Sanki bir nebi görmüş gibi rüyayı zannımı vahiy nefsimi kurban bildim. Bıçağa yaslı yaşıyorken dünyayı Cebrail inecek gibi bekledim. Boynumda kan sıcaklığı ayılttı beni. Bir aldanış ne kadar büyükse dedim o kadar büyüktür elbette kefareti. Solacaktı hayat ve açılan her kapıyı arkasına yenilgi yaslayarak örtecektim.
Yürüdüm yarasaların sesleriyle karışık çirkinlikte haykırışlar yön verirken aşka. Ah o aşk ki şu kürenin zehirle barışık sefasına inat yol yordam istiyordu. Varamadım bir yere yalnızlıktan başka çünkü her dil öteki için konuşuyordu. Ahde vefa cesaret iyi niyet ve saflık anladım başıma bela örgülü şapka. Ve aklımda her şeyi bulandıran tuhaflık
Ben miydim duasıyla yağan yağmurun altında ıslanmaktan şikayet duyacak? Heveslenip kendini bıraktığı uçurumun gövdesinde tutunmak için dal arayacak? Geçti devran bitti rüya kesti bıçak. Bana kaldıysa şimdi son yakarış kalmıştır hatalarla kurulu pişmanlık surlarında. Ne düşmüşse payıma eğilip toplamaktır hayal kırıklığının kaskatı toprağında.
Annemin merhamet duygusundan fazlasıyla insana yaklaşan Tanrı'm. Vaktiyle dünyanın sarışınlığından ne bulaşmışsa kalbime ve eylemime derimi kazır gibi kazımaktan bıktım. Lanet okumak yetmiyor körlüğüme ışıtmıyor ruhumu kelimelerim Tanrı'm. Kalan ömrümü kuşatan karanlıktan bütün kelimelerinin altına sığınırım.
Kayıt Tarihi : 6.11.2020 16:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.