Sadece 'gerekli' olduğu için yazılan yazıların, çıkılan basamakların, harcanan emeklerin, verilen yemeklerin, gidilen müzelerin, atılan füzelerin, alınan yatların, satılan katların, okunan kitapların, gülümseyen hatların, yaşanılan hayatların tam da ortasındaydı mutsuzluğum.
Onu göremeyenlerin, deli ya da umarsız olma ihtimalinin bir ihtimali yok muydu?
Görenlerinse buna müdahale etmeme iradelerini kullanmaları, mantıklı bir açıklaması olacaklarından mıydı, yoksa bırak olacakları olmayacaklarından bile soyutlandıkları yolculuklarına hep devam mı edeceklerdi?
Hayat böyle mi sürecekti, ya da sürmeyip her seferinde ölünecek miydi?
Sizce yaşamak nedir, sahi?
Bazı şeyleri görmezden gelip kalıplara tıkılıp kalmak mı, bunlara baş kaldırıp içimizdeki çocuğu hayat ormanına salmak mı?
Hala medenileştiğini sananlara göre mutlak çözüm yolları vardır bu hayatta.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum