki sevinçlerim… Seyrederken dışarıda akıp giden insanları ve baktığım her yüzde seni görüyordum. Ümidim vardı başımı ne yöne çevirsem seni göreceğime, gezdiğim koridorlarda kokacağına kokunun ama yazgı izin vermedi, kursağımda kaldı sevinçlerim… Belki istediğim çok şey değildi ama yine de çok gördü, yazmadı seni yanıma kader. Biliyorum platonik bir senfoni çalıyor kulaklarımda, biliyorum tek perdeli ve tek kişilik bir tiyatro benimkisi, yine de olsun varsın, içimi kaplayan tarifsiz sıcaklık ve bu nedenle yüzüme vuran o utangaç ve mağrur gülüş yetiyor ruhumu okşamaya. Her nedense çok istenilen, yürekten arzulanan her olgu, olmama yolunda ayak diretiyor. Ardı sıra hüsran, ardı sıra hezeyan, ardı sıra tarifsiz bir sızı… Ertelemelere hüküm yemiş gönlüm… İsteklerim o kadar küçük dünyalara aitti ki, sadece aşım olsun misali. Sadece gözlerim görsün, yüreğim yansın razıydım. Bu kadardı mutluluğum ama çok gördü kader… Sense biliyorum, benim bu platonik dünyamın dışında bir üzüntü içindesin. Biliyorum bu da olmadı diye üzülmektesin. Biliyorum ve hissedebiliyorum içinde var olan hayal kırıklıklarını ve tadını alabiliyorum gözlerinden süzülen yaşların... Bu da olmadı, bu sefer de olmadı diye dövünüşlerini… Verilen vaatler, tutulmayan sözlerle örselendiğinde, meydana çıkan o güven duygusunun yıkılışı kadar insanı yaralayan bir şarapnel parçası daha yok. Hissedebildiğim o amansız acını, alıp kaçıramıyorum senden uzaklara, susturamıyorum içinde kopan tarifsiz fırtınaları, omzumu sunamıyorum bir sığınak misali. Platonik bir kargaşa, platonik bir tutku, platonik bir hikâye, tek kişilik drama, tek kişilik bir senfoni orkestrası bu bendeki…
Sendeki yerimi biliyorum ve bu nedenle yaşıyorum gizliden gizliye içimde… Sakladıklarımda saklıyım bunca zaman ve bu sebeple ki sustuklarıma kulak ver beni anlamak için ya da en güzeli bırak, ben istediğim gibi şekillendireyim seni… Kimselere söyleme ne olur. Sus! Kendine bile söyleme, bozma mutluluğumu, alma sevincimi, ruhumu okşayan ellerini bırak üzerimde… Platonik de olsa, uzaktan uzağa da olsa bırak izin ver. Gör ama görme, duy ama duyma, alma benden umudumu…(Nietszche) ”Düşün... Kim üzebilir seni senden başka? Kim doldurabilir içindeki boşluğu, sen istemezsen? Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen? Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen? Kim sever seni, sen kendini sevmezsen? Her şey sende başlar, sende biter... Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme…” ve Murathan Mungan’ın şu dizeleri her zaman etkiler beni. Der ki:
Geldiğimde notun duruyordu masanın üzerinde
Sekizde yatmıştın
Saatime baktım sekizi beş geçiyor
O gün anladım bu ilişkinin yazgısını
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta