Plasenpatetik Şiiri - Habibe Merih Atalay

Habibe Merih Atalay
496

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Plasenpatetik

yaşıyordum hayattaydım
sorumlu değildi kimse varlığımdan
babamla anamdan gayrı

yaz deniz güneş kum fırtınası geçmişte
bilinmez hatalar yaptığımı hatırlatıyordu
aptallık ettiğimi kimileyin çok

sakatsan ve yalnızsan diyordu
büyük ahmaklık etmişindir

yaptığım tüm işlerden dolayı
hesap vermek zorunda kalacak da
bendim dolayısıyla

kopup geliyordu ardından
siyah yeleli özgürlük
biten son güneş bıçkınlığında
bağrını tetiğine yasalladığı
direnmenin iştahıyla kişniyordu

haykırışı bir ağaç kökenindendi
ç ı r ç ı p l a k binicisinin

kızıl otlarla kaplı toprakta
ne şahaneydi kıvrılıp yazmak uykuya

gökyüzü seyrede dursak
bakir koyuncağızından doğsak esintisinin

hışırdıyordu dallarından ağacına susmak

...

uzunca bir süre orda öylece asılı kalsak

...

sırt çantasından matara çıkarıyorum
boğazından kurumuş bir yudumcuk akıtıyorum
-serin-

h a y ı r buradan uyanamayız u y a n a m a m
o şelale ki zor bir tümceydi kuruluşu tınısı bir hoştu
yine de bir garipti ama tanıdıktı nerden
galip bir yerinden yükselen alana doğru
yüksek miydi gerçekten -o denli-

çavdarmahmuzu yemişlerin geçmişinin barakalarında
içe değil dışa özendirilmiştik -öze değil kabuğa-
emeğin tarihini de gerçek tarifini de bilmiyorduk
bu yüzdendi kaybedişi sihrini masalların da

...

bu kadın ki..
düşün ki neler başardı
bir moda ikonu olmadı
gümüş tepsilerde sunulmadı aşk
mutlu sonlardan

ne kürklere ne altına çevrilen 0km. limuzinlere
ne özel jetlere yatlara katlara garsoniyerlere
uluslar arası gezilerde patlayan şampanyalara bile
-özetle- bürünmedi havası ' m a s a l s ı ' renklere...

bu kadın ki uğruna yaşamanın
pahasına hayatta kalmanın
dünya çapındaki şöhretini sundu bedelli
oda çapındaki önemi için

...

helalleş.. bu büyük bir yelkenli
çavlana ilerliyor nehir boyu
süzülen uyusun da büyüsün gün ninni
yol alıyor başağrısı korkunç bir rüyadan düşüşe

...

et parçaları sökülüyordu ağzımdan
atmosfer tam bir kaos çöküntü içimde
her şey çöküyor tanıdık tek bir sima sarayı gözlüyor
çantamı toplamaya yok vakit

mekana camdan girdik -kapı kilitliydi-
önce "eğleniyor insanlar" sanmıştım
merdivenleri çıkmaya başladık -çalıştıkça-
her bir adımda basamaklar sökülüyor tek tek
-erkek işçiler var- herşey birer birer kayıyor
ayaklarımızın altından -işçiler- masum yüzlü
-bakıyorlar- görünürde olmayan bir taciz var
çıktım

uzun zamandır dışındayım
küçük bir kız "denizden gidelim"
diye bağırıyor
hayır diye bağırıyorum hayır
anlamıyor musun
hayır demek hayır demektir
h a y ı r ın anlamını anlamıyor musun

çantam darmadağınık
hiçbir eşyamı toplayamıyorum
saçmalanmışlar yönlerine

'ç a n t a m' diye bağırdıkça
'l ü t f e n' diye yalvardıkça
ağzımdan lifleri örümcek ağımın
sökülüyordu -avuçlayıp avuçlayıp-
-atıp saçıp- bağırmaya anlatmaya
konuşmaya çalıştım
çalıştıkça etler gelmeye başladı -lokma lokma-
-etler-

her kelimede bir et parçası sökünüyordu
-düş dehşet-i - büyük çöküntüyü açmıştı
ben ve bir takım insanlarsa çukurundaydık
insanların çoğuysa bakıyordu -tepesinde- kenarından
kimse eğlenmiyor kimse de kederlenmiyordu bu hale
aranan sadece bendim

aranan
kıyameti görüyordum
yaşlanan bendim

iki işçi -bir an alt dudağından öpüşecektim- biriyle
biri de alttan alta bacaklarıma dokunmaya yelteniyordu
tam o an vazgeçtim uzaklaştım öpüşten

çökmeye devam ediyordu yer
gürültüsüzce yavaş çekim
her şey gibi kayıptık şimdi

kızkardeşlerim eğlenmeye gelmişlerdi
annemse bihaberdi olan bitenden
ağzımdan etler kopuyordu
babamsa sağ

...

önemli bir rol oynamak bu -bu- hepimizin taşıdığı bir itki
arenaya çıkmışlığım yok elimde parşömen rulolarla
-Ceylan derisinden- avucumda -bir- hançer
toplum dikenini delik deşik edecek -bir- düşünce taşı
-kabına sığmayan- kabasına saplayacağım -bir- enjektör tutmuyorum
parmaklarının ucunda -içinde- virütük bir karışımı olan magmamın

amaç -seviç coşku- benden çaldıkları -geri çalmak-
on dokuz yaş enerjimi soğurmuş tüm toplumsallığını
-çürümüş- atıllaşmış -köhnemiş içten içe yapımı-
farklı bir dünya anlayışıyla silip sürüp -koşmak yeniden-

papatya papatya'yı sever ve evet
salyangozların da bir uyku düzeni var
aptalca soru diye bir şeyse yoktur

...

her gün rengarenk dokur günleri bu tezgah
türlü çeşitli insan kaynaklarıyla

kimimiz bacaklarımızdan düğümlüyüzdür
kimimiz kollarımızdan
kimimiz başımız-boynumuzdan
belimizden kimimiz bütün bedenimizden
gömülürüz an an döl yatağındaki damarlı
süngerimsi yapıya -ısı ve basınçla- biçim alır
sentetik ya da organik hoşa giden sıcak kanlı ortamda
yumuşak ince deriden küçük kaba dokunuşlu örgüsü

kimimiz kinimizle kimimize kilimimizin
ecüş bücüş curcunalı çapulcu-çaputları bağlanırız

günde kaç metre dokunmalıyızdır kim bilir

bir gün kaç metredir ki bizden desenli kilimimizde

...

hayran olmayı ve kalmayı
öğrettiler bize masalsı kahramanlara
öğrenemedik kahramanlığı

katlanıyorsak hâlâ
vahamete verâset varetmelere
-ayrılmaya- ayrışmaya rulo
birleşmeyi -bireşimi- de sarmalayabiliriz
mayalayabilmeliyizdir temel davamızla
:
sanat insan ruhunu tetikler

sanatçı da nasibine düşen isabeti alırken
herhangi bir ayrım gözetilmez onun için de
vururken vurula çarparken çarpılabilir

çarpılırken çarpar ya da çarpmaya bilir
vurulurken vura da vurmaya da bilir..

..

Habibe Merih Atalay
Kayıt Tarihi : 12.7.2013 13:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Plasenpatetik, altı ulamdan oluşuyor: plasenta+sempatik+patik+patetik+plastik+tetik= plasenpatetik 28 Mayıs - ‎ 12 ‎ Temmuz ‎ 2013 ‎ Cuma 13:17:18

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Habibe Merih Atalay