Petrol… 20 yüzyılın en önemli icadı… Hayatın her alanına etki eden vazgeçilmez bir unsur… Kimileri için mutluluğun kaynağı, kimileri içinse mutsuzluğun, umutsuzluğun.
İlk kez Mezopotamyalılar tarafından kullanılan ve fosil bir yakıt olan petrol, kendi tarihi seyri içinde giderek değerli bir hale gelen bir ürün olarak modern zamanlarda da insanoğlunun vazgeçilmezlerinin en başına oturan ve aynı zamanda ona sahip olanları diğerlerine göre birkaç adım öne çıkartan stratejik bir ürün… Petrol… Eski bir hikâye…
Petrolün kontrol edilebilmesi demek aynı zamanda Dünya’nın da kontrol edilebilmesi demek anlamına geliyor. Günümüzün savaşları da zaten bu kıymetli ürünün kontrolünü ele geçirmek amacıyla yapılmıyor mu?
Petrol ilk kez ABD’nin Pensilvanya eyaletinde 1850 li yıllarda bulundu. O yıllarda su içlerinde habbeler halinde bulunan ve halkın “kaya yağı” adını verdiği bu madde önceleri kumaşlara emdirilip aydınlatmada kullanılarak değerlendiriliyordu. Daha sonraları giderek başka alanlarda da kullanılmaya başlandı.
Petrolün asıl değerinin anlaşılması ise motorlu araçların piyasada yaygınlaşmasından sonra oldu. Yaygın bir şekilde kullanılıp değeri anlaşıldıkça ve arttıkça da ona sahip olma hırsı o oranda artarak bu günlere gelindi.
Ve elbette günümüzde artık sadece otomotiv sektöründe kullanılan bir ürün değil petrol. Aynı zamanda başka alanlarda da meselâ ilaç sanayinde, gübre ve plastik sanayinde, hatta tekstil sanayinde ve daha pek çok ürün için hammadde olarak kullanılmakta.
Şimdi artık biliyoruz ki nerede petrol varsa orada savaş var, huzursuzluk var, acı var kan var, gözyaşı var. Dünya coğrafyasına bakıldığında görülecektir ki ABD ve Rusya gibi birkaç gelişmiş ülke dışında petrol hem ekonomik hem ticari ve hem de teknolojik bakımdan gelişememiş ülkelerin elinde bulunuyor.
Bu ürünü yer altından çıkartıp piyasalara verebilmek için ellerinde yeterli teknolojinin olmadığı bu az gelişmiş ya da gelişmemiş ülkeleri bu sebepten dolayı teknolojiyi elinde bulunduran ülkelere muhtaç hale getiriyor.
Bu muhtaçlık durumuna rağmen elindeki hazineyi yok pahasına kaptırmak istememesi ise kaçınılmaz olarak bu ülkeleri gelişmiş ülkelerin hedefi haline getiriyor ve bunların üzerinden bir takım hesapların yapılmasına, oyunların oynanmasına sebep oluyor.
Petrole sahip olan söz konusu gelişmemiş ülkelere bakıldığında görülecektir ki en bariz şeyin bu ülkelerin demokrasiyle değil de genellikle ya monarşik ya da dikdatoryal yönetim sistemleriyle yönetildiği gerçeği ortaya çıkıyor.
Gelişmiş ileri kapitalist ülkeler kendi ülkelerinin refahının önemli bir bölümünü ülkelerinin dışındaki az gelişmiş ülkelerin zenginliklerini kendilerine aktarmak suretiyle gerçekleştirirler. Bu durum kapitalist üretim biçimini ister istemez kendisi dışındakini sömürmeye, elindekini almaya doğru sevk eder.
Ekonomik ve teknolojik bakımdan gelişmiş kapitalist ülkeler önceleri bu sömürüyü gerçekleştirebilmek için hedef ülkeleri orduları vasıtasıyla işgal eder ya direk olarak bir işgal yönetimi kurmak suretiyle ya da kendileriyle işbirliği yapacak yerli yöneticiler vasıtasıyla da yönetilirlerdi.
Asker beslemek, işgali ordular vasıtasıyla sürdürmek pahalıya mal olduğu için bu tercih yerini giderek hedef ülkede kendilerine bağlı olarak çalışacak bir devlet sistemi ve bu devleti yönetecek yerli bir elit tabaka oluşturmak yönünde oldu. Bu yöntem eskiye oranla daha ucuza mal olduğu için günümüzde de söz konusu Emperyal Sistem bu yöntemi çeşitlendirip geliştirmek suretiyle sömürüsünün devamını sağlıyor.
Sömürü, sömürülen ülkeye bir takım zenginlikler sağlıyor elbette ama asıl zenginlik işin tabiatı gereği sömürenlerin cebine giriyor.
Burada yeniden asıl konuya dönüp sözü petrole (ve diğer fosil enerji kaynaklarına) getirip yazıyı daha fazla uzatmadan bağlamak gerekiyor.
İlk keşfedildiğinden beri sahip olanı zengin yapma potansiyeli olan petrol günümüzde de bu stratejik konumunu koruyor. Bu sebepten onu elde edebilmek için her türlü kirli savaş ne yazık ki devam edecek. Ama bir gerçek daha var ki bu değerli ürüne sahip olanlar onu eskisinden çok daha fazla bir kıskançlıkla sahiplenecekleri için petrol çevresinde süregelen bu bitmez tükenmez savaşları daha da kıyıcı, yakıcı ve yıkıcı bir hale getirecek.
İnsanın dizginlenemez ve tatmin edilemez sahip olma tutkusu var oldukça petrol savaşı bitse bile belki de menfaate dayalı bir başka sebep yeni bir savaşı nasıl olsa tetikleyecek yaşadığımız bu dünyayı biz insanoğlu için daha çekilmez bir hale getirecek.
Recep AkılKayıt Tarihi : 23.1.2016 23:51:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
naçizane...

TÜM YORUMLAR (1)