Manolyam diye severmişsin beni, ben küçükken,
Gözlerinle yermiş, için gidermiş severken..
Bakışlarının ışığı ile açarmış bahçendeki kuru manolyalar.
Yeniden can bulurlarmış ben farkına varamazken...
Oysa ben hiç sevmemiştim bana manolyam demeni,
Beni sevmediğim bir çiçeğe benzetmeni..
Bilir miydin seninle tek odalı eve razı olduğumu,
Pasta börek çörek, gösterişli yemekler değildi istediğim,
Işığında gözlerini görebileceğim bir mumumuz olsun yeterdi,
Peynir ekmek doyururdu beni gözlerini katık edip yediğim...
Bilir miydin tek odalı eve razı olduğumu seninle,
Hiç sevilmedendi yaşadığım sevmek;
Karşılık beklemeden,
Ama artık acıtmaya başladı canımı.
Uzun süre unutmaya çalıştım,
Ama ben uzun sürenin Aşk olduğunu sandım,
İşte bu konuda yanıldım.
...Peki bu insan dışılık, bu değişkenlik, bu duygusuzluk nyeydi? Yüreğimi sıyırıp geçen bıçağın bıraktığı izi her an duymam, o izin bir türlü kurumayıp kabuk tutamaması, her an her an saniye kanaması ve benim birgün kan kaybından öleceğimin düşünülememesi niyeydi yüreğime sığamaması, yüreğime girememesi, aslında tüm hücrelerimdeyken?
Çok mu ağırdı da taşıyamıyordum yüreğimde. Yüreğim (Maksimum 120 kg. tartabilecek bir kantara, 150 kg. ağırlığında birinin bindiği andaki gibi) zorda ve çare yoksunu...
Kantarın ibresini zorlayan ne? Çok mu ağır gelmişti. Kapasitesi 120 idi zira.
Peki sonuç? İmkansızlığın imkanını yaratma peşinde aklı sıra. Akıl dışı olduğunun farkında oysa. Kasten mi istiyordu yoksa? Ama hiçbir zaman imkanı var olmayacaktı imkansızlığın.
Hiçbir zaman Ağustos'ta karın parmaklarımı sızlatamayacağı, dolun ayın gündüz semada görülemeyeceği, olmayacak 'papatya ağacı'ndan papatya toplanamayacağı gibi birşeydi yüreğime sığamaması.
Herkes bu uçluğun farkında mıydı? Ben insan dışı varlıklara mı eşlik ediyordum, kışta mıydım yani herkes yazı yaşarken.
Denizin enginliğinde battı senin de içinde olduğun gemi,
sevenlerinin başı sağ olsun,
Her yere afişe ettim seni kaybettiğimi.
Şu an senin olmadığın bir hayatta ayaktayım...
Önceleri hatırladım da'sensiz nasıl yaşarım' dediğimi...
Ördüm artık aramıza nefret duvarını,
Çık mısralarımdan.
Kaybetmek istiyorum seni.
Hazır kelimelerin ruhu örtmüşken üzerini,
Nitelemek istemiyroum hiçliğini.
Pekiştirmeden,
Bugün;
Yine her gün ki gibi kendi kendime,
Yanlızlığın yolın notlarını tutuyorum. Aşkım oynattı da kafayı,
Gölgem zaten gölgelikten çıkmış, Üstadım olmuştu aynadaki...
Aynanın yansımasında gördüm;
Kırmızı yanaklı bir gelinciğin mezarındaydık bugün, Uğurladığımızdı arkasından...
Liğme liğme etmek istiyorum bütün aşk hücrelerimi;
Seni sevdiği için,
Buzlukta sakladığın kaılbini bana ısıttırdığı,
Değer olmayan seni pohpohladığı, şımarttığı için...
Adalet bu olmamalıydı,
En derin hislerimdir,
Gözardı edemem duygularımı
Kah gündelikte yaşarım,
Kah karlı dağlarda.
Kimsenin ayak basamadığı, ikimizin geçtiği iklimi kurak imge dünyasında.
(Senden habersiz gelişen, gözardı edemediğim duygularımı..)
Kapat gözlerini,
İçindeki başak sarısını görmesin gecede,
Karartmasın özlemle büyümesini beklediğinin üzerini,
Beyni kıt insanı görmesin gözlerin
Kapat kapını,
Nefretini içinde büyüt küçük bir odanın,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!