İsimsiz gemilerin geride bıraktığı köpüklere ahlarımı savurdum, gayrı yüreğim dalgalı ve temizdir aşklara.Eskiz izlerin izleğini kırdım, kırılmış suları da düzeltim .İstanbul Boğazı gibi kirli ve her aşka açık denizlere açılmış sevda gemim.
Molasını dalgasız umutların sonsuzluğunda verdiğimiz aşk arası aşklara bağlanan ırmaklar olmak ve akmak ve tutkuluca…Ve gelişlerin kırmızı sularından arkaik hevesler paklasın kalmalarımızı.Hüzün fışkıran yanardağlarımızın püskürdüğü acılar toprağının üstüne huzur ve aşk fidesi ektim.Dirençlerle kol kola gezmeye gelen var olmanın gül yaprağına kızıl sevgiler yazdım ince ruh kalemimle.
Yapışık kumruların umurunda umut derledim, kuğulardan uhu aldım yüreğimi sana yapıştırdım. Tarifsizliklerin dokunulmazlığı kalktı ve yargılanıyorum imkânsız aşkların meclisinden. Kesin bir sevme cezası gelecek duy ey perinazım…
Dokundukça sana ruhun açmazlarından asi yeller esecek yalnız kaldığım her ana.
Ölümcül akışları çağırıyorduk gizli buluşmaların hederlerine, sen pınarlarını akıtıyordun uzaklarını benime boyatarak boy atıyordu kavuşma gülümüz.
Küskün bulutların nemine buhurlarımızı gönderdik, unuttuğumuz sevinçlerin radarında yağmur cezası olarak gelsin diye.
Sevdamız kurak kuytularına gizlenmiş mahsullerin üstüne yağmur oluyor her damlada yeniden büyüyor sevda filizim.Hırçın öçler büyüterek ahlarımın susamışlığında süs biberi olan yerli leylinin kavruk masallarından ararot imkanlar sunuyorum hayata ve aşka.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim