Hazret-i Zeyneb r. anhâ Rasûlullah s.a.v. efendimizin ilk kızı ve ikinci çocuğu… Kızlarının en büyüğü… O, Mekke’de dünyaya geldi. Zeyneb gün geçtikçe büyüyor. Evin içine neşe saçıyordu. O, fıtraten pırıl pırıl bir ahlâka sahipti. Çocuk yaşta İslâm’la şereflenen ilk genç kız… Annesinden aldığı üstün bir terbiye ile evi çekip çeviren, kocasına hizmette kusur etmeyen, becerikli, nezâketli asil bir hanımefendi…
Evde diğer kardeşlerine ablalık yapıyor, onların hizmetini görüyor ve anneciğinin yükünü paylaşıyordu. Hizmetiyle gelin olacak olgunluğa ulaştığını gösteriyordu. Hale’nin Ebü’l-As adında kendisiyle yaşıt bir oğlu vardı. Hz Zeyneb r.a. Hale nin oğlu, Ebul As Rebi ile, yani teyzesi oğluyla evlendi. Ebü’l-Âs sıcak bir yuvaya kavuşmuştu. Zeyneb’i çok seviyordu. Mutluydu ve mesûddu.
Ebü’l-As İbni Rebî herkesin güvenini kazanmış, kimsenin hakkını üzerine geçirmeyen, dürüst bir tüccardı.
Mekke müşrikleri şiddet kullanmağa başlamışlardı. Allah Teâlâ müslümanları o zâlimlerin elinden kurtarmak için hicrete izin verdi. Sevgili babası, kardeşleri birlikte hicret ettiler. Zeyneb r.anhâ ise Mekke’de yalnız kaldı. Kocası Medine’ye gitmesine izin vermedi.
Zeyneb r.anhâ’ya bu ayrılık çok dokundu. Müşrik birisiyle evli olmasına çok üzülüyordu. Fakat sabırdan başka çaresi de yoktu. Zira hayat bir imtihandı. Bu sıkıntılardan ancak sabırla kurtulacağına inanıyordu.
Bedir’de. Müslümanlar sayıca az olmalarına ramen Allah Teâlâ’nın yardımıyla Mekke müşriklerini hezimete uğrattılar. Müşriklerin kimisi kaçtı, kimisi esir alındı. Rasûlullah s.a.v. Efendimizin damadı Ebû’l-As da esirler arasında idi. Daha sonra Medineye götürüldü.
Esirler hakkında istişarede bulunuldu. Esirler fidye karşılığı serbest bırakılacaktı. Ebû’l-As Mekke’de hanımı Zeyneb’e haber gönderdi. O da bir miktar para ile annesinin hediye ettiği gerdanlığı, kolyeyi gönderdi. Bunlar Ebû’l-As’ın fidyesi olarak Resûl-i Ekrem s.a.v. eline verildiğinde çok duygulandı. Mahzun oldu. Ashâbına: “Eğer uygun görürseniz bunu geri verelim. Bu Hatice’nin hatırasıdır.” buyurdu.
Ebû’l-As’a gerdanlık ve para geri verildi. Yalnız Mekke’ye vardığında Zeyneb’i Medine’ye göndermek üzere söz alındı. Zira yeni gelen bir vahiyle: “Müslüman hanım, müşrik erkeğe haram kılınmıştı.” Mümtehime Sûresi: 10
Henüz Bedir in ateşi sönmemişti.Mekke müşrikleri yasta idi. Müşriklerin elebaşları ve 27 devlet adamı, Bedirde, savaşta ölmüştü. Mekke sessizliğe bürünmüştü. Böyle bir ortamda Efendimizin çileli kızı Zeynep, Medineye nasıl geleçekti?
Medine ye Hicret eden Peygamberimiz, Zeynebinde gelmesini arzulamıştı. ‘’Mekke ye haber gönderdi, ona söyleyin, çileli kızımın yolunu açsın, Medine ye bana göndersin’’ buyurdu.
