Pişekar Şiiri - Zerrin Aynaoğlu

Zerrin Aynaoğlu
41

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Pişekar

Hani üst baş otantik, yaş kemale ermiş "mihrabım diyerek" ve artık devrim yapamayacağın kanaati haylidir var.
Hayli zamandır toprağa üç beş ot dikip dinlemektesin gaipten sükutu hayallerinin parşömen tutanaklarını.
Aynalar eğri bakar ve yandan görmek lazımdır yok olası kiloları.
Tombalak göz avurtları yabancı gibidir gözbebeklerine ve onlar hep enkazı reddede reddede bugüne geldiler.
Ne demişler, cami yıkılmış da mihrap yerinde ve şimdilerde zaten tüm camiler yıkık ve hatta da mihraplar türap nedense tüm kehribar coğrafyalarda.
Tabi bizimkisi bir botoks cennet memleket ve camilerin de estetik çareleri var. Minareler süngü, kubbeler miğfer olunca yağar restorasyona dolar ama yine de sentetiktir yaşlılığın fondöten allığı ve, yutmaz öyle " caminiz yıkılmış ama maaşallah mihrabınız yerinde " avallığını Pişekar.

Bir burjuva yaşlılık tiradına sıkışıp kalmak değil pişekarların işi.
Onlar bir kere pişekar doğdular yoktur anavatanları.
eşya ile bağları, beden ile kavları ve hele ki ömür ile mukaveleyi hiç mi hiç imzalamamışlardır.
Bir küçük burjuva yaşlılık törenine kalkışmamışlardır iki oda bir salon Akdeniz sayfiyesinde.
Ve eski çikolata jelatinleri gibi biriktirdikleri anılarını pelesenk edip ot mutfağı devşirmiyorlardır beyhude geçmemiş zamanlarına.
Pişmanlıkların pişmaniye kutusuna sığmayan tadından eser yoktur.
Çalakalem gibi görünen yaşam eskizlerinde her darbe simurg ebrusu gibi yayılır ve fırçayı her vuruşta kağıdı baştan yaratır pişekar el lezzetiyle.
Yaş atmış değil de pişekar takvimi olsun uyguladığın hadi, Beyoğlu çıkmazında elindeki yırtık pankartı sürüklerken be kadın da,
ha şimdi tansiyon, tiroid, kolestrol triumvirası bir de bu gaz muamması,
Bu defa içindeki portakal falan değil olsa olsa aloe vera, yok pavurya hülasası,
tahlile vakit yok, ya geçip gidip şuracıkta ölürsen demedin değil.

Ha Pişekar gibi öleydin bak hala can çekişirken bile güzel Kel Mahmut öylesi bir melek Münir Özkul ama Kavuklusunu yitirmiş bir kestane şekeri gibi büzülmeyeceksin yaşamın tekrarında.
Polisin kurşun geçirmez yeleğinin sol koluna sıkışıp portakal kokarak eski bir sokakta yitip gitmeyeceksin dedim ve kaydım yer altı merdiveninden Lefter'in Meyhanesine.
Balık pazarından aşağı sağda, orası bura.

Ben 68'de pek afişe çıkmazdım da yani deyim yerindeyse, yoktu öyle cep telefonu pankart, miğfer, gaz maskesi.
Lefter'in meyhanesinin biraz ilerisinde küçük matbaa, baskı makinesinde çoğaltmak bildirileri ölüm gibiydi her defasında.
Tanrının eli gibiydi parka. Copuna miğfer, tulumuna uyku ve sıcacık cep kanyağı şişesi. Beyoğlu muhabbetinin kadifedendir ya kesesi.
Buz tutmuş camların buğusunu delerek dalardın ya meyhane de meyhane. Lefter'in Alman kurdu, kül yutmaz şef garsonu koklayarak buyur ederdi laternanın kollarına.
Yine tek vücud du üniversite. ODTÜ'lüler, Akademililer en köşede.
Kaytan Beyoğlu kabadayıları vardı ağır romandan fırlamış gibi ve yoktu o zaman entel bir sosyete ve halk gibiydi entelejensiya. Eh biraz nostajiya.
Subaylar da vardı meyhanede müdavim yani halk dediğin, henüz yoktu ordu pazarı, ordu evi, lojman falan.
Meyhane halkın hülasası, rakının hası şiir ve türkü ve derken parka şarkıları. " Zahit bizi tan eyleme, Hak ismin okur dilimiz hey canım." derken " Kolcular gelirse de Halil'im aman koptu kıyamet."
Yoktu çevik toma bilmem ne. Ne laterna ne Lefter kaldı, ne Akademililer, bilirim de. Kapıya tahta çakıp bırakmak Lefter'i Beyoğlu hatıra mezarlığında ben gibi baygın.
Belki ilk kaldırımda ölür kalırım aman daha yırtılmasın pankartım.

" Teyze'cim, iyi misin? Dur talsidli süt var. Birazdan buraya dalacaklar. Tomayla tıkamışlar çıkmazı. Buradan çıkaralım seni. "


Zerrin Aynaoğlu
Kayıt Tarihi : 6.7.2022 10:10:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Zamanda yolculuk

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Zerrin Aynaoğlu