Pıtırcık ile İlimcan

Hayrettin Taylan
1968

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Pıtırcık ile İlimcan

Gözleri bulutsuydu Sudenur'un.Minyonluğu ve şirinliği güzelliğin kitabesi olmuştu.
Çocuksu olması ona olan sevgiyi büyütüyordu Çiçekleri çok severdi Okula her gelişinde sabahleyin bir gül alır çantasına asardı.Ceketine, önlüğüne, çantasına, tokasına renkli renkli çiçekler takardı.Uzaktan bir Çiçek.
Okulunda 'Çiçek güzeli' olarak anılırdı. Dersleri ortaydı..Sözleri çiçek çiçek açılırdı.Ruhunda tükenmeyen enerji vardı.Enerjik ve komikti.
-Bir gün okuldan çıkıp sahildeki bahçesi çiçekli kaffeye gitti.Masasının etrafı çiçeklerle çevriliydi.
Nereye giderse gitsin çantasında çiçekli bardağını taşır çayını ondan içerdi.Yine öyle oldu.
Garson çiçekli bardağına çayını getirdi.Bir taraftan çay içiyor bir taraftan çiçekli kalemiyle 'düşünsel yazılar yazıyordu.'
'Hayat, Özel bir melodiyi yakalayarak mutlu olma sanatıdır.' Bunu yakalamak için, şanstan çok çabalayışın güneş olmasıdır. Aşk ise ruhsal özleyişin arayışta doyumlanış zirvesidir. Kavuşmanın ertelenen mevsimlerinde
Kırağılar düşer hayale... Hırçın bir aşk dalgası sevilme kayalarını döver ve aşınır aşk
En büyük bekleyiş, beklemeden gelinen andır.
Bu notları bitirdi,Denize baktı.Kafenin yanına çiçeklerle süslenmiş,çiçeklerle boyanmış, elinde bir demet gülle Sudenur diye bağıran birisini gördü.Sudenur,şaşkın şaşkın bakıyor güller arasında sadece kafası görünüyor.
-Kim bu? Çiçekleri görünce zaten sandala koşası geldi.Ayağa kalktı.güzel bir bahar günü.
Her tarafta çiçekler açılmış, bahar yemyeşil gelinliğini giymiş, hava sıcak elbiseyle geziyor.Deniz coşkulu coşkulu dalgalanıyor,her şey aşk için hazır sanki.Sudenur sandala iyice yaklaştı;
Sudenur: Kimsin?
-Sandala bin Sudenur.
Sudenur:-Belki beni kaçıracaksınız; Kimsin? Yüzünü göreyim.
Delikanlı yüzünü çiçekler arasından çıkardı.Meğer yan sınıftan Ahmet Fuzuli'imiş.Sandala bindi.
Tüm çiçekleri elledi, kokladı.Sandalda zıpladı.Ahmet Fuzuli ile göz göze geldiler.İşte ne olduysa orada oldu.
Çiçekler arasında bir bakışın faturası kalplere gönderildi.Hayat durdu.Gözler konuşuyor.İçsel volkanlar aşk patlıyor.İkisinin yüreğinde''Vezüv'ler gün yüzüne çıkıyor.Ahmet Fuzuli bir yıldır Sudenur’un peşindeydi.
Okuldaki bakışmalar, nazlanmalar, kaçışlar, aslında bu buluşmanın keşfine kadar uzanıyordu.
Bakışıyorlar,Kaffedeki herkes onları izliyor.Gökkuşağını andıran sandalda,çiçekler arasında bakışan iki liseli aşık...
Çocukça,masumca ve volkanca. bir şey. Ahmet Fuzuli bir yıllık harçlığından ve en son iki iddiadan
kazandığı parayla bu nostaljik aşk oyununu oynuyordu.İki kişilik film dakikalarca sürüyor gibi.
-Ahmet Fuzuli:Öyle yabancı gibi bakma''Pıtırcık''.Bir bakışın için ömrümü vermeye hazırım.Bir bakışın yaşam kaynağım. Uzun metrajli bir yalnızlık filmidir içimizde biriken.Bir yıldır seni,yazdım, seni çektim, seni oynadım.
Örülü çitlere dolanırdı çiçeklerin,yürüyüşlerinde elmas adımlarının yankısı düşerdi ömrüme.Güzellikler yakamozunda sensizliği bulur içim deniz deniz olurdu çekilirdim.
“Sevmek benim ilk ödevim..Sevilmek tümden hakkım”
Suskun kalışların kanatır içimi.İçimde gemiler yürür limanına,seninle büyürüm sonsuz aşklara.
Dinle desem son şarkımı daralır mı yüreğin?
Seni seven,senli bir gelecek olsam, kömürüm olur beni ısıtır mısın aşkın en soğuk odalarında.

- Sudenur:Bakmıyorum sana.Gözlerimin ödevi var.Sana bakmakla geçiniyorum.Tek kazancım bugün sen oldun.Biliyor musun çok zenginim yıllardır fukara ve fakirdim; ama bugün zenginim.
Ahmet Fuzuli susup kalakaldı.
-Çok sevindim ve çok hoşuma gitti.Çiçekten vurdu beni.Yürekten vurdu beni.Romantizmin dünyasıyım.
- Sudenur:Hele ''Pıtırcık'' dedinya.Onu çok sevdim.Beni özetleyen bir şey.Bende sana bir şey bulacağım.
Gerçi adın ne kadar güzel Ahmet Fuzuli.Bir büyük edebiyatçının ismini taşıman ruhuna kadar işlemiş.Leyla ile mecnun'un aşkı sende tümlenmiş.
-Ahmet Fuzuli: Babam ve annem edebiyat öğretmeni ikisi Fuzuli ödevini araştırırken tanışmışlar.
Babam şair. Bir şiir şöleninde anneme bir şiir okumuş, şiirin sonunda evlenme teklif etmiş.
Babam şair-yazar-eğitimci, annemse edebiyat doktoru.
-Sudenur: - Ne güzel çok sevindim. Duruşun mevsim gibi. Bakışın İstanbul'a benziyor.
İstanbul gizemli ve değişken. Ruhumun çiçeklerine yuva yaptın. Arı gibi geldin ruhsal bahçeme.
- Ahmet Fuzuli: Gizemlerine geldim. Benzeşlerine benzemiyorsun. Her şeyin çiçekçe.
Çiçekçe ve özelce. Bütün okul sana lal.
Minyon ve güzel. Çocuksu ve zeki oluşun tüm erkeklerin hayallerine deprem olmuş.
Senin olma depremi sürüyor. Ben bu depremin enkazındayım. Aşkın kurtarma ekibi olarak kurtaracak mı beni?
- Sudenur:Ruhumun çiçek mevsiminde geldin,su,çiçek,aşk…
Sandalla yolculuk devam ediyor Hafif bir rüzgar esiyor.Sudenur,bir taraftan eteğini tutuyor
bir taraftan üşümemek için çırpınıyor. Rüzgar şiddetini arttırdı. Denize açılmışlar.
Haydarpaşa’ya yakın dalga kırana doğru rüzgarın şiddetiyle sandal ala bora oluyor.
Bağrışmalar, çırpınışlar, bütün Kadıköy’de yankılanıyor. Haydarpaşa'ya uzan dalgakırana
Yaklaşıyorlarken sandal batıyorlar. Ahmet Fuzuli,Sudener’le denize atlıyorlar.
Sandal kaptanın yardımıyla dalgakırana çıkıyorlar. Sudenur orada bayılıyor.
Ahmet Fuzuli ceketiyle üstünü örtüyor. Alo sahil güvenliği arıyor.Sudenur, hala kendine gelmedi.
Haydarpaşa'daki dalgakıranın üstünde bekliyorlar.
Sahil güvenlik geliyor.Onları hastaneye götürüyorlar.Ahmet Fuzuli'nin sadece alnı kanıyor.Sudenur,baygın