Ebul As da söz verdi ve sözünde durdu. Mekke’ye varınca çok sevdiği Zeyneb’ini Medine’den gelen Peygamber s.a.v. Efendimizin evlâdlığı Zeyd r.a. ’a teslim edecekti: Eşyaları deveye yüklendi. Önce Zeyneb bindi deveye, sonra da kızı Ümame’yi aldı yanına. hareket ettiler. Her ikisi de ağlıyordu. Gözyaşları iplik iplik akıyordu.
Ümmü Hani beraberliğinde Hz Zeynep Mekkeden çıkarken devesinin önünü kestiler. Zeynebin devesini korkuttular, Onu kayalık bir yere düşürdüler.. Bu zorluk ve çilerlerle kızı Ümameyle Medine yoluna koyuldular. Zeyneb, Medine’ye babası ve kızkardeşlerinin yanına gidiyordu. Hamile olduğu halde Biri karnında biri de kucağında olduğu halde Medine’ye gidiyordu..
. Bir yandan başına gelenleri düşünüyor, bir yandan da kocasının hidayeti için sürekli duâ ediyordu. Ebû’l-Âs ile 16 yıl beraber yaşamışlardı. Ondan en küçük sert, kaba bir hareket görmemişti. Bu küçük kafile zor ve yorucu bir yolculuktan sonra Medine’ye ulaştı. Hz. Zeyneb babasına ve kardeşlerine kavuşmanın sevinciyle bütün ağrı ve sızılarını unutuverdi.
İki Cihan Güneşi Efendimiz de dâmadının bu davranışını takdirle karşıladı ve: “Bana doğruyu söyledi. Söz verdi ve sözünü yerine getirdi.” buyurarak onu taltif etti.
Zeynep kocasını seviyordu, ama müşrikti, iman etmemişti. Ebû’l-Âs sıkıntı içerisindeydi. Kendisini ticârî seyahatlere vermişti. Hicretin 6. yılında ticaret kervanıyla Şam’dan dönerken Medine civarında Îs Mevkiinde baskına uğradı. Kervancıbaşı Ebû’l-Âs olduğu görülünce seriyye komutanı tarafından kimsenin öldürülmemesi istendi. Kervan Medine’ye götürüldü. Şehre girince Ebû’l-Âs bir yolunu buldu ortadan kaybolup kaçtı ve Zeyneb’in kapısına vardı. Ondan eman diledi. Bak çile bitmiyor, takip ediyor, karaklık ve gölge gibi...
Sabah namazı vakti idi. Zeyneb r.anhâ hemen mescide koştu,Vakti saat yaklaşmıştı, Mescidin penceresini açıp yüksek sesle bağırdı. Ey insanlar ben Resullahın kızıyım, ben Ebu Ası himayeme aldım.
Resullah ashabına dönerek:
Benimişittiğimi sizlerde duydunuz mu?
Daha sonra Efendimiz s.a.v. Hane-i saadete girdi.
Zeynep iyimisin?
Zeynep:
Baba, belki onu öldürecekler. Şu yatan çocuğun babasıdır. Ondan bir çocuğum var.Teyzemin oğludur.
Allah Rasulü s.a.v.
Zeynep kendine gel...
Makamını şerefli tut. “Kızım, ona ikramda bulun. Fakat uzak dur. O müşriktir.
İki Cihan Güneşi Efendimiz alınan ganimet ve esirler konusunda ashabıyla istişare yaptı ve onlara: “Uygun görürseniz, Ebû’l-Âs’ın bütün mallarını ve arkadaşlarını geri veriniz! ” buyurdu.
Zira Ebû’l-Âs’ın gönlü artık İslâm’a açılmıştı. Onun mahcub bir vaziyette huzura gelişi ve gözlerindeki ifade bunu hissettirmişti.
Bütün malları ve adamları geri verildi. Bu hadise Ebû’l-Âs’a çok tesir etti. Oracıkta müslüman olmağa karar verdi. Fakat ilân edemedi. Emanetleri sahiblerine verip öyle ilân etmeliydi. Derhal Mekke’ye doğru yola koyuldu.Gönlü Medine’de kaldı.
Mekkelilere seslendi:
Ey Kureyişliler gelin alacağınız varsa benden alın. Sonra beni iyi dinleyin, tam o sırada iman kıvılcımları kalbinde parladı.
Sözüne devamla:
Ben Beytullahın önünde haykırıyorum. Bundan böyle artık İslama geçtim.
Sonra Şahadet getirdi:
“Ben şehâdet ederim ki; Allah’tan başka ilâh yoktur. Hz. Muhammed s.a.v. de O’nun kulu ve Rasûlûdür.” Atına atladı, Medine’ye doğru yola çıktı. Medine’ye ulaşınca yıkandı, doğru Mescid-i Nebi’ye gitti. Rasûlullah s.a.v. efendimizin huzuruna vardı ve kelime-i şehadet getirdi. Daha sonra Efendimiz nikahlarını tazeledi. Böylece üzüntüler, sıkıntılar tekrar sevince ve mutluluğa dönüştü.
Hz. Zeynep r.a. Mekke den çıkarken müşrikler engel olup Onu, kayalıkllar üzerine düşürmüşlerdi. Hicret yolunda bir hayli kan kaybetmişti. Bu hastalıktan kurtulamadı, çok çekti. 30 yaşlarında Hicretin 8. Senesi vefat etti. Cibril a.s. Vefatını efedimize haber verdi. Allah Ondan razı olsun. Peygamberimiz s.a.v. Böyle bir sıkıntı görmemişti. Mübarek dudakları titremeye başlıyordu. Cenazesinin yıkanacağı yere bir çadır kuruldu. Çadırın perdeyle ayrılmış bir bölümünde Resullah s.a.v. Oturdu, şöyle buyurdular:
Ey Ümmü Atıyye!
Yıkamaya sağ tarafından, abdest azalarında başla. Tek sayıda üç-beş-yedi kere, hatta gerekli görürseniz bundan fazla yıkayınız.
Zeynebin saçlarını taradılar üçe ayırdılar, üç örgü yaptılar.
Ümmü Atıyye ve Ümmü Eyman bu görevi üstlenmişti.
Yıkama işi tamam olunca.
Ey Allahın Resulü bundan sonra ne dersiniz?
Resûl-i Ekrem s.a.v.Efendimiz onlara:
Bel kuşağımı iç göynek yapınız buyurdu.
Bir diğer rivayette ise:
Efendimiz gömleğini gönderdi ve: “Bunu ona iç gömleği yapınız.” Buyurdu.
Sonra cenaze namazını kıldırdı. Peygamberimiz çok üzgündü. Mübarek çenesi tir tir titriyordu Kalktı Ashabıyla Cennetül Bakı Kabristanlığına gittiler.
Kabrin başına geldi ve kazılan kabre hüzünle baktı. Düşünceli ve üzgün bir vaziyette kabre indi. Biraz bekledi ve duâ etti. Sonra dışarı çıktı.
Sahabeler sordular:
Ya Resulullah!
Gõzünüzün yaşlarının kabre düşdüğünü gördük. İndiniz, çıktınız, ağladınız, güldünüz....
Sevinç içerisinde ashabına şu müjdeyi verdi:
“Zeyneb’in zayıflığını düşünüp Allah Teâlâ’dan onun kabrini genişletip sıkıntısını gidermesini diledim. Allah duamı kabul buyurdu ve kabrini genişletip, sıkıntısını giderdi.” buyurdu.
Fahri kainat efendimiz s.a.v.
Orada hem ağladı, hemde güldü. Ve dedi ki: Zeynep benim en hayırlı kızımdır.
Efendimizin sevgili kızları Zeynep ve Rukıyye Cennetül Bakide yanyana yatıyorlar. Üzerinde taşındığı sedirle kabre konuldu. Kabrini büyük açtılar.
Veda haccın da Resullah s.a.v. Ağlıyor. Müzdelifede duası kabul oluyor.
Rabbin. Seni razı edecektir. Duha suresi. Buyruluyor.
Vefatı esnasında bile Rabbinden ümmetini soruyor. Onun şefatı haktır inşallah. Bu hayatın cennet veya cehennemle sona ereceğini biliyormuyuz? Hayatımızın o son gün ve saatini hiç düşündük mü?
Kaynaklar.................................................
Kuranı Kerim.........................
Muteber Hadis Kitapları.Mustafa Eriş...
Kayıt Tarihi : 20.5.2012 00:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!