Pisik (Kedi, Çiftçi, Patişah)

İbrahim Çelikli
1151

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Pisik (Kedi, Çiftçi, Patişah)

eşeğin yemini artırmaz anırmak
köpeğinse işi-gücü havlamak,
kuyruk sallamak
yalakalanmak
ıslık çalarak,
“-gıdı-ğidi, gidi-ğidi”
“-kıçı kıçı me”,
“-me! me! ”
“-bosti, bosdi”
“bosti bosdi me! ” ile köpeği,
köpeğimize “-oşt” diyerek
geçirirdik birilerini

bir işe de yaramaz oysa;
koşarak gelir ıslıkla çağrıldığında
depit, yal ve yalağında
sofra artıkları bir de
eşek, eşekliğine doymasın diye belki de
öküzün kesi aktarılır batmasına

ıslık çalarak öküzleri
dudaklarımızı birleştirerek
“-brüşrş” ile atları sulardık
“-bürrrr” ile koyunları çağırırdık
“-beçi beçi” ile ile keçileri
tuz yalatarak sağardık

tavuklara yem vereceksek
“-gah bili bili”
“-pisdan, pisdan” der çağırırdık kediyi,
mayıştığı yerden koşar gelirdi
ayaklarımıza sürtünür
bizi kendisine bakmaya
mecbur ederdi

bir ara ortalıktan kaybolur
çok geçmez beş-altı yavruyu
ağzında taşıyarak getirirdi
belki o yüzden; ebem
gancık kedilere
pek yüz vermezdi.

“-pist
nusibet
bi ilece yarasan beş dene peydahlamazsın
odu-oca(ğı) kör galasıca”
..
“-aman yavrım be! endeki mundarı
davşıyıp durma
eti yenmez,
göğsünden süd enmez,
tüyü ilece yaramaz
firan firan
insanın depesine ağzı yokarı
benim başım galdırmaz endekini”

..
“yemeye işmeye yaramaycak,
kedi-köpeği eve dama basdırma
hemi de dinimizçe de böyük günah
gavır icadı besbelli
eyinlig gelmeyen şeyden
kötünnüg geli(r) demiş atalarımız
bi bildikleri olmaza demezler
netçen enki yeğeyi,

tüyü geder taba(ğı) n, çana(ğı) n içine
yeyce-işceğe sunarlar evin içinde,
kimbili(r) nerelere uğrayoru
nelere basıyoru kimbili
benim içim almaz endeki nusibeti

hemi elcikleyip durma,
muray alışdırma endekini,
cırmalar filen elini,
bıçak yarası eyi olurumuş da
kedinin cırmakladığı yara
kim bili hankı derdi getiri(r)
pist ordan hayru gelesice”

***
“-pistan-pistan” deye ünnersin
daha anasını emerkenden
eve aldığın kenevirala kediyi
elcekleme(ye) ce(ksi) n
yeğe edersin

göp-gözel terbiyesini verecen
olur-olmaz yere pisletmecen
aç goyup da sünepe etmecen
açık-gapalı tabağa-çanağa
sunmaya gakdımıydı
eliyin tersiynen
burnuna höyle bi çarpacan

emme ondan sonura dutup da
muraylık etmesine
çoluk-çocu(ğu) cırmalamasına
musade etmecen
yüzüne acıyalak bakmacan
o senin gızdığını,
zıyan işlediğini,
bili,
gözleriyin içine-içine bakar
seni sınar,
bi çocuk gibi
insanın hakından geli

***
kedinin ekme(ği) ni
emme aşa,
emme ayrana
bandırıp vermeli

emme ille topra(ğı) n-daşın
üsdünde verilceğimiş
yediğini inkar etceğimiş de
“-sahabım bana ekmeğ-aş vermedi”
deye
toprak-daş senin uçu şahıtlık etceğmiş
“-ben şahıdın verdi” deye
nankör kedi
deye boşuna denmemiş

kedi minareden düşse
dörd aya(ğı) nın üsdüne düşer
peygamber dovası almış da ondan
peygamberimiz namazını gılarkan
sejdeye varaca(ğı) yere ilanın biri çöreklenmiş
kedi iki aya(ğı) nın arasından seğidip,
ilanı dutduğu gibi sürüyelek almış-ğetmiş
de

peygamberimiz dova etmiş
“-her zaman dört aya(ğı) nın üstüne
düşmesi uçu”
minareden bile atsan
kedi yedi canlıdır
gene dört aya(ğı) nın üsdüne düşer
mübarek hayvandır
vesselam”

“-van kedisi varımış
bi ğözü kehribar sarısı
öteki gözü deniz mavısı”
“-get len ordan
hiç öyle şey olu mu”
………..
“—Alla(hı) n işine garışılı mı”

***
“-Nasiretdin Hoca ıscak bi ğün
ceviz ağacının altında yatıp duruymuş
hey gurban olduğum Allahım
hu gocaman ağaçtahı cevize bak
hu kökendehi gabağa bak revamı bu”
sankı Rabbil Alemin duymuş bunu

derkene kafasına bi ceviz düşmüş
depene bişiy düşse acıtmamı
seninki gaşımış gafasını
bu sefte de tö(v) be istiğfar etmiş
“-ya başıma düşen kabak olsaydı”
…..
“-sen bili bili işlersin Ya Rabbi
sen yarattıysan vardır bi hekmeti”
demiş

***
“ “-eliyin tersiyne
burnuna höyle bi çarpacan” dedinde
eveli bi ğarının iki ğızı varımış da

ikiside analarından beter ikrah mı ikrah,
şirret mi şirretimiş
sünepe-nekbet,
yetmeyo ğibi bi de dili bi garış
car car naletin teki,
al birini vur ötekine
ta öylelerimiş, iki bacı

etdiği yenmez,
dutduğu keyilmez
ağzını aşdımıydı,
yana varılmaz
kapadabilene aşk olsun
on guruş verip gonuşdurma,
yüz kuruşa susduramazsın

yerden-gövden ırak,
ikiside birbirinden beter
naletin tekiymiş
nayet; böyük gız
gocasının canına tak etdirmiş
herifini elin-günün yanında bile
adam yerine gomazımış
adam gahrından biğün
“tahtalı köyü ” boylamış,

gel zaman, get zaman
ölenine ölünmeyo, garı dutuyo
birine daa varıyo,
yeni damat bunnarın anasını da tanırımış
emme naçar-çaresiz galmış ki bunu
almak mezburiyetinde galsın alsın,
mezbur galmasa alı(r) mı

tabi buna bi ders vermek ilazım
emme adamca(ğı) z ne yapsın,
nası etmeli, ne yapmalı
adam düşünmüş-daşınmış
saksıyı çalışdırmış
neyise
aradan geşmiş üş-beş gün,
eski damat “-yau hanım,
abangili bi zeyaret edelim”
varıyollar bi bakıyollar ki
…………
hayretden güçcük dillerini yuduyollar

o esgi baldızdan eser yok
el-pençe divan duruyo
adam desdiye bakmaya ğosun
garı deragap
suyunan goşduruyo
adam içesiye ellerinin gavışdırıp bekleyo
ev demişsin çinil-çinil tertemiz
sanısın saray yavrısı
tükür tükr(ğü) nü yala
ta! öyle
o zert, cadı-cazgır garı
ondan zerre ğadak eser
çıt yok,

mıyır-mıyır gonuşuyo, hapı yutmuş
sanısın eli-aya(ğı) çöt olmuş,
dut yemiş bülbül gibi
dili dutuk ki
ta öyle

adamın çocuklarına bile mut olmuş
kimseye ses çıkartmayo
tapırdayo
zufrayı galdırıp da
mutbağa gedince iki ğızgardaş

esgi damat “-len bacanak Allan aşgına
muma dönmüş benim baldız
nası oldu annatsana
nutgum dutuldu arkadaş

“-valla ben bunnarın
ne nalet olduklarını bilirdim
daa ilk gün hususi ciğer getidim
zufraya oturunşa barabar kedi uzandı
dişimi sıkdım
kedinin iki bacadan dutduğum gibi
cart deye ayırıvidim

*****
dinsizin hakından imansız gelirimiş
valla hanım altını ıslatdı,
aba(yı) n gözü ğorkdu
oyumuş,
melaike ğibi bi garı oldu
ırametliye rahmet okudu”

esgi damat duru(r) mu
hemen ciğer almış ilk fırsatta
oturu-oturmaz zufraya
kediye koklatmaya ğakmış
sa(h) andakı ciğerden
garısı bakmış-bakmış
iç geçirmiş
“beyuda uraşıyon herif
….
sen o pisiğin baca(ğı) nı önceden
ayıracağıdın” demiş

o hesap bazen pisiğin bacanı
önceden ayırmak gereğiyo
sonratdan netsen fayda etmeyo! ”

******
“-aynı-mitli senin hesap ya gari
vakt-ı zamanında patişahın biri
tebdili gıyafet, yalınız tabi
dağ bayır dolaşıyomuş
depenin birinden bi bakar kı
adamın biri çift sürüyomuş
adam hemi çift sürüyo
hemi de an başından anbaşına
öküzleri durduruvurup oynayomuş

patişah etmiş edememiş
varmış çi(f) tçinin yanna
“-es-selam aleyküm”
“-aleyküm selam”
“-yau hemşerim
demikden beri bakıyon da
an başından an başına
her varışında oynayon”

adam
“-yau hemşerim deyoru
benim bi garım var
höyle soylu, böyle soylu
elimi-ayamı yur-yıkar
lafıma annaç vermez
beni asla üzmez
asilliğine asildir,
gözeliğine gözeldir

ney isteyceğsem
daa isdemeden
leb demeden leblebiyi anlar
hoşuma gadacek şeyler yapar,
bi gadın daa ne yapsın
ben oynamayan da kimler oynasın”

*****
patişah sakalını dutuyo
kendi-kendine düşünüyo
“benim de iki garım var
itişip kakışırlar
birinden bi tas su isdesem
“-ağşam kimin yanındaysan
suyu ondan isde”
“-ben abılayın,
o güçcük o versin”
“-taha demin ben verdim
bi de o versin
tabi ben hızmatçıyın
ona sözün sığmayo demi”
adamın işdahını gaçırıyollar
canından bezdiriyollar
durmadan olura-olmaza
itişip-kakışıp durular”

iki garının hakından gelemeyen adam
goca dövleti mi idare etçek
bırak çiftçi ğibi oynamayı
huzurlu bi ğünüm bile geçmeyoru
amma bu işin içinde bi iş var” deyoru

deragap saraya dönüyoru
“-tez benim iki garıyı götürün
falan yerdeği adamın garısını alın gelin”
patişah tabi
asdığı asdık,
kesdiği kesdik

hayli zaman sonura
patişah adamı marak ediyo,
benim esgi garıların
gocası adam acaba
kendini dağa-daşa mı vuruyo
yonusa benim yeni garının arkasından
kendini helak mı ediyo

anaaaa!
vara vara varsa
bi baksay kı…
o eskiden, an başından an başına oynayan adam
an başında oynayo
hinci yarı yolda durup bi da oynayo
türkü demişsin gırla
göbek atıyo ku sorma
neşesinden yanına varılmayo

patişah varıyo yanna
“-noluyo len”
adam bi yandan oynayo
bi yandan anladıyo
“benim bi garım varıdı
höyle hızmat eder,
böyle menmin ederdi”
“-eee”
“-patişah onun yerine iki garı göndermiş
hemi ötekinden daa genşler
hemide birbirinden gözeller

biri elimi, öteki aya(ğı) mı yuyo
biri yüzümü yüyo
öteki peşkirinen kurulayo
esgiden an başından an başına oynardım
hinci hemi türkü söyleyon
hemi bi de tarlanın ortasında oynayon”

patişah efendi “-hııım” deyo
“bi de garı ğısmı adamı vezir de eder
rezil de eder” derler
demek ki
sadaca garının gözeliği,
sadaca adıyın patişah olması deği,
bireş de adamın dirayetinden,
yol-yordam bilmesinden
neşet ediyo bu işler!

****
aynı hesap gene
bi patişahın garısı varımış ki
gözeliği dillere destan
boy-pos endam
gaş-göz gerdan dedikleyin
her bi şeyi ona keza
âlâ-yül âlâ
adı üsdünde patişah
gedip de benim gibi
Kelağanın gızını alcak değil ya
kayınat gözeli bi hatun
üsdelik tam bi hanım efendi
herkeş hayran

gel zaman get zaman
bi duyulmuş ki
patişah garıyı sürmüş çıkarmış
herkeşi almış bi telaş
yalvar yakar olmuş en böyük vezire

“-sen patişahımız efendimizin hocasısın
elinde böyüdü
senin sözünden çıkmaz
meramını sen bilisin
sultanımızdan memnin olmayan yoktur
bu işi sen halledersin
kerem eyle
sor soruştur
ola ki efendimiz
bizi sınayodur
neydecekler
ne koycaklar deye,
öyle ya!
hekmetini soval etmeyelim
bi ketempereye de ğelmeyelim
durduk yerde de
boynumuzu vermeyelim”

baş vezir el-etek öpüp huzura varıyoru
ahvalden sonura me(v) zuya giriyo
deyoku böyleyken böyle
“-kullarınız vezir-ül vüzera dakımı
ve dahi nazır paşalar
muzdaripler efendimiz
sultanımızla nedir derdiniz
hangi kraliçe bu ğadar gözel”
deyince barabar

patişah
“bak lala” demiş
bilirsin seni pek sever-sayarım
sizin üzerimdeki hakkınızı
inkar etmek ne mümkün
cümle alem, herkes bilir

ancak sen bile-bilirsin
benim üzerimdeki en pahalı kuşam nedir
“-körüklü çizmeniz sultanım”

“-neden”
“-her şeyden evvel güzel
ceylan derisinden mamul
Roma’dan ustalar getirtdiniz
her gün çıkarılması için ayrı,
yağlanması, boyanması
hatta parlatılması için
ayrı uşaklarınızı tahsis ettiniz

yıllar yılı sefere onunla çıkarsınız
onu giymeden başka krallarla,
elçilerle, paşalarla, vezirlerle görüşmezsiniz
bilirim ki
körüklü çizmenizi pek seversiniz
bizler dahi ona
gözümüz gibi bakarız”

“-hah! işte! eşi menendi de yoktur,
da!
meret sıkıyo biraz” demiş
o hesap,
ağırlığını mafaza edecen,
etrafını sıkmaycan,
geniş olacan,
dağları ben yaratdım deye gerinmeycen
ne demiş gurullanma patişahım
senden böyük Allah var

İbrahim Çelikli
Kayıt Tarihi : 28.12.2006 19:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


birbirine bağlı bir kaç hikayede birbiriyle hiç te alakası olmayan tarafları bir araya getirmişim kıssada hisse; bir sürü hikayelerin içinde belirgin

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Çelikli