Sudenur gözlerini açtığında yatağının etrafı çiçeklerle donatılmış ve yatakta.
Sudenur: - Ben nerdeyim. Neden buralardayım. Haberi duyan hastaneye koşuyor.
Ona hayran olan tüm erkekler hastaneye koşuyorlar. Bir anda hastane doluyor.
Herkesin elinde bir demet çiçek. Hastane tıklım tıklım.
Yaralı,kalbi yaralı iki kişilik filmin hastane kısmı çok farklıydı.
Sudenur okulda her gün bakışlarına mahzur kaldığı onlarca erkeği yanında görüyor.
Onlarca hayranı yanında. Oysa onca erkeğin arasında bir çiçek.
Çiçekler çeşnisinden, sevgi çeşnisine uzanıyor. Sevgi gösterisi bitiyor. Herkes tek tek ayrılıyor.
Ahmet Fuzuli geliyor alnı sarılı,gözlerinden aşkın damlaları akıyor,sözlerinden tutkunun cümleleri akıyor.
-Sudenur: ilimcan ne oldu! İyi misin?
Ahmet Fuzuli:İyimisin? İlimcan kim?
Sudenur: Sen.
Ahmet Fuzuli: Ben mi? Şuurun yerine gelmedi mi? Ben Ahmet Fuzuli.
Sudenur: Şuurumu seni gördüğüm an kaybettim. Sensizlik bende annesiz yaşayan bebeğin ağlaması gibi.
Sen bana ''Pıtırcık'' dedin.Ben sana İlimcan, diyeceğim.
Ahmet Fuzuli: Aaa çok sevindim.Anlatılmaz anlar yaşandı. Bakışların canlandırılması sanki yeni yapıldı.
İki yaralı,iki sevgili, bir bakışın mutluluğunda yan yana oturuyorlar. Tam o sırada annesi arıyor Ahmet Fuzuli'i......
Ben şuan hastanedeyim, bazı işlemler var? Neden geç kaldın?
Ahmet Fuzuli: Anne bende hastanedeyim Bende bir hastayım. Doktor dedi kalbinde bir sorun var.
İlaç yazdılar. İlaç yabancı değil, yerli-Sudenur.Günde üç kez değil, her an içmemi istediler.
Bende Sudenur (Pıtırcık) ilacının yanındayım.
Annesi:Oğlum ilacın yanında ne yapıyorsun. Al ilacını gel.
Ahmet Fuzuli:'' Pıtırcık ilacını '' eve getiremem.
İlacın yanında olunca iyileşiyorum.Bu yeni bir ilaç. Aşk ilacı gibi bir şey. Severek yaşayarak içilir.
Annesi:Of ya! Tamam iç de git evine...
Bu defa Sudenurun babası aradı:-Kızım nerdesin?
Canım kızım nerdesin? Annen geç gelecekmiş. Sen nerdesin. Eve git, kardeşin gelince onunla ilgilen.
Sudenur: Baba hastayım. Kalpten. Kalbimde sorun varmış; ama merak etme ilacı verdiler
şimdi onun yanındayım.
Babası: Kızım ilacın yanında ne işin var. Al git evde iç.
Sudenur: Baba bu ilaç yeni,kalbin, sevginin ilacı. Yanında kalarak iyileşiyorsun.
Babası: Tamam kızım: İyileş de orada kal.
Yaşanmak hoşluğunda kalbi boşluk dolmuştu. İlim ve sevgi yan yana onlar yan yana.
İki zeki,iki çalışkan,iki gelecek aynası bu yaşta aşk yaşar mı?
Sorulardan soru,cevaplardan, cevap çıkar. Yaşanan mutluluğa, özellikli güzel günleredir.
Aşk kalbin arzulara varış imzasıdır. Aşk, ruhsal arayışın buluşmasıdır. Aşk, içsel özlemin karşı cinsle bileşimidir.
Ruhsal bir yolculuktan duyusal doyuma uzandılar.El ele tutuşarak hastaneden ayrıldılar. Msn adreslerini, telefonlarını aldılar. Bir taksiyle evlerine dönüyorlardı. Sudenur'un evine az kalmıştı.
Ahmet Fuzuli, çiçekçinin yanında durdu ne kadar kırmızı gül varsa satın almaya çalışıyordu.
Sudenur mutlulukla camı açıp onu izlemeye çalıştı. Bir kapkaççı çantasını aldı.
Ahmet Fuzuli gül demetini orada bıraktı. Onu kovaladı. Az ötede yakaladı.
Boğuşmaya başladı. Kapkaççı bıçağını çıkarıp Ahmet Fuzuli'ye sapladı. Ahmet Fuzuli kanlar içinde yatıyordu. Sudenur taksiden indi. Ona koştu. Türk filimlerinde olduğu gibi.
Yanına vardı, Ahmet Fuzuli' nin karnındaki bıçağı gördü görünce yanında bayıldı. İkisi orada baygın baygın yatıyordu. Hastaneye kaldırdılar.
Kendilerine geldiklerinde, yanlarında tüm okul ve aileleri vardı.
Mutlulukla el ele tutuşup gülümsediler hayata… Gözlerindeki ışıltılı atlaslarla güzelliklerin,
güzel geleceğin şehrine kral ve kraliçe seçildiler.Aşk büyür,hayat yürür, kader yaşananları sunar

Hayrettin Taylan
Kayıt Tarihi : 28.9.2009 12:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hayrettin Taylan