güldüğün zaman yüzün ışıl ışıldı
ışıldatırdı dağı taşı,
ve en uzağı..
ayı yarmanı herkes gördü,
en kuytu gönüllere bile yansıttı ay;
senin ışığını...
her gece doğmakta ay,
aşkla,
özlemle,
bir daha,
bir daha kalkar mı bana,
o mübarek parmak diye...
o bulut daha bir mahzun,
başı eğik kederle,
seni gölgeleyen her zaman(daim) ,
ateş bombalarna ragmen
seni görmek isteyen güneşin.
o günden beri ağlamakta o bulut,
üzüm irisi yaşlarla...
bir ağaç vardı ya Rasulallah!
Peygamberliğine şehadet etmişti.
bir işaretinle yerleri yırtarak koşan,
bu yüzden dalları dimdik,
gururla sallanıyorlar,
senle şereflenmekle.
gene işaretinle dönen,
bu kez mahzun,
bu kez üzgün.
ve bekliyor tüm ağaçlar,
bir daha,
bir daha işaret et ya Rasulallah! ! !
insan sayılmazdı sen gelinceye dek,
doğan çocuk değilse erkek,
kabustu kız doğurmak,
hele hele kız doğmak.
sense yükselttin onları cennete taşıtarak,
başımıza tac ettin,
gönlümüze yar ettin.
öğrettin sen bize,
hayvan sevgisini bile,
insan sevgisinden bihaber gönüllere...
sevgin kelebeğin kanatlarında geldi bazan,
renk cümbüşünde,
sevmeyi öğrettin;
her rengi,
her ırkı,
her canlıyı...
sevdan ayın karnında geldi bazan,
ışığını yavaşça yerlere yayarak;
her renge,
her ırka,
her canlıya...
ve havanın sırtında geldi hep,
asır kadar adımlarla,
çağları atlaya atlaya,
yakarak gönülleri pişirerek;
her renkten,
her ırktan,
her canlıdan,
ve her zamandan...
Kayıt Tarihi : 24.5.2006 20:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